Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '15

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Tataristan ve Şair Tukay

Tataristan ve Şair Tukay
 

                                          Anadilim

Ey ana dilim, ey güzel dil, anamın, babamın dili!
Senin sayendedir, dünyada öğrendiğim her şey
Bu dil ile evvelâ, annem ninni söylemiş,
Sonraları, geceler boyu ninem masal anlatmış.
Ey anadilimi Her zaman yardımınla senin,
Küçüklükten beri hissederim sevincimi, kederimi.
Ey anadilim! Seninleydi ettiğim ilk duam:
Affet demiştim, beni, annemi ve babamı Tanrı'm. 
                                   A.T.

 

Ayşe Paslanmaz, yıllardır uluslararası konukseverliğini göstermektedir. Ülkemiz yazarlarının yanı sıra yurt dışından da ilgililer kendisini tanır oldu! Geçtiğimiz günlerde Tataristan Kazan Uluslararası Türk Dilli Genç Yazarlar Festivali’ne (24 -27 Nisan 2015) çağrılı olarak katıldı. O’nun Tataristan ile ilgili kimi izlenimlerini de aktarmak isterim.

Gece 01.30 Tatar Havaalanında arkadaşım Hatice Üzgül ile birlikte Bir gül verilerek karşılandık. Rehberimiz Fatih Kutlu ile Reis Bey bizi karşıladı ve otele getirdiler.
24 Nisan Cuma günü program başlamış oldu. Öğlene doğru yemek yediğimiz otele geldik. Misafirler gelmeye devam ediyordu. Yemekten sonra Tataristan Yazarlar Birliğine geldik. Tatar yazarlar Birliği binasında ki salonda festivalin açılışı yapıldı. Tataristan Yazarlar Birliği Başkanı Rasif Kurban bizi burada karşıladı. Burada sohbetler devam etti.
Burada herkese söz hakkı verildi. Konuşmalar gerçekleştirdik. Sonra yazarlar ve şairler ayrı bölümlere alınarak derin görüşmeler yapıldı.

25 Nisan Cumartesi Sanah kent gezisi yapıldı. Akşam Tataristan Devlet Tiyatrosunda Tatar Milli Şairi Abdullah Tukay’ı anlatan muhteşem operayı keyifle izledik!

26 Nisan Pazar günü Abdullah Tukay anıtına çiçek koyduk. Buz gibi insanın içini donduran bir havada halka açık şiir dinletisi yaptık.

Akşam kültür merkezinde Anadolu Türk Derneği ve Gökkuşağı İlköğretim Okulu öğrencileri tarafından hazırlanan 23 Nisan kutlama programına katıldık. Burada Türk Dünyasını ve Türkiye’yi temsilen sahneye çıktım konuşa yapıp “öğretmen” şiirimi okudum. Programın içeriği  olağanüstü güzeldi!

27 Nisan Pazartesi günü Arça ilçesine gittik. Burada onurumuza görkemli bir karşılama yapıldı! Bir okulda şiir dinletisi ve ödül programı düzenlememesine katıldık. Öteki arkadaşlar adına şahsıma söz verildi. Üzerine adlarımız yazılmış olan kartlar bizi bekliyordu. Adımıza hazırlanan çam fidanlarını diktik. Uluslararası çam fidanımı da diktim. Artık yurt dışında bir dikili ağacım var, mutluyum! 

Tukay’ın mezarını ve Tukay Müzesini ziyaret ettik. Donanımlı sofrada konuşmalar şarkılar eşliğinde keyifli yemek yedik. Burada da yine söz verildi. Konuşma yapıp şiirimi okudum.

Gece 12.00 de rehberimiz Fatih Kutlu ile Ramis Aymed, beni ve Hatice’yi havaalanına bıraktı. Güzel anılarla Türkiye’ye döndük!”

***

Edindiğimiz bilgilere göre; Başkent Kazan, adı üzerinde Kazan biçiminde bir havzanın içine kurulmuştur. Tataristan en anlaşılabilir Türkçe konuşan ülkelerden biridir. Bir özerk cumhuriyet, bilinir. Bir kaç kez bağımsızlık girişiminde bulunmuşlar. Ne ki tanklar, tüfekler, gizli istihbarat uygulamaları ile kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Ruslar, bu girişimler neticesinde nüfus  planlamalarını hızlandırarak ülkede Rus oranını %40’a getirmişler. Tatar ve Türk okullarını kapatarak birçok okul açmışlar, Rusça “eğitim şart” demişler,

Tatarlar, bu bölgeye bin yıl kadar önce halen Nogay Tatarları'nın yaşadığı Hazar Denizi’nin güneyinden gelmişler, Volga (idil) nehrinin kenarına yerleşmişler. Burada, nehirden aldıkları isimle Volgar, yani Bulgar veya bizim bildiğimiz adı ile Bulgar kentini kurmuşlar. Daha sonra genişleyerek Kazan ve diğer Tatar kentlerini kurmuşlar.  

1932 yılında Moğolların saldırısından kaçan Bulgarların (Tatarlar) bir kısmı Kırım’ave bugünkü Bulgaristan’a göçmüşler. Kısaca bizim komşu Bulgarlar, gerçekte Türk asıllı, yani Tatarlardır.

Daha önce o topraklarda Altın Ordu devleti vardı. Cengiz Han'ın seferlerinden sonra kurulmuş, Kıpçak ve Moğollardan oluşan bir devletti.12. yüzyılda temelleri atıldı bu devletin. En önemli hakanı Batuhan'dı. Antik çağda Türkçede Saka denilen İskitler yaşıyordu buralarda. Bu halkın Türk kökenli olduğu söylenir. Bugünkü Bulgaristan dedikleri coğrafyaya yerleşen Bulgarlar, önceleri Müslüman’dı, zamanla özellikle Bizans’ın ve Slavların etkisiyle din ve dillerini değiştirdiler ve Slavlaştılar. Bulgarlar Katolik değil, Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebindendir.

Buradaki Tatarların hepsi Müslüman’dır. Çoğu camide Suud din görevlileri vaaz verdirler. Yurtdışında 10 Milyon civarında (Tatar) kopuntuları var. Rusya’nın 3. büyük üniversitesi Kazan Üniversitesi’dir.  Tolstoy, Rikov ve Lenin buradaki üniversitede öğrenim görmüşlerdir. Hatta Lenin bu üniversiteden atılmıştır.

Burada gece eğlencesi, diğer Rus kentlerine göre çok daha güzeldir. Örneğin “Ferz” in  kalitesi bizim İstanbul’daki Reina ile yarışır. Bağdat Caddesi’nin dengi “Bauman” da bulunan “Goyota Ugly” showları ile görmeye değer. Rai ve 50/50 de oldukça popüler mekânlardır.  

Eski doğu bloğunda olduğu gibi, Tatar kızlarının da ayakkabı seçimleri oldukça değişiktir. Ayak parmaklarının ayakkabı tabanından öne dışarıya sarkması tam bir görsel olumsuzluktur.

Eti bol olan Tatar böreği ve mantısı çok ünlüdır. Kazan’ın milli tatlısı olarak bilinen “çaççak” da mutlaka tadılması gerekenlerdendir. Yine bir tatlı olan “müftü salatası” da tavsiye edilir. Buralarda at eti yenmektedir. Yağı nedeniyle çok az kolesterol içeren at eti, lezzeti ile damak tadıma en uygun et olarak bilinmektedir.

Dini bayramları dışında en önemli bayramı Sabantoy’dur. Sabantoy etkinlikleri ülkenin sınırlarını aşan bir ün kazanmıştır. Bir Nogay Türk Bayramı olan Sabantoy etkinlikleri 21 Haziran’da başlar. Aslında tüm Türklerin bayramıdır. Sabantoy’un (Şaman Toy) Nuh tufanına değin uzanan bir bayram olduğu söylenir. 

Bilindiği üzere, eski doğu bloğunda ve özellikle Gürcistan’da görmeye alışık olduğumuz “tamada” âdeti burada da var. Yani; yemeğe başlamadan önce, sofranın, davetin en kıdemlisi veya yaşlısı günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapar. Daha sonra da sözü davetlilerden biri veya birkaçına verir. Yemek öncesi bu seremoni bazen birkaç saat sürebilir. Her bir konuşmacı “nazdrovya” diyerek kadehini kaldırır ve herkes elindeki votka kadehini fondip yapar. Alışık olana kolay, ancak aç karnına içilen votkalar, bir müddet sonra gıdıklar.

Burada ise, yani Kazan’da her “tamada”  konuşmasının sonunu bir şiirle bitiriyor. Örneğin, Tamada dâhil 3-5 kişi konuşup (ki bu 3-5 kadeh votka içmek demek) Nazım Hikmet’ten,  Ahmatov’dan ve Puşkin’den şiirler okunuyor.  

Kimi ayrıntılar

 

Tataristan; 4,5 milyon nüfusu olan petrol ve maden zengini, bir Türk devletidir. Yüzölçümü 67.836 km² dir. Nüfusun %58’i Tatar, %38’i Rus’tur. Kalanı ise etnik Çuvaş ve Çirmiş azınlıklarıdır.  

Hazar Türkleri tarafından 6. yüzyılda kurulmuş Hazar İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla batıya ve kuzeye göç eden Kıpçak boyuna dâhil bir Türk kavmi olan Bulgarlar, Kağan Asparuk komutasında batıya giderek bugünkü Bulgaristan'ın temelini atmış, Tuna Nehri havzasında Birinci Bulgar İmparatorluğu'nu, kuzeye giden Bulgarlar ise Volga Bulgarya devletini kurmuşlardır. Bu iki devleti kuran Türklerin ataları bugünkü Tatarlar ve Çuvaşlar sayılmaktadır. Tataristan bölgesi 1922 yılına kadar Bulgaristan olarak anılmaktaydı. Kazan Tatarları Tataristan'ın adının Bulgaristan ya da Bulgaria olarak değiştirilmesini, kendilerinin Volga Bulgarları olarak anılmasını savunmakta ve Bulgarizm akımını desteklemektedirler.  


1917 İhtilalından sonra Tatar yazılı kültürü, kan kaybetmeye başlamıştır. Ulusal bağımsızlık duygusuyla yazdıkları eserlerle halkı aydınlatmayı amaçlayan ve ihtilalı tasvip etmeyen Ayaz İshaki, Sadri Maksudi Arsal, Abdullah Battal Taymas, F. Tuktar gibi aydınlar ülkelerinden göçmeye etmeyi yeğlemişlerdir.

Bolşevikler, 23 Mart 1919'da Başkurt, 27 Mayıs 1920'de de Tatar ÖSSC kurdular. Böylece Tatar-Başkurt ÖSSC'nin yerine iki ufak muhtar cumhuriyetin kurulması bölgede Türk birliğinin parçalanmasına neden olmuştur. Yirmili yılların başında ülkede diktatörlüğün güçlenmesi ve bütün hayatın zorla ideolojik zincirler altına alınması sonucunda yazarların da sanat özgürlüğüi günden güne daralmış, yazılan eserlerin değeri sadece sınıf mücadelesi ilkesi gözlüğünden değerlendirilmeye başlanmıştır. 

Bugünkü Tataristan

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılması sürecinde, 30 Ağustos 1990'da Tataristan, tam siyasî bağımsızlığını ilan etti. Rusya'dan ayrılma niyetini bildirince, Rusya Parlamentosu buna ret yanıtını verdi. Bu bağımsızlık -halen Türkiye dâhil- hiçbir devlet tarafından tanınmamıştır. Ülke, Rusya Federasyonu içerisinde Tataristan Cumhuriyeti olarak bulunmaktadır. 

1992 yılında ülkede referandum ile yeni anayasa oylanmış ve % 62 kabul oyu ile kabul edilmiştir. 15 Şubat 1994 tarihinde Tataristan Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasında kurumların konu ve yetkilerinin sınırlandırılmasına dair antlaşma imzalanmıştır.

***

Bu ülke anlınca ünlü Tatar Şairi Abdulmlah Tukay, aklıma gelir. Kim mi bu sanatkâr? Aktarayım:

Doğum : 26 Nisan 1886 Quşlawıç, Kazan Bölgesi, Rus İmparatorluğu

Ölüm : 15 Nisan 1913 (26 yaşında) Kazan, Rus İmparatorluğu

Meslek : Şair, Yazar, Yayımcı…

Mehmet Arif oğlu Abdullah Tukay (Tatarca dilinde: Möxämmätğärif ulı Ğabdulla Tuqay) ya da bilenen adıyla Abdullah Tukay (Tatarca: Ğabdulla Tuqay) Tatar halk şairi, yazar ve yayımcı. Tugay, çağcıl İdil Tatar edebiyatı ve dilinin babasıdır.

26 Nisan 1886'da Kazan bölgesi Quşlawıç adlı kentinde doğmuştur. Elden ele dolaşarak çocukluğunu Sasna, Üçili kentinde geçirdi, ilköğretimini Kırlay medresesinde aldı. 1895 sonra Kazakistan'da Uralsk adlı kentinde akrabalarının yanında aile terbiyesi gördü. Orada Tatar edebiyatı ile halk edebiyatını incelikleriyle öğrendi, Arapça, Farsça, Rusça, Başkurtça, Türkçe gibi ve diğer halkların edebiyatları,

Şark felsefesi ile aruz teorisini Mutiullah Hazretin kendisinden öğrendi. Türk ceditçisi, göçmen Abdülveli onu Türkçe ve Fransız edebiyatları ile tanıştırdı. Tukay daha sonra Abdülveli için dünyayı tanımak için gözümü açan kişi demiştir. Tukay medresede okurken şiirler yazmaya başladı. 1905 yılının başında Sosyal Demokratlar organı olan Uralets gazetesine mürettip olarak girdi. Şehirde cereyan eden ihtilâl hareketlerine de iştirak etti. Kamil Muti'nin çıkardığı Fikir, El Asrü Cedit gazetelerinde, Uklar jurnalinde faal olarak çalıştı. Bu organların hem mürettibi, hem musahhihi, hem yazarlarından birisi, hem de redaktörü idi. Cayık'ta Tukay'ın şairliği ve yazarlığı gelişti, şöhreti bütün Rusya'ya yayıldı. Tukay 1907 yılının güzünde Kazan'a döndü. O zamanki edebî medenî muhitin merkezinde olgunlaştı. Abdullah Tukay, 15 Nisan 1913 tarihinde 26 yaşında tüberküloz hastalığından ölmüştür!

“Tutuşturmak istersen halkın gönlünü
Titremek istersen en ince tellerini
Söylenecektir elbet, acı hasret şarkısı” 
A.T.                            

Abdullah Tukay; Tataristan milli şairi, kazan türkü..Tatar halk şairi Abdullah Tukay 26 Nisan 1886'da Kazan bölgesi Menger ili Kuşlavıç köyünde doğmuştur. Bu bölge şimdiki Tataristan Cumhuriyeti Arca bölgesindedir.

Küçük yaşlarda yetim kalan şair Abdullah Tukay, gurbet elden el dolaşarak büyüdü. İlköğrenimini Kırlay Köyü Medresesinde almıştır. 1895 yılından sonra Uralsk (Cayık) şehrinde akrabalarının yanında aile terbiyesi gördü. Burada Mutiullah medresesinde okudu. Yine o sırada medresenin yanındaki Rus sınıfına da gitti. Orada Tatar Edebiyatı ile halk edebiyatını incelikleriyle öğrendi, Arap, Fars, Türk, Rus ve diğer halkların edebiyatları, Şark ve Garb medeniyetleri ile tanıştı. Şark felsefesi ile aruz teorisini Mutiullah Hazretin kendisinden öğrendi. Türk ceditçisi, göçmen Abdül-veli onu Türk ve Fransız Edebiyatları ile tanıştırdı. Ünlü Tatar halk şairi Abdullah Tukay medresede okurken şiirler yazmaya başladı.

1905 yılının başında Sosyal-Demokratlar organı olan Uralets gazetesine mürettip olarak girdi. Şehirde cereyan eden ihtilâl hareketlerine de iştirak etti. Kâmil Muti'nin çıkardığı
Fikir, El-Asrü'1-Cedit gazetelerinde, Uklar jurnalında faal olarak çalıştı. Bu organların hem mürettibi, hem musahhihi, hem yazarlarından birisi, hem de redaktörü idi. Cayık'ta Tukay'ın şairliği ve yazarlığı gelişti, şöhreti bütün Rusya'ya yayıldı.

Tukay, 1907 yılında Kazan'a döndü. A. Kemal ile birlikte Yesin (Şimşek), Yalt-Yult dergilerini çıkardı, El-Islah gazetesinde sık sık yazdı. Şiir ve tenkid makalelerinde kendi devrinin siyasî, medenî, edebî meselelerini tartıştı, Tatar halkının en çok sevdiği şair oldu.

Abdullah Tukay sadece Tataristan ve Rusya’da değil bütün Türk halkları arasında da meşhur bir şair olarak tanındı, bilindi. Şiirleri pek çok dile çevrildi. Doğumunun 100. Yılı münasebeti ile Birleşmiş Milletler topluluğu (UNESCO) şâiri uluslararası alanda tanıttı.

Anadiline sahip çıkmış, kendi dilini övmüş ve Tatar halkının varlığının diline sahip çıkmasıyla mümkün olabileceğinin altını çizmiştir.

Tataristan Ulusal Marşı olmak üzere pek çok esere imza atmıştır. 27 yıllık kısa yaşamı boyunca adından büyük bir şair olarak söz ettirmeyi başaran Abdullah Tukay’ın eserlerinin tamamı beş ciltten oluşmaktadır. Her yıl geleneksel hale gelmiş olan "Gabdulla Tukay Şiir Bayramı" Başkent, Kazan’da yapılır ve aynı zamanda Tataristan Hükümeti, şairin doğum gününde meşhur yazar, sanatçılara "Tukay Ödülü" vermektedir    .

Debdebeli, bohem bir hayat yaşayan büyük Tatar şairi bir dönem Osmanlı Başkentine gelmiş ve Osmanlı şiiri hakkında malumat toplamıştır.

Yaşadığı dönem içerisinde en başta kendi toplumunun durumunu dile getiren yokluk, yoksulluk, milli duyarlık, adalet, eşitlik, özgürlük gibi konuları şiirlerinde işleyen Abdullah Tukay, sosyal gerçekçi bir yaklaşımla işten çıkarılmış bir Tatar kızına söylediği şiirinde şöyle seslenir:

Dayanmışsın köşede bir direğe
Yaprak gibi sapsarıdır yüzün
Acımadan duramam, dayanmaz yüreğim
Pek kederli bakıyor gözlerin
Uçan bir kuş, yolunu şaşıran bir hayvan gibi
Yoldan geçenlere meyus bakıyorsun
Görüyorum, titriyor dudakların
Hangi Tatar zenginine beddua ediyorsun?”

Şiirinde devamında ise, mazlum Tatar kızına seslenmeye devam ederekten “hangi zengindir söyle, bizde az bulunur zengin” demektedir. Yani kendi öz ülkesinin yoklukla, yoksullukla, mezalimle sınandığı günlere de bir tür vurgu yapmaktadır büyük şair. Şu dizelerde ise yaşadığı dönemi, Kazan Türklerinin halini şöyle dile getirmektedir:

"gücümü ben kara günlere saklayamadım,
günlerimin hiçbirine de çünkü ak diyemedim.

oldu yolda engeller, itten de çok oldu düşmanım,
çünkü zalimlere, yükseklere taraftar olmadım.

alınmadı öç, bitti güç, kırıldı kılıç-olan iş şu oldu:
kirlenip bittim kendim, dünyayı temizleyemedim."
  

Tatar halk şairi Abdullah Tukay, 15 Nisan 1913 tarihinde Kılyaçkin (Kileçkin) hastanesinde 27 yaşında iken, tüberküloz hastalığından vefat etti.

Onun adı şiirleriyle, eserleriyle yaşayacaktır; hem üstelik Abdullah Tukay, kendini adadığı halkının kalbinde daha bir uzun ömürlü olmuştur! Tıpkı Nazım Hikmet ve Mustafa Kemal Atatürk örneği…


                                                                                       *

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..