Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '13

 
Kategori
Haber
 

Bir Gökova rüyası...

Bir Gökova rüyası...
 

Gökova'da akşam, kapanır perde perde...


 

Gökova... Adı üzerinde: '' Mavi Ova.''..  '' Mavi... Mavi, masmavi'' ... Rüyaları ile, hülyaları ile, gülücükleriyle…Gökyüzünde bir ova oluşmuş sanki. Maviliklere bulanmış... Sonra? Bulut bulut akmış boşluğa. Depderin, ucu bucağı bulunmayan bir çukur...

Balıkçı’nın: “ Ver maviliğini, serinleyeyim biraz” dediği yer burası.

Denizle gök, birlik olup maviliklerin de mavisini yüreklerinin içine alarak, yüzen bir ova teşkil edivermişler. Olmuş size koskocaman, şapırtılı, mavili, apak sisli bir deniz. Tül tül; oradan oraya uçuşan, sisler demeti içinde, mavilere, maviliklere bulanmışlar...Dantel dantel, oya oya ak köpüklerle kıyıyı dövüyor deniz...

Deniz, kıyıları, oya gibi işliyor... Dantel dantel ak köpüklerle kayaların arasına, danteller geriliyor. İçimdeki sevgililere seslenmek istiyorum bütün gücümle.

İnsanın şair oluveresi geliyor bu güzelliklere dalınca. Şöyle seslenmek istiyor. Bütün kurtlar, kuşlar, börtül böcekler ve sevgililer duysun diye: “Seni yaşıyorum, Gökova’da... Ellerin... Gözlerin... Yüreğinle... Ve sen yoksun ! ” Duyar mı acep? Bir de İtalyanca bir şarkı patlat. Oh keka!

Deliler gibi, sevdiğime, sevgilime koşuyorum. Şırıl şırıl, ışıl ışıl,  sevda tüten bağrına doğru koşuyorum. Bir an önce de  kavuşmak istiyorum.

İşte, nihayet karşılaştım. Saçlarını taramış. Işıltılı yüzünde, "buram buram bahar " var.

Gözleri derinlerden bakıyor. Elleri buz gibi. Ama verdiği ferahlık, verdiği vuslat, hiçbir şeye değişilmez. İşte karşımda, bütün haşmetiyle akan o “Akyaka Azmakları.”  İşte kazlardan kurulu  senfonisi ile bir koskoca, apayrı bir dünya. Ve postu seriyorum Azmaklara. Oh, keka !

Bir an durup da, dinleyin tabiatı bakalım. Sadece nefesinizi duyabileceksiniz. Bir de kuşların sesini. O kadar! Ne egzoz dumanı, ne korna sesi. Ne bahçıvan'ın o güneş görmemiş bağırmasını burada duyamayacaksınız. Anadan doğmuş gibi olacaksınız. ''Oh be!'' diyeceksiniz

Gökova'nın Akyaka'sı, birlikte anılır zaten. Bir elmanın birer yarısıdır onlar. Azmak'lardasınız şimdi. Çağlayan su sesi, sizi karşılar. Deliler gibi akıyor azmak suları. Suyun tam çıktığı yere gelin. Oralarda bir yerdedir, göreceksiniz, veya sorun. İki kol halinde bunlar, körfeze akar. Biri Kadın Azmağı, diğeri de Akçapınar.

Buz gibi nefesi var bu suların. Derin mi derin. Berrak mı berrak. Kristalden de öte ışıltılı, göz alıcı. Derinliklerde yatan bir gazeteyi, rahat okursunuz. Çevre, 1988 denberi ''Sit'' alanı. 2OO5 de de, ''Dünya Turizm Kenti'' ilan edilmiş. Kadınlar dernek kurmuş, buraları güzelleştirmek için.

Azmak başında atlar göreceksiniz.  Bu atlar ''Spagetti'' yiyorlar. Hünerliler. At, göğsüne kadar sulara giriyor. Başını suya daldırıp, dipteki yosunları koparıyor. Ağzından sular aka aka, uzun uzun yosunlar da suda salına salına. Dişlerini bıçak, dilini, de çatal gibi kullanıyor at. Başka yerden at getirseniz, suya soksanız, bu işleri beceremez. Bir at spagetti nasıl yer? ''Külbastı yiyen at'' hikayesi aklıma geldi birden, neyse. Tahta kanepenize yaslanın ve seyredin.

Bundan bir müddet evvel burada, bir destan dile getirildi. Muğla Sanatseverler Derneğinden Sadettin Özbek ve arkadaşları,  Bartın Valisi İsa Küçük'ün  " Halet Abla" eserini oynadılar. Kalabalık bir izleyici, hem eseri  ve hem de bunu sunan Özbek'i uzun uzun alkışladı. Eserin  sahibi Bartın'ın eski Valisi İsa Küçük'e plaket verilmişti. Ve de bu oyun, günlerce, sanat mahfillerinde de konuşulmuştu. (Aşağıdaki resimler)

 

RESİMDE SANATÇI SAADETTİN  ÖZBEK VE VALİ   İSA KÜÇÜK... (Altta ise  VALİ VE EŞİ EN ÖNDELER) 

 

Gezgin Fatih Türkmenoğlu da gezdi buraları. Ama eksik anlatmış. Israrla sordum “niye böyle eksik? Diye. Kızdı: “Anlattım ya” dedi. Anlattı ama, yüzeysel. Buralara aşık olunmadan, anlatılamaz buraları. Belliydi aşık olmadığı. İnsanın beynine  250 gramlık aşk iksiri akıtılamaz ki? Olsa olsa, bir nevi  “yapay göl “olur. Zorla aşık olunur mu? Olunmaz tabi, di mi?

“Kadın Azmağı” denilen yer, sorunlar yaşıyor. Güneyde, renkler, hiç solmaz. Kamışları yakıp, yer açanlar var kendilerine. Ki buraları Kaptan Cousteau ‘nun; “ Dünyada  bir Cennet arıyorsan , işte Gökova!” dediği yer.

Bir kere azmakları doğal akvaryum halinde. İki insan boyu sazlıklarında 500 kuş türü yaşıyor. Buralar SİT alanı. Dokunulmazlıkları var. Ama gazinolar, azmakları kaplamış. Fazla içeri girmişler.

Gökova Körfezinde mini mini gölet gibi sular, hışımla akıyor. Buz gibi bir su. Tabanda serilmiş yatan bir gazeteyi, kayıktan tepe üstü bakarak okuyabilirsiniz. Berrak mı berrak. Altızdaki motor, zorlukla ilerliyor akıntıya karşı.

“Gizli güzellik “ olarak da bilinen  Gökova Akyaka Kadın Azmağı’nın uzunluğu, 3,500 metre. Bunun 2 binine girebiliyor tekneler.

Aile Balıkçılığı ve Azmağı Koruma  Projesi ile de, çok olan teknelerin ancak 10 – 15’ine izin veriliyor burada.

Su samurlarının, ördeklerin, spagetti yiyen atların yuvası olan bu Azmaklarda yaşayanların ömrü uzun.

Sahi gittiğinizde  kazlarla dostluk kurun. Size koro halinde  Azmakların senfonisini, hep birlikte söylesinler. İçlerinde  sopranolar var. Davudi sesli olanları var. Hülyalara dalın gidin. Uçurun ruhunuzu göklerde. Bu uçurtmanın ipi, nasıl olsa elinizde. İstediğiniz an, yerinize dönebilirsiniz.

Cila olsun diye de, kendinize bira  söyleyin. Yalnız, dışardan görülmemesi için, “tas” içinde gelsin biranız. Estetiği varsın kaçsın. Kazlar telafi ediyor nasıl olsa. Neden “tas” içinde?  4 ncü Murat’ın zaptiyeleri, ne içtiğinizi fark etmemesi için.

Ört ki, ölem ! 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..