Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '16

 
Kategori
Güncel
 

Laiklik yoksa

Laiklik yoksa
 

Kadınlar, Laikliğin kalesidir!


Laiklik olmasaydı; Kadın insan mıdır diye sorulan paneller yapılır, kadına oy kullandırılmaz, çalıştırılmaz, araç kullandırılmaz…. eve kapatılır. Farklı mezhepten olanlar özellikle aleviler asimile edilir. Tanrıya inanmayanlar, dinsizler ve cinsel tercihi farklı olanlar öldürülür. Karma eğitim, bilimsel eğitim ilkeleri ve öğretim kurumlarının hepsi kapatılır, yerine sadece inanca dayalı dinsel bir eğitim sisteme geçilir. Sağlık sistemi, inanç ve cinsiyete göre ayrılarak, parçalanır. Kürtaj yasaklanır, kadının kendi özgür iradesi ve bedenine dair her hakkı yok edilir. Tüm yayıncılık faaliyetleri şiddetli bir baskı altına alınarak, sansürlenir. Pedofili ve kız çocuklarının erkenden evlendirilmesi legalleşir. İnanç ve din, her türlü muhalefete ve hak aramanın karşısına dikilecek engele, baskı aracına dönüşür…….

Laik toplum düzeni, bütün din ve inançtan insanların, eşit koşullarda aynı kurallara uymak durumunda bulundukları, hiç kimseye dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanımayan bir toplum düzenidir. Laiklik, toplum ve devlet yaşamının akla ve bilime dayatılmasıdır. Faklı inançlara sahip toplum kesimlerinin barış içerisinde yaşayabilmelerinin bir ön koşuludur. Din temeline dayalı bir devlet ister istemez “tek doğru”yu temsil ettiğini öne sürer. Bu nedenle de o “tek doğru”yu kendisi gibi anlayıp yorumlamayana bile hoşgörü göstermez, gösteremez. Örneğin, Osmanlı devleti, başka dinden olanlara belirli bir hoşgörü gösterip, kendi dinlerinin gereklerini yerine getirmeyenlere izin verdiği halde, Müslüman Türk halkına aynı hoşgörüyü göstermemiştir. Bilinmektedir ki, Aleviler, laikliğin kabulünden sonra, göreceli, belirli bir huzura kavuşmuşlardır. Batıda Hıristiyanlık adına engizisyon işkenceleri yapıldığı ne ölçüde doğru ise, içindeki Tanrı aşkı yadsınamaz olan bir Hallac-ı Mansur’un derisinin İslam adına yüzüldüğü de bir gerçektir. Laik bir devlette, orucunu tutana, namazını kılana kimse karışamaz. Ama bir din devletinde, oruç tutmayan, namaz kılmayan, başını örtmeyene baskı yapılabilir, hatta bu nedenden dolayı öldürülebilir. Laik olmayan devletlerde bu baskı aracına yönelik “Din Polisi” olduğunu hepimiz biliyoruz. Laiklik, dini devre dışı bırakmak anlamına gelmediği gibi din adına baskı yapan, zor kullanan bir bireyi ve devleti ret eder, bu baskı unsurlarını devre dışı bırakır.

Günümüzde laikliği “Çağdaş toplumlar” için vazgeçilmez iki temel neden vardır.

1-Dine dayalı devlet, özgür düşünceyi, bilimsel gelişmeyi, değişen koşullara uygun yeni kurum ve kuralların konulmasını zorlaştırmakta hatta engellemektedir.

2-Dine dayalı devlet, iktidardaki “tek inanç”ın dışındaki inanç gruplarına aynı hakları tanımadığı için, farklı inançtan toplum kesimleri arasında din ve mezhep savaşlarını kolaylaştırdığından, (Asya, Orta doğu ve Arap coğrafyası)  “barış içinde” yaşama olanaklarını zorlaştırmakta, ortadan kaldırmaktadır.

Bu iki neden, belirli bir gelişme düzeyindeki “tüm toplumlar” için geçerlidir. Çünkü bu iki nedenin de, şu ya da bu dinin içeriği ile doğrudan ilişkisi yoktur. Bu anlamda da Laiklik, , farklı inançtan bireylerin, eşit haklara sahip “yurttaş”lar olabilmelerinin, bir “ulus” oluşturabilmelerinin ön koşuludur. Bir “Ulus” olmadan çağdaşlaşabilen bir toplum ise yoktur.

Demokrasi ve Laiklik, insanların inançlarına göre yaşamalarına, inançlarının gereğini yerine getirmelerine engel değildir. Böyle bir toplumda, insanlara namaz kıldıkları, oruç tuttukları, camiye, kiliseye gittikleri için baskı uygulanamaz.

Öyleyse köktendinci akımlar niçin demokrasiye ve laikliğe karşı çıkmaktadır?

Bu sorunun yanıtı çok açık; Bu akımlar kendileri için özgürlük istemiyorlar, başkalarının da kendileri gibi davranmaya zorlanması hakkını, yani başkalarının özgürlüklerinin ellerinden alınacağı bir düzen istiyorlar. O düzeni bir kez kurduktan sonra da, değiştirilmesine izin vermemeyi “doğal” sayıyorlar.

Peki, din ve devlet, din ve siyaset, din ve hukuk, din ve eğitim işlerinin ayrılması neden bu kadar önemlidir? Din neden bu alanlardan ayrılmalıdır? Din çok iyi bir şeyse, din bu işlerden neden ayrılsın? Aksine, din bu işlerle neden bütünleşmesin? Çünkü demokratik ve uygar ülkelerde, dinlerin tezleri, mutlak ve nesnel gerçekler olarak algılanmaz. Tanrı’nın varlığı, Tanrı’nın sıfatları, vahiy, peygamberlik, mucizeler, ruhun ölümsüzlüğü, cennet, cehennem, bunların hiçbirisi mutlak gerçekler değildir. Bunların hepsi epistemolojik bağlamda tartışma konusudur; kişisel, öznel inançlardır. Kişisel tercihlerle ilgili bu inançların hiçbirisi, mutlak hakikat oldukları iddiasıyla toplumun tamamına dayatılamaz.

Türkler dışındaki diğer Müslüman toplumların neden laik olmadığını ise Türklerin tarihi kültürel, sosyal gelişmelerine bakmak gerekir. Türklerin tarihinde kadın; elçi, kale muhafızı hatta Başkanı olabiliyordu. Ayrıca, Türklere ait inanç sistemi yani dini, Şamanizm’de diğer toplumların inanç sistemlerine göre çok daha hoşgörülüydü. Türkler Anadolu’ya yerleşirken, kendilerinden önce bu topraklarda yaşayan insanlar ve kültürlerle yeni bir sentez oluşturdular. Eski kültürlerinde bulunan demokratik öğelerin de yardımı ile farklı olana hoşgörü ile bakmasını öğrendiler. Arap ve İran kökenli tarikatlar “Tanrı Korkusu”na dayanırken, Anadolu Tarikatları, “Tanrı Sevgisi” üzerine kuruldu. Mevlevilik, Bektaşilik, Babailik bunun somut örnekleri ile doludur.

Atatürk, işte bu “farklı oluşum”un kaynaklarını değerlendirerek, iki önemli adım attı. Birinci adım olarak 1924’te kabul edilen “öğretim birliği” (tehvid-i tedrisat), ikinci adım ise 1926’da gerçekleştirdiği hukuk reformu ile birlikte laikliği de içeren “Aydınlanma Devrimi”ni gerçekleştirdi. Bu kültürel ve toplumsal miras ile Atatürk; dini inanç ve ibadet özgürlüğünü teminat altına almıştır.

Laikliğe tüm saldırılara rağmen, Ne mutluyuz ki bireyin; en geniş anlamda özgürlük içerisinde yaşadığı bir toplum olan; halen daha laiklik ilkesine sahip bir toplumuz. Laiklik, bireyin, özellikle kadının güvencesidir. Şu iyice bilinmelidir ki;

Laiklik yoksa özgürlükte yok!

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..