Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Kamuoyunun vicdani kanaatinde Ergenekon...

Kamuoyunun vicdani kanaatinde Ergenekon...
 

Amerika'daki mahkemelerde jürinin kararı belirleyicidir. Zaman zaman çok istisnai durumlarda hakim jürinin aldığı kararı genel yasalar ve kendi vicdani kanaati çerçevesinde yorumlayıp geçersiz kılabilir ya da başka bir yaptırımda da bulunabilir; ancak yasalar ne olursa olsun jüri yani kamuoyunun vicdani kararı yargılama sisteminin tam merkezine yerleşmiştir. Kamuoyu kararını verdikten sonra hakim yasanın kendisine verdiği yetkiyle yasada tarif edilen hükmü uygular.

AKP'nin kapatılma davasının sonuçlandırıldığı gün Anayasa Mahkemesinin kararını tartıştığımız yazımızda Cübbenin demokrasi dersi verdiğinin altını çizmiştik. Anayasa Başkanı, bu ülkenin içinde yaşadıklarından ve bu ülkenin genel atmosferine aykırı bir tavır sergileyemeyeceklerinden söz etmişti. Çok önemliydi ve doğruydu da. O gün içinde demokrasi ateşi taşıyan herkes AKP'nin kapatılmasının büyük haksızlık olacağına inanıyordu.

Yasalar, ictihatlar, kalın ciltli kitapların içinde yazılıp çizilenler ne olursa olsun kamuoyunun vicdani kanaati son sözü söyleyen en büyük bir jüridir.

Lafın nereye gideceği belli...

Bugün Ergenekon sürecinin son tsunami dalgası bazı önemli isimlerin evlerinin içine girdi. İsimlerin kim olduğunun bu yazının yazılma amacına büyük bir etkisi yok. Sonuç olarak en başından sonuna kadar gözaltına alınanların hemen hepsinin ortak ya da benzer bir platformda toplayabiliyorsunuz. Bu isimlerin bir ikisi dışında çok fazla takip ettiğim kişiler olduğunu da söyleyemeyeceğim.

Silivri'de yargılama devam ederken, ortada bir iddianame, onun içinde sanık durumunda kişiler varken, nasıl devam edeceği ve sonuçlanacağı merakla beklenirken bugünkü operasyonlar, yeni gözaltılar insanların aklına ister istemez davanın nereye kadar genişleyeceği sorusunu getiriyor.

12 Eylül sonrasında, spor salonlarında yapılan ve haber bültenlerini dakikalarca işgal eden o toplu mahkemelerin görüntülerini hatırlıyorum. Dev-Yol, Dev-Sol, Barış davaları aklımda kalanlar. O davalar sakızdan beter uzamış, bir süre sonra kamuoyunun gündeminden düşmüş; davaya konu olan yasaların bir kısmı değişmiş, komünizmin kendisi yenilgiye uğramış, Doğu Bloku çökmüştü. Bu davaların nasıl sonuçlandığı, sonuçlanıp sonuçlanmadığından, zaman aşımına uğrayıp uğramadığından bile şu an haberim yok. Kuşkusuz bu davaların içinde olanların bütün hayatları alt üst oldu.

İçinde üç failin olduğu bir suçun kendi içinde ne kadar karmaşık ilişkiler barındırabileceğini Hollywood filmlerinde izliyoruz. Bazen tek bir kişinin yargılanmasının bile ne kadar çetrefilli olabileceğini de...

Ergenekon benzeri kitlesel davaların, hele içeriğinde gizli bir örgüt ve bu örgütün karmaşık ilişki ağı bulunuyorsa, bunu çok güçlü analitik zekaya sahip bir yargı sisteminin içinde bakılması gerektiğini düşünüyorum. Açıkçası hukuk sistemimizin genel şabloununun buna çok fazla izin vermediğini de biliyorum. Bir hukukçu olmasam da kamuoyunun çok küçük bir ferdi olarak böylesi davaların sonuçlanabileceğini, yukarıda 12 Eylül döneminde başlamış davalarla ilişkilendirerek, sanmıyorum.

Kamuoyunun vicdani kanaati...

Bu son dalga gözaltılarıyla Ergenekon davası sanki kamuoyunda merakla beklenen "acaba" sorusunun gizeminin kaybolmasına, zayıflamasına neden oldu gibi geliyor bana. Çünkü bir şekilde hepimiz iddianeme tarif edildiği şekliyle bir darbe örgütünden şüphelenir olmuştuk.

Bu davanın bazı isimlerinin Türkiye'yi 12 Eylül'e götüren sürecin içinde olan kişilerle yakınlığı, Susurluk'un tam göbeğinde yeralmaları elbette çok büyük rahatsızlık ve şüphe uyandırıyordu. Ancak yanlarına koyulan diğer isimler bilindik bütün ezberleri bozmakla kalmıyor, insanın aklını da karıştırıyordu.

Ergenekon çok ilginç bir tablo haline geldi.

Bu süreci başlatanların böylesi büyük bir davaya dönüşüp dönüşmeyeceklerini tahmin edip etmediklerini bilmiyorum. Ancak birbirine selam verip, telefon eden, bilgisayarında ismi geçti diye şüpheli durumuna getirilip, evleri didik didik aranıp bu kadar insanı toplayarak bu işin içinden çıkılabileceğini hiç sanmıyorum.

Modern herhangi bir demokratik batı modelinin içinde 200 kişini yargılandığı bir davaya rastlanılmış mıdır? Örneği var mıdır? Büyük bir merak içindeyim, araştıracağım.

Açıkçası cübbenin demokrasi dersi verdiği o günlerde yazdığım yazının içindeki genel mantığı bir kere daha yinelemekle bitireceğim.

"Sadece yasalar yetmez."

Yasaların insanların vicdani kanaatleri ile çelişmemesi de gerekir. Hukukun içinde olanların belki de görevlerini yaparken en fazla dikkat etmeleri gereken yasalarda yazılı olamayan belirleyici denge unsuru bu olsa gerekir.

Uzay Gökerman
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..