Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel Çağrışım

Kişisel Çağrışım
 

Kişisel Bilişim Hizmeti, no:3
İçinde daldığımız derin kişisel gelişim denizinde kulaçlarımız atmaya, varabildiğimiz noktaları da açmaya çalışıyoruz. Tabi görebildiklerimiz gözümüzün keskinliği ile sınırlı.

Şimdi haddim olmayarak biraz daha derin bir konuya eğilip affınıza sığınıp ahkâm keseceğim. Söylediklerimin ve söyleyeceklerimin elle tutulur, gözle görülür ispatları olmasa da ehlince bilinen sırları mevcuttur. Kim bilir o sırlara bir gün bizler de vakıf oluruz.

Kişiselcilerin iste ve hayal et sloganıyla dinden arakladıkları ve manevi yönünü boşalttıkları kavram üzerine söz söyleyecektik. Evet, kişiselcilerin dinlerden (dinden) aldıkları ilk ve en önemli şey “iste” diye sunulan “dua” mekanizmasıdır. Onlar işin uhrevi yönünü görmezden geldikleri için sadece istemenin yetmeyeceğini de bildiklerinden ayrıca “hayal et, gerçekmiş gibi davran” diyerek ukalalık sınırlarını da zorlamışlar ve böylece dinin duadan sonraki tevekkül mekanizmasını by-pass etmişler. Daha doğrusu ettiklerini sanıyorlar.

Yani hâşâ Allah’ın kanunlarını hiçe sayarak sadece istemekle ve gerçekmiş gibi davranmakla her istenilen şeye sahip olacağı zehabına kapılanlar acaba gizli de olsa "şirk" girdabına yakalandıklarını biliyorlar mı? Peki, onların bu tuzaklarına kapılan kardeşlerimiz de gizli şirkin bulanık sularında kulaç attıklarının farkındalar mı?

Evet, durum son derece tehlikeli bir boyuttadır. Dua bilinen, kabul edilen ve hatta teşvik edilen bir şey (dua bahsinin uhrevi boyutunu ayrı bir yazıda ele alacağım) iken tevekkül de aynı nispette önemlidir. Kişiselcilerin by-pass ederek gerçekmiş gibi davranırsanız evren istediğinizi gerçekleştirir yalanıyla görmezden geldiği dua mekanizması aslında insan fıtratına en uygun olan davranış şekillerinden birisidir.

Duanın ardından gelecek olan şey ise tevekküldür. İnsan çaresizliğini kabul etmediği müddetçe huzura ve sükûna kavuşamaz. Bu da en güzel tevekkül yoluyla olacaktır. Yani insan yapması gereken şeyleri yapacak, ardından duasını da edecek ve takdiri Allah’a bırakacak. Çünkü artık o noktadan sonra insanın bir yaptırımı kalmamıştır. İstediğin kadar gerçekmiş gibi hayal et ve evrenden istemeye devam et. Allah o şeyi takdir edip sana uygun görmediyse hiçbir güç onu gerçekleştirmeye muktedir olamaz. Bunun olacağını düşünmek, varsaymak; yani Allah’tan başka buna güç yetirecek bir güç tasavvur etmek şirke girer. Bu noktada hassas ve dikkatli olmak gerekir.

Günümüzde ne yazık ki bu ve buna benzer şeylerle gizli şirkin tuzaklarına kapılan kardeşlerimizi sayısı hayli fazladır. Konuyu dağıtmamak adına şirk ile ilgili ayrıntıları da başka bir yazıya bırakarak yeniden duaya dönüyorum.

Dua dua deyip duruyoruz da, duanın ne olduğunu, nasıl çalıştığını, nereye kadar etkili olduğunu hiç durup düşündük mü? Hastaların, mazlumların, annelerin, babaların ve çocukların dualarının neden daha tesirli olduğu hususuna kafa yorduk mu?

Duada en önemli şey içten gelen halis duygulardır. Yani içtenlikle, samimi bir şekilde, içerisine kin karıştırmadan, içine nefret ilave etmeden, iyi niyetle ve sonucun da hayırlı olacağına inanarak yapılan dua önemlidir. Kısacası dua ederken duaya iştirak etmek ve kime dua edildiğinin farkında olmak çok önemlidir.

Öyle mahalledeki arkadaşınızla konuşur gibi ya da pişpirik oynar gibi lakayt bir halde; sadece sözel olarak bir takım ezberlenmiş şeyleri tekrar etmekle; inanmadığınız ama belki olur diyerek oyun oynar gibi dua etmek size hiçbir şey kazandırmaz.

Çünkü dua sizi yaratan güçten istemektir. Kişiselcilerin evrenden istediği gibi siz de Allah’tan istemelisiniz. Tek farkla! Allah duanızın karşılığını kendi takdiri ile verir. Sizin isteğiniz gerçekmiş gibi davranmanızın, hayal etmenizin fazlaca bir tesiri yoktur. O neyi takdir ettiyse o gerçekleşir.

Duanız sizin için hayırlı olmayabilir. Dua ettiğiniz hususta henüz yeterliliğiniz olmayabilir. Duanızın karşılığı ölüm sonrası verilmek üzere bekletiliyor olabilir. Daha bir çok olasılık sayabiliriz. Hasılı duanız hemen kabul olacak diye bir şart yoktur. Bize düşen dua etmek ve ardından tevekkül etmektir.

Aksi halde duanın ehemmiyeti kalmaz. Bir resmi makama dilekçe yazarak oradan cevap bekler gibi duaya cevap beklersek hayal kırıklığına uğrarız. Zaten umudumuz ve hayalimiz oldukça kırılgandır. Bir de böyle dünyevi şeyler için aşırı beklentiler içerisinde olur olmaz her şeyi de istememek lazımdır.

Dua konusu çok uzun ve hassas bir konu. Birkaç cümleyle geçiştirilecek sıradan bir konu değil. Hatta öyle ki bir çok amelden bile zaman zaman daha önemli. O nedenle dua bahsine daha teferruatlı olarak yine değineceğim.

Şimdi bir cümleyle özetlersek; evrenden istemek ve isteğimiz gerçekmiş gibi yapmak nerdeyse şirk koşmaktır. Oysaki Allah’tan istemek ve olup olmayacağının takdirini ona bırakmak ruh sağlığımız ve ahiretimiz için çok ama çok önemlidir.

Kişiselciler duanın maneviyatını boşaltarak ve üzerine ilaveler yaparak (şirk tuzağı) kendi yöntemlerine orijinal bir şeymiş gibi monte etmişlerdir. Ne yazık ki maneviyatı zayıf olan kitleler de bu montaja alet olmakta, hem kendi geleceklerini karartmakta hem de kişiselcileri zengin etmektedirler.

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

Kişisel Bilişim Hizmeti, no:1 Kişisel Çelişim

Kişisel Bilişim Hizmeti, no:2 Kişisel İbrişim

Kişisel Bilişim Hizmeti, no:3 Kişisel Çağrışım

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..