Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '13

 
Kategori
Dünya
 

ABD ile Türkiye'nin terör açmazı

ABD ile Türkiye'nin terör açmazı
 

ABD eski Başkanı G.W. Bush ile K.Irak Bölgesel Yön.Başkanı M.Barzani (Alıntıdır)


Yandaki fotoğrafa bakarak Batı'da teröristler neden 'özgürlük savaşçısı' olarak adlandırılıyor, şimdi anlaşıldı mı diyemez miyiz?

Bilindiği gibi C. Talabani ile M. Barzani kendi aralarında olduğu kadar yakınlarındaki aşiretlere ve bazen barışık olsalar da Saddam Hüseyin'e karşı yaklaşık otuz yıl 'silahlı mücadele' vererek ABD'nin Irak İşgali ile birlikte bugünkü makamlarına gelebilmişlerdir.

Eğer 'tarihin tekerrürü' durdurulamaz ise önce içinden ve sonra da Moğollar tarafından Beylikler ve Atabeklikler türü parçalara ayrılan Selçuklular gibi çağımızda önce Irak sonra Suriye ve çok yakında da Türkiye benzeri bir parçalanma tasarımı neden olmasın, değil mi?

Türkiye üzerine oynanan oyunlar' için Osmanlı Devletimizin içeriden yüzlerce desise ve nice savaşlar, isyanlar ve gizli örgütlenmeler ile parçalandığını da unutmayalım. Ayrıca Dünyanın Jandarması olarak da adlandırılan ABD'nin Irak'ın Halepçe Katliamı ile Kuveyt’in İşgalinin peşinden olası Kimyasal Silahlar Bulundurmak suçlaması yüzünden nasıl suçlandığını biliyoruz.

Günümüze gelecek olursak son otuz beş yılın kısa öyküsü aşağıdaki gibi değil midir?

Ortadoğu'daki Petrol Alanları üzerinde egemenlik kurmak amacını da kapsayan sözde SSCB karşıtı Yeşil Kuşak (!) tutkusu yüzünden Afganistan'ın SSCB'ne karşı savunulması için kollanan ancak İkiz Kule Terör Saldırısı ile 'ortadan kaldırılması' gereken Afganistanlı Taliban egemenliği ile mücahit destekçileri arasındaki El Kaide'yi ve Saddam Hüseyin'i ABD nasıl harcamıştır gün gibi açıktır.

Bu arada Fransa'nın desteği ile İran'daki Pehlevi Saltanatını da ortadan kaldırarak İran İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasına önayak olması ABD'nin tasarımlarına ters düşse bile İslam Toplumlarını etkilemeye başlayan İslam Devleti emelinin çökmesine neden olmaya başladığını ve demokrasi uygulamasına geçilmesi Batı'nın ekmeğine yağ sürmemiş midir?

AB ülkeleri ile birlikte ABD'nin Ortadoğu tasarımları (BOP) bugüne kadar son bulmuş değildir. Bu amaçla Türkiye, Mısır, Tunus, Yemen ve İran'daki 'cumhuriyet' içerikli kendinden menkul 'demokrasi' uygulamalarına yeni açılımlar kazandırılmak istenmektedir. 11 Eylül 2001'de New York'taki İkiz Kule'ye Usame Bin Ladin güdümünde düzenlenen 'terör saldırısı' ile bir anda 3.000'e yakın ABD'linin öldürülmesine de bağlı olarak tasarlanan 'Ortadoğu egemenliği tasarımları' yeni bir ivme kazanmıştır.

Son olarak yedi gün önce Boston’da üç Amerikalının ansızın öldürülmesi ile sonuçlanan ‘terör saldırısı’ bakalım ABD’nin kendisi için olduğu kadar dost ve müttefik ülkelerinin içine sürüklendiği ‘terör’ sorunlarının ABD’deki uygulanageldiği gibi en zecri bir biçimde çözülebilmesi bakımından, ne tür tedbirlerin alınmasına yol açacaktır .              

2003'te Irak ile Afganistan'ın 1918 sonunda Osmanlı Devletine uygulandığı gibi her yönü ile işgal edilmesi süreci 'totaliter' içerikli yönetimlerin devrilmesini ve 'demokrasi' uygulamaları için yeni kapıların aralanmasını da gerekli kılmıştır. Bu süreçte dayatılan Yeni Anayasa yanında 'ulus inşası', güvenlik, yönetim değişiklikleri, örgütlenme ve kalkınma içerikli 'değişim' çevre ülkeleri olarak öncelikle Suriye ile Türkiye'yi de baskı altında tutan en önemli gelişmeler değil midir?

Bildiğimiz gibi Türkiye 1960’lardan 1980 sonuna kadar içerisinde sürgünler, suikastlar ve beş bine yakın ölümler ile idamlar da bulunan öğrenci olayları, işçi köylü destekli gösteriler ile çalkalanmış yüreklerde derin yaralar açmıştır. Tohumları o yıllarda atılan ve dış destekli pek çok örgütlenmeyi de içeren adı belli terör örgütünün oluşumu; kalkınma ve çağdaşlaşma çabalarına ağırlık veren iktidarların aşiret ve toprak ağalığı (feodalite) dirençleri yanında vur kaç içerikli ‘terör saldırıları’ yüzünden de baskı altında tutulmuştur. Bu uğurda girişilen tedbirlerin noksanlıkları yüzünden ‘ayrımcılık’ yaygınlaşmış, iktidarların yeniden seçilebilmek için kurgulamaya çalıştığı kurulu düzene karşı maddi manevi büyük bir yük olmuştur.

2002'de başladığı da söylenen İmralı - Ankara ve Oslo gizli görüşmelerinin bir yılı aşkın bir süreden beri ivme kazanarak 'barış süreci' adı altında etkinlik sağlamaya başlaması ABD ile AB'nin Ortadoğu tasarımlarından ayrı düşünülebilir mi?

Ne yazık ki terör saldırıları ile kendisine ileri cepheler açabilen ABD ile AB’ye rağmen Türkiye otuz yıl boyunca Terör Örgütünün sinsi saldırıları sonucu yitirdiği yaklaşık 37.000 yurttaşımız için yaraların sarılması anlamında İmralı ile Kandil’in de içinde bulunacağı bir ‘barış masası’ çevresinde buluşulabileceği gibi bir sarmalın içine düşülmüştür.

Yukarıdaki bakışma ile övgünün kimleri nasıl yücelttiğini anlattığı için ayrıca yorum yazmak gereksizdir, sanırım. (Ankara 21.04.2013)

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..