Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '17

 
Kategori
İnançlar
 

Ramazan orucuna erken mi başlıyoruz?

Ramazan orucuna erken mi başlıyoruz?
 

Her ramazan olduğu gibi bu Ramazanda da ‘oruca erken başlıyoruz, fazla tutuyoruz, namaz vakitleri yanlış’ gibi boş lakırdılar baş gösterdi. İşin ilginç yanı, Diyanet İşleri Başkanlığı dışında, orucun başlangıç ve bitiş saatini hesaplamak için astronomi bilimini, teknolojik enstrümanları kullanan her hangi bir kurum da bulunmamaktadır!   Zira diyanet işleri başkanlığı oruç zamanını tespit etmek için,  Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü ile birlikte çalışmaktadır.

Bu çalışmada 50 aletsel gözlem, 56 denek gözlemi gerçekleştirilmektedir. Gözlemlerin yurt içinde 6 ayrı merkezde, yurt dışında ise 2 ayrı merkezde yapılmaktadır. Ankara üniversitesi astronomi ve uzay bilimleri başkanı Prof. Dr. Özdemir ‘yaptıkları gözlemsel teknik çalışmaların, kesinlikle diyanet takvimlerindeki imsak anıyla yüzde 100 uyumlu olduğunu dile getirmiştir. Bu sebeple kendisi hiç bir tereddüde mahal verilmemesi gerektiğini,  bu konuda diyanete  %100 güvenilmesi gerektiğini’ vurgulamıştır.

Evet tüm bu verilere rağmen, ülkemizde oruçla alakalı bu kargaşaya sebep olan kişi,  kendi yazmış olduğu kitaplarında  ‘Allah’ın geleceği bilmediğini, Miraç’ın Bir Mucize olmadığını,  Veli’lerin ve Kerametlerin gerçek olmadığını” iddia eden sözde ilahiyat profesörü,  Abdülaziz Bayındır’dır.

Bayındır ve avenesine göre, Kur’an’daki Bakara Süresi, yani  ‘fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için. Sonra orucunuzu geceye kadar sürdürün." (bakara, 2/187).’ ayetinin manası; ‘herkesin kendi gözüyle buna karar vermesi gerektiği” şeklindedir

Oysa aynı ayet Hz Muhammed(SAV) döneminde de gündeme gelmiş, bazı kişilerin ellerine ayaklarına iplik bağlayarak, ya da yastıklarının altına siyah beyaz iplikler koyarak; bunlara baka baka Oruç’a başlamaya çalışmıştır. Bunun bu şekilde ayırt edilmeye çalışılması peygamberimiz tarafından “ aklı evvellik” olarak değerlendirilmiştir.  Hatta peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur;

“Senin yastığın ne kadar da büyükmüş! Ayette kastedilen, gündüzün beyazlığı ve gecenin siyahlığıdır. Bunları bir yastığın altına nasıl sığdırırsın'!" (Buhârî, savm, 16)

Evet, Hz Muhammed (SAV) efendimizden 1400 yıl sonra,  günümüzün aklı evvelleri bir tık daha yukarı çıkmış, beyaz ve siyah iplikleri ellerine ayaklarına bağlamsalar da, hala kendi çıplak gözleriyle; ufuk çizgisinde  ‘beyazlığı ve siyahlığı’  birbirinden ayırt edebileceklerini zannetmektedirler!

Mesela ortalığı fitneleyen Bayındır ‘beyazlığı ve siyahlığı’ birbirinden gözle ayırt edebilmek için, kendini dağlara bayırlara atmış, tepelerden bakarak bunu ayırt etmeye çalışmıştır. Bununla alakalı videolar Youtube’da dolaşmaktadır.

Oysa günümüz şehir yaşamı bu düşünceyi geçersin bir hale getirmiştir! Hiç kimse kendi evinden çıkıp yükseklerden bunu gözlemleyebilecek durumda değildir. Ayrıca şu binlerce sokak lambası aydınlığında hiç kimse bunu ayırt edemez. Şu köprülerden, araçlardan süzülüp gelen binlerce ışık huzmesi altında hiç kimse doğru karar veremez. Yağmurda, bulutta,  çakıp duran şimşekte, balkona çıkıp da ‘siyah ve beyazı’ ayırt etmeye kalkan kişi de gerçekten Hz Muhammed’in ( sav) anlatmış olduğu bir aklı evveldir.

Diğer yandan düşünecek olursak, neden ramazan orucuna ülkemizde herkes aynı anda başladı? Oysa Ramazan hilalin görülmesi ile başlamaktadır. Bu durumda her bir bireyin kendisi çıplak gözle hilali görmesi mi gerekmektedir?  Mesela sen İstanbul’da 3 gün boyunca hilali görmedin. Diğeri Ankara’da ilk gün gördü. Öteki İzmir’de bir hafta sonra gördü. Nasıl olacak?  Görenler görmeyenlere mi söyleyecek? Yoksa görenler başlayıp, görmeyenler sonradan mı devam edecek!

O Zaman,  demek ki neymiş, sen birey olarak beyaz ve siyah ipliği,  yani; aydınlığı ve karanlığı birbirinden ayırt edesiye kadar,  yemeye içmeye devam edersen,  kocaman bir halt edersin!  Zira her devrin teknolojik verileri, otoritesi yani işin ehli esastır. Kur’an’da belirtilen ayırt etme yetkisi; astronomi bilimiyle uğraşanlara, rasathanelere, ışığa duyarlı sensor kullanan kuruluşlara yani işin ehline verişmiştir. Zira Allah’ın nizamında asla ve kata bir gecikme söz konusu değildir. Güneşin doğuşu da batışı da,  ayın çıkışı da kayboluşu da;  bir nizama, bir matematiğe bağlıdır. Sen bunu tek başına çıplak gözle ayırt edemeyeceğine göre işin ehline teslim olman, ona uyman icap etmektedir.  Yukarıdaki açıklamalar ışığında da işin ehli bilimsel bir çalışma yapan diyanet işleri başkanlığıdır. 

 

Kutay Bilgehan

 
Toplam blog
: 35
: 4626
Kayıt tarihi
: 15.01.13
 
 

İzmir doğumluyum, İstanbul'da yaşıyorum. Şirketlere, ' insan kaynakları ve bilişim teknolojileri'..