Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ada...

Ada...
 

"Ada! buraya gel.. "
"Ada! dur bekle!"

işitttiğim sesin sahibinden evvel, otobüsün merdivenlerini, yaşlı bir kadın edasıyla dizlerine tutuna tutuna" ah.. oh!.. çekerek çıkarken;
Annee!. ben kendim düşmeden çıkabiliyorum artık bak!" diye feryad ederken farkettim, o küçük "sarı" şeyi...

Merdivenleri çıkınca, kapının çaprazındaki koltukta oturan bendenize dikti o gök gözlerini. Kesintisiz bir dakika kadar birbirimizi inceledik. Elimdeki kitabın kapağını okududuğum yerden işaretledim ve gözlerimi gözlerine diktim. O kadar ısrarcı ve sabırlıydı ki bu konuda. Küçücük bir çocuğun sabrına yenilmemek için kendimle mücadele ettim. Öyle, böyle değil, tam bir kocakarı edasında şimdiden. Gelecek yaşlarında nasıl bir hatun olacak şimdiden belli. "Görünen köy kılavuz istemez. İnatçı, sabırlı, istikrarlı... bilgiç ve aynı zamanda da ukala... Şimdiden notumu verdim ben bu küçük sarışın kız çocuğuna... Karne hazır.  

Aslında hiç sempati duymam sarışın, mavi gözlü çocuklara. Her nedense bana çok yapay gelirler. "Sevmem" demiyorum... "öyle gelirler" diyorum. Elimdeki kitap kadar ilgimi çekti.

Hemen kapı dibinde, yirmi bir numaralı koltukta oturuyordum. O da annesi ve  yolun bitmesine yakın bir sürede de ablası olduğunu öğrendiğim genç bir kızla oturuyordu. Sanırım ki "Ada" tekne kazıntısı. Çünkü abla ondan epeyce büyük, anne de yaşı biraz geçkince. Ne yalan söyleyeyim, ilk başlarda anneannesi zannetmiştim.

Tüm otobüs ADA'yı annesinin sayesinde tanıdı.. Aslında kadının hoş bir ses tonu vardı. Lakin yüksek sesle konuşuyordu ve bu rahatsız ediciydi. Üstelik kurduğu her cümlenin başında da "Ada"nın ismi vardı!

"Ada! Geç yerine otur!"
"Ada yapma!.."
"Ada buraya gel!.."

"Ada! Ortalıkta gezinme. Muavin abi kızacak bak şimdi sana!"

Muavin abisi, Ada'nın yanından gelip geçerken yanağından makaslar alıyor.. Bacaklarını çimdiriyor. Kolundan "dolma" alıyor falan...
Keyifler keka...
Samimiyet fena.

Anne yol boyunca devam ediyor...
"Ada! Al şunu ye! Gece oldu ve sen hala bi şey yemedin.!"
"Ada! Uslu dur!"
"Ada! Çok konuşma artık sus!"

Sesinde, bir korku , bir endişe, bir telaş:
"Ada! Ada! Geç yerine otur düşeceksin!"

"Ada" ismi mütemadiyen kulaklarımda...

Koltuğumun üst lambası açık. kulağımın birinde kulaklık müzik dinliyorum.. diğeriyle de "Ada'nın maceraları'nı.. ve aynı zamanda da; okumak istemediğim halde "Elif Şafak'ın "Aşk" adlı kitabını okuyorum..
Bu kadar çok şeyi birden nasıl yapıyorum ben bile kendime şaşıyorum.

Ada, evinin koridorunda gezinir gibi geziniyor otobüsün koridorunda.. bazen şoför amcasının yanına kadar gidiyor ve orta yere oturuyor. Şımarık konuşmaları kulaklarımıza kadar geliyor.

Anne olduğu yerden gülümseme ile bakıyor kızının olduğu yere.. bazen de kızıp yanına çağırıyor.

Ne tutarsız!

Biraz önde orta yaşlı bir çift oturuyor... kadın, kocasının omzuna başını dayamış uyuyor.. tabii uyuyabiliyorsa..

Bence tilki uykusu onunki.

Ada'nın annesi gözüne kestirmiş o çifti.. ve adamı doktor yapmış kendince..

" Ada! sana söylüyorum buraya gel! Bak bu amca doktor! görüyor musun? Bu amca doktor ve sana iğne yapacak şimdi!

Ada gözlerini kocaman kocaman açıp kımıldamadan ve etrafa bile hiç bakınmadan oturan çifte bakıyor.
kendi kendime gülüyorum kıs kıs..

"Yerinde olsam inanmazdım Ada.." diyorum içimden.

Ama, Ada inanmış olmalı... yavaşça yerine gidip oturuyor. ve gözlerini bile kırpmadan "o" çifte bakıyor.

Çiftin umurunda bile değil...

Annesi arkaya bana doğru bakıyor o anda.

Nasıl baktıysam artık bilmiyorum...

"Bak... arkadaki abla da sana nasıl bakıyor Ada? hahh! ayaklarını şöyle uzat bakayım.. şöyle uslu uslu otur!

Bir an Ada ile gözgöze geliyoruz.. uzun süre dik dik bakıyoruz birbirimize. Ben Ada'ya yenilerek gözlerimi kaçırıyor, okumaya çalıştığım kitabıma dönüyorum...

Ada'nın ayakları koridora sarkıyor...

Muavin gelip geçiyor.. yolculara su dağıtıyor.. yanından geçerken Ada'nın yukarıya doğru sıvanmış eteğini aşağı doğru çekeliyor tek eliyle.. bacaklarını örtüyor.

" Ört kız şu bacaklarını.." 

Annesi kıkır kıkır gülüyor muavinin bu hareketine.. "örttük abisi örttüük!" derken, kendisi de çekeliyor Ada'nın eteklerini aşağı doğru.

Açık kalsa ne olur ki? na-mahrem mi ki?

Otobüste bitmek tükenmeyen bilmeyen bir enerji var. Ada yetmezmiş gibi, önümdeki iki kadının kikirdeşmeleri asabımı bozuyor. Saate bakıyorum 2.30..

Uyumak istiyorum uyuyamıyorum.. Kitap okumak bile uykumu getirmiyor..

Otobüs GELİBOLU garajına giriyor.. yağmur da nasıl yağıyor.. Rüzgar bir taraftan... Karşıya nasıl geçecegiz diye düşünürken; önümdeki bayan arkaya, yani bana doğru sesleniyor..

"Pardon, burası Çanakkale'nin merkezi mii?

Gülümseyerek,
"Yok.. Gelibolu garajı.. Çanakkale karşıda.. az kaldı, inşallah karşıya geçebiliriz bu havada"diyorum

"Karşıya mı geçecegiz?" diye soruyor şaşkınlıkla kadın. Ben bu soruya daha çok şaşırıyorum.

Yanındaki kadına dönerek; "karşıya geçecekmişiz" diyor fısıltıyla..

"Evet karşıya geçecegiz.. duruyorum... ilk kez geliyorsunuz herhalde Çanakkale'ye."

"Yoo... diyor kadın rahatlıkla, ilk kez değil. Geçen sene de İntepe'ye gelmiştik.

Eee.. o zaman" diyorum içimden.

Karşıya, Çanakkaleye geçmek için gemiye biniyoruz.. Ada ve ailesi aşağıya iniyor.. Anne hemen otobüsün yanında bir sigara yakıyor. Ada'nın ablası Ada'nın peşinden koşturuyor geminin içinde.

"Ada buraya gel!"
"Ada bak sana ne aldım?"
"Ada... üşüyeceksin çok rüzgar var! gel de şunu giy lütfen!"
"Ada.. yaramazlık yapma! bak muavin abi bizi otobüse almayacakmış artık... "


Ada bir anda durup bakıyor muavin abiye...

"Alırım alırım.. Ada'yı alırım, sizi bırakırım..." Ada'nın yüzü aydınlanıyor bir anda. "gel bakiim sen" diyor büyük bir edayla muavine. Muavin ellerini arkasına bağlayarak Ada'ya doğru eğiliyor ve Ada muavin abisini öpüyor..

Yarım saat çabucak geçiyor Ada'nın maceralarıyla..

Çanakkale'de başka bir olay oluyor Ada'yı bastıracak. İki çocuklu genç bir anne biniyor otobüse. Çıtı-pıtı iki küçük kadın. Hemen benim önümdeki, Çanakkale'de inen iki bayanın boş bıraktıgı koltuklara oturuyorlar.

Ada'nın annesi arka kolutklardan birine oturuyor Ada'dan uzak.. Ada ablanın yanında... ablasının dizlerine yatıyor ayaklar yine koridorda..
Şoför otobüsün tüm ışıklarını kapatıyor..
ilk kez bir sessizlik.
Ada o küçük kadınlara bakıyor onların kendi aralarında yaptıkları sohbetleri dinliyor.

Gözlerimi kapattıgım bir anda kulak misafiri oluyorum. Ada ve ailesi Burhaniye'de ineceklermiş...

Üzülüyorum.. "keşke Didim'e kadar beraber gitseydik..." diyorum içimden. Dayanabilir miydim acaba Ada'nın maceralarına?

Ve annesinin,
"Ada! Ada! Ada..." diye başlayan seslenişlerine?

Ve Ada, yorgunluktan nihayet uyuyakalıyor.

Burhaniye'ye geldiğimizde yarı aralık gözlerimle bakıyorum sessizce inişlerine.

Didim'e ayak bastıgımda bile kulaklarımda hala;

""Ada... Ada!"

 

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..