Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

28 Eylül '15

 
Kategori
Eğitim
 

İtibarsızlaştırılan öğretmenlik mesleği ve yeni öğretim yılı…

İtibarsızlaştırılan öğretmenlik mesleği ve yeni öğretim yılı…
 

Öğretmenlerimiz yaşadıkları çevrelerinde saygın ve itibarlı kişiler olarak görülüyorlardı. Ta ki; Siyasetçilerin, öğretmenleri hedef alan, olumsuz söylemlerinin etkisini gösterdiği yıllara kadar.


Öğretmenlik mesleğine 35 yılını vermiş bir eğitimci olarak dönüp geriye baktığımda, öğretmenlerimizin zor şartlar altında çalıştıklarını hep gördüm ve yaşadım.

Şartlar ne kadar zor olursa olsun, zorluklarla başa çıkma hırsımız vardı, en önemlisi de toplum içinde itibarımız vardı.

Öğretmenin itibarı ve eğitimin kalitesi son 10 yıla kadar yolundaydı.

Öğretmenlerimiz yaşadıkları çevrelerinde saygın ve itibarlı kişiler olarak görülüyorlardı.

Ta ki; Siyasetçilerin, öğretmenleri hedef alan, olumsuz söylemlerinin etkisini gösterdiği yıllara kadar.

Hiç unutmam 2005 yılıydı. Öğretmenlerimiz, maddi ve manevi sorunlarının düzeltilmesi için Ankara’da eylem yapmışlardı. O dönemin Başbakanı “Sizin yapacağınız işi dışarıda atama bekleyen yüz binlerce insana yaptırabilirim. İşinizin kıymetini bilin” diye açıklama yapmıştı.

Daha sonraları, yine ataması yapılmayan bir grup öğretmen 26 Eylül 2012’de dertlerini anlatmak için o dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer‘i ziyaret etmişlerdi. 
Bakan Bey bu sırada yanında olan bir milletvekiline dönmüş ve aynen şunları söylemiş:

“Ben öğretmen olmak isteyenleri, Eminönü’ndeki caminin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın. Allah’tan çocuklarım memur olmadılar.”

2012’de Başbakan aynen şunları söylüyordu “Bir öğretmenin en düşük derecede olanı 1624 lira alıyor. Ne karşılığı alıyor? Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. 40 saat için bu rakamın altında alanlar da var. Öğretmen ek ders verirse, bunun üstünde alıyor. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili ise 20 gün. Şimdi soruyorum; bu haksızlık değil mi?”

4 Nisan 2015’de Yalova Valisinin, kılık-kıyafeti nedeniyle öğrencilerinin gözleri önünde azarlayıp sınıftan kovduğu, daha sonrada sendikalar tarafından kendisine destek verilmesi için düzenlenen mitingde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren öğretmeni unutmadık.

İçimizi acıtan ve unutamadığımız örnekler çok…

Bunlardan sonradır ki toplum öğretmenleri “haftada üç gün çalışan, yılda dört ay tatil yapan, devletten boşuna maaş alan kişiler” olarak görmeye başladılar.

Bu olumsuz söylemler dalga dalga yayılarak velilerin, öğrencilerin hatta bazı okul yöneticilerinin bile gözünde öğretmenin itibar kaybetmesine neden oldu.

Yıl içinde öğretmenlere yapılan saldırılarla ilgili pek çok haber duyduk, televizyonlar da izledik. Eline sopayı, bıçağı, satırı hatta silahı alan veliler öğretmenin üzerine yürüdü. Öğretmenleri koridorda, merdivenlerde dövdüler, yerlerde sürüklediler, yaraladılar… Hatta öğrencisi tarafından öldürülen öğretmenler oldu.

Öğretmenlik mesleği ciddi oranda itibar kaybetti.

Gençler artık öğretmenleri rol model almamaya başladılar.

Öğretmenle öğrenciler arasında ilişki sadece geçer not alıp arkasını dönüp gitme seviyesine indi.

Caddede, sokakta öğretmenini görse elindeki sigarasını saklamayı bir tarafa bırakın yüzüne üfler hale geldiler.

Evet, artık “yeni nesil öğretmenlerin eseri” değil “siyasetçilerin eseri” oldular.

Bunlar bir de yerel siyasetin çirkinlikleri eklenince öğretmenler kişilik erozyonuna kadar uğratıldılar.

İktidar yanlısı sendikanın, öğretmenler ve yöneticiler üzerindeki akıl almaz baskı ve dayatmaları öğretmen davranışlarını temelden etkiledi.

Korkutulan genç öğretmenler “ siyasi vesayet sendikasına” üye kaydedildiler.

O genç öğretmenler “siyasi vesayet sendikasına” üye olmayan diğer öğretmenlere selam bile vermekten korkar oldular.

Milli Eğitimde “liyakatin” yerini “siyaset” aldı.

Adı öğretmen olan ama öğretmenlikle alakası bulunmayan kişiler sendikacılık adı altında siyasilerle her türlü atamayı yapmaya başladılar. “Siz-Biz” diyerek öğretmen camiasında telafisi mümkün olmayan tahribatlar yarattılar.

Baskılar ve dayatmalar karşısında emekliliğini isteyen, yöneticilikten istifa eden veya makam için “siyasi vesayet sendikasına” üye olan öğretmenlerin ve yöneticilerin sayısı az değildir.

Bunları yaşayan öğretmen camiasının da kabahatleri az değildir.

Öğretmen camiası biraz da çuvaldızı kendine batırarak kaybedilen itibarda kendisinin de ne kadar payının olduğunu da sorgulamalıdırlar.

Unutulmamalı ki, hiçbir siyasi akım süresiz değildir. Vakti gelince siyasi akımlarda insanlar gibi tarihin tozlu yapraklarına gömülüp giderler. Geriye sadece yapılan işler ve onurlu duruşlar kalır.

Devletimizin, anayasa da ifadesini bulan “laik ve demokratik” eğitim için çalışan ve geleceğimizin güvencesi çocuklarımızı bu doğrultuda yetiştiren öğretmenlerimize yeni öğretim yılında başarılar diliyorum.

Ayrıca, okullarını bir eğitim yuvası olarak gören, her gün yeni bir şeyler öğrenmenin heyecanı ile okuluna giden, öğretmenlerine saygı gösteren tüm öğrencilerimize de başarı ve güzellikler diliyorum.

Yeni bir yazı da buluşmak dileği ile…

Ali Galip AKYILDIRIM

Eğitimci/Yazar

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..