- Kategori
- Anılar
Satılık çadır
ben çektim
2004 Nisan
Rüyalarımda cenazemi görüyorum. Bir haftadan fazla oldu; ilk ölümümde tabutumun başucunda sadece beyaz bir köpek bekliyordu. İkinci ölümümde annem ve babam kafalarını tabutuma vurup duruyorlardı. Üçüncü ölümümde kalabalıktan tabutumu göremedim. Dördüncü ölümümde yüzleri kırışık ak saçlı köse dedeler üzerime kum atıyorlardı. Beşincisinde “kesin öldüm” dedim. Cesedim göklerden aşağı uzanan şeffaf ellerle mezara indirilirken mezarın iki başında benim iki çocuk halim el sallıyordu... O kadar gerçek bir korkuyla ürperdim ki, gözlerim fal taşı gibi açık uyandım; ancak her şey, perde arasından gözümü alan güneş huzmesi dışında akşam bıraktığım gibi duruyordu.
Canım hiçbir şey yazmak istemiyor; sanki söylenecek tüm sözler bitirilmiş de ben tekrar ediyormuşum gibi geliyor. Biraz yürüyüş yapıyorum, bahçeyi dolanıyorum, ne bulursam yiyip içtikten sonra uzanıp uyuyorum; bazen de uyur gibi kıpırdamadan saatlerce yatıyorum. Bugün de gündüz vakti öyle uyuklarken simgeleri ve sesleri çok net hatırlanabilen ender rüyalardan birini gördüm.
Hafif meyilli bir araziye çadır kurmuşum. Ben çadırın çevresine meyve ağaçları ve güller dikerken çevremde apartmanlar yapılıyordu ve apartmanlar mantar gibi çoğalıp yükseliyordu. Öyle ki çadırımı kurduğum arsa ancak öğlenleri birkaç saat güneş alır olmuştu. Gene de şükrediyordum. Ta ki bir akşam çadırıma döndüğümde bütün güllerim yolunmuştu; işte bu zamandan sonrası hızla kötüye gitti. Her dönüşümde bir şeylerim kayboluyor veya tahrip ediliyordu. Artık sırt çantamı ve yaşam destek eşyalarımı almadan çadırımdan uzaklaşmıyordum; ancak bir sabah kalktığımda ne çadır vardı ne sırt çantası; apartmanlar çevreme kuyu duvarı gibi dizilmişlerdi. Balkabağı kafalı insanlar balkonlardan ve pencerelerden uzanıp uzanıp dil çıkarıyorlardı.
"Kimse görmedi, kimse duymadı mı?" diye bağırdım. Çıt yok... "Hepinizin canı cehenneme", diyerek "SATILIK" tabelasını çakıyorum çadırın yerine. O an bütün apartmanlar üstüme doğru bükülüyor, camlardan balkonlardan atlayan insanlar "bana, bana!" diye üstüme çullanıyorlar. Boğuluyordum, ölüm paniği içinde uyandım; baktım ki yüz üstü dönmüş ve ağzımı burnumu yastığa gömmüşüm. Az daha rüyamda numaradan değil gerçekten boğuluyordum.
***
Muharrem Soyek