Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '17

 
Kategori
Eğitim
 

Paran varsa okur yönetici olursun...

Paran varsa okur yönetici olursun...
 

doktortvcom.blokspot.com


Geçen gün bir arkadaşla bir özel okulun önündü durduk, biraz sonra zil çaldı. Kızı okuldan çıkarak arabaya bindi ve eve geldik. Yolda sordum, “Kızının okulunun yıllığı ne kadar ?” Yıllık ücreti 15 bin liraymış…” Kız daha ilkokulda, bunun ortaokulu, lisesi, üniversitesi var. Tümünü Özel Okullarda okuttuğunuzu düşünün. İki çocuğunuz varsa; üç çocuğunuz varsa.. Varsıl bir aileye mensupsanız mesele yok… Peki garibanlar, işçiler, ameleler, küçük memurlar ne yapacak… Onlar da çocuklarını “İmam-Hatip”de okutsunlar. Devlet olarak da zaten dini bütün bir nesil yetiştirmek istiyoruz. 
 
İyi güzel de, İmam Hatip Okullarına ne kadar özen gösterirlerse göstersinler, bu okullardan mezun olanlar, Üniversite kapısında tökezliyorlar; uluslararası sınavlarda tepe taklak oluyorlar. Doğru dürüst yabancı dil öğrenemiyorlar. Ne kadar iddialı ve akıllı filan olurlarsa olsunlar, Doktor, Mühendis, Hukukçu gibi mesleklere çok zor giriyorlar. Şansları çok az.
 
Devletse, Düz Liseleri (ben onlara akademik lise diyorum) kaldırmak peşinde.. Bu okulları ya “İmam-Hatip” yapacaklar, yada  diğer meslek liselerine çevireceklermiş. Devletin meslek lisesinden anladığı zaten İmam-Hatip lisesi… Böyle bir anlayış var.
 
Yani devletin seçkinci bir eğitim anlayışı var. Paran varsa özel okullara gidersin, iyi hocalarla, 10-15 kişilik sınıflarda; her türlü deneyliğin, olanağın bulunduğu okullarda yılların geçer ve bir bakarsın ki bir fabrikanın Genel Müdürüsün. 
 
Yok ben eğitime para veremem diyorsan, harcı alem bir okuldan harcı alem bir diplomayla mezun olursun. Ya iş bulursun, yada sokaklarda iş arar durursun..
 
Gerisi şansa, kadere, kısmete kalmış. Ya tevekkülle bir kahve köşesinde iş bekleyeceksin. Veya bir torpil araştıracaksın. Arkan yoksa, bir işe girebilmek, yer tutabilmek çok zor.
 
İmam-Hatip okullarında alınan dersleri düşünecek olursak, bakalım: Kur'an'ı Kerim, Temel Dini Bilgiler, Siyer, Fıkıh,  Tefsir, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, Hadis,  Akaid ve Kelam, Hitabet, İslam Kültür ve Medeniyeti, Mesleki Arapça… Bu dersleri alırken bir öğrencinin Matamatik, Fizik, Kimya, Biyoloji, İngilizce öğrenmeye zamanı kalır mı? Ve bir insan bu kadar yükü nasıl kaldırabilir?
 
Bizim okullarımızda hala “Yıl Usulü” yürüyüp gidiyor. Yani çocuğun önüne yılın başında 14-16 çeşit ders koyuyoruz. Ve bütün bu dersleri bütün bir yıl boyunca okutup, başarılı olmasını istiyoruz. 16 ders ama Nasrettin Hoca’nın dediği gibi, “Buna da kafa,” derler.. Bir insan bu kadar ders listesinin altından nasıl kalkar? Bunu hiç düşünmüyorlar.
 
Gavurlar da bu iş “Sömestir” usulüne dökülmüş durumdadır. Eğitimde her dönem farklı en fazla 6 ders okutulur. Yoğun olarak okutulur. İkinci sömestir, bu dersler değişir yeni bir 6 derslik liste öğrencinin önüne konulur, bunları çalışması istenilir. Altı ders nerde, onaltı ders nerede? Akıl var, mantık var…
 
Bizim Eğitim Sistemimizin en bozuk yönü bu Yıl Dönemi alışkanlığını kırıp “Sömestir” usulüne geçememiş olmamızdır. Bir ara bazı okullarda teşebbüs edildi ve hemen geri dönüldü. Niye ? Milli eğitim altından kalkamadı… Öğretmenler de. Hadi o zamanlar yerleşik Bilgisayarlar, yazılımlar filan yoktu… Ya şimdi. 
 
Bu gidişle Avrupa ülkeleri karşısında başarı beklemek boşunadır.. Çocuğun önüne 16 derslik bir liste koyup “Arkadaş, tarih de öğreneceksin, coğrafya da, siyer de öğreneceksin, Akaid de.. Deyip 16 dersin adını saydın mı, çocuk ta hoşafın yağı kesiliyor…
 
Bakın artık öğrencilere… Öğretmenler onlarla baş edemiyor. Disiplinsizlik alıp başını gitmiş. Okullarda sigara, içki ve ondan da kötüsü esrar, eroin gibi  şeyler kullanılıyor. Bunlar ilkokula kadar inmiş durumda. Polis durmadan okul bahçelerine baskın yapıyor.
 
Siz öğrenciye insafsız davranırsanız; onda gelecek için umut bırakmazsanız… Öğrenci elbette ilk fırsatta gavur ülkelerine kaçmayı düşünecektir. Eğitimden kopacaktır. Başarının zevkini alamayacaktır. Eğitim sistemi “Ussal” değil.. Olmayınca da olmuyor..!
 
Öğrencinin kafasına bir “Sınav” kaygısı takmışız.. Öğrencinin de, velinin de öğretmenin de varsa yoksa işi gücü sınav… Ama öteki yanda hayat akıp gidiyor.. Hani hangi lisemizden çok iyi atletler yetişiyor, cimnastikçiler yetişiyor. Hangi okulumuz sporda fevkalade başarılı.. Hangi okulumuzdan çok iyi enstrüman çalan insanlar yetişiyor? Ala ala hey… Herkes sınavlara çalışıyor ama ders çalışan yok, gerçekten hayata hazırlanan yok… Çünkü okullar okul değil. Okullarımızın her biri birer hapishane… Bakın hepsinin çevresinde çok yüksek duvarlar var; çok yüksek dikenli teller var…
 
Hangi İsveç, Norveç okulunda duvar var, dikenli teller var.. Yok.. Yoktur. Çocuklar okullarına bisikletle gider gelirler ve okullarında arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle mutludurlar. Çünkü okul mutluluk veren bir yer olmalıdır. İnsan okulunu, arkadaşlarını mutlulukla aramalıdır. 
 
Okul bizde genellikle okul değil, bir hapishane havasında.. Onu biraz kıran akıllı, üstün öğretmenler var ama gerisi…Gardiyan!!
 
Bu eğitim sistemiyle nasıl üstün insan, bilim adamı, akıllı insan yetiştirebiliriz…
 
Siz diyebilirsiniz ki, “Yetişiyor ya hocam, Nobel Ödül’lü Prof.Dr. Aziz Sancar bu okullarda yetişmedi mi?” 
 
Ben de derim ki, “Eski çamlar bardak oldu,” Atatürk’ün kurduğu o eğitim sistemi kaç kere alt üst oldu, biliyor musunuz?
 
Şimdi artık bu eğitim sistemi, ancak çok iyi imamlar ve hatipler yetiştirebilir. Memleketin onlara da ihtiyacı var. Gerisi zor. Adama para lazım.. Paranız varsa zengin adam olursunuz, yoksa imam hatip…
 
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..