Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '14

 
Kategori
Deneme
 

Adını sen koy

Adını sen koy
 

Alıntı.


Ne yapmalı bu deli gönülleri bilmem ki; bildiğim tek şey aşkın kıyamete kadar, aşıkları cayır cayır yakacağıdr ! Adını kim koymuş ki, asırlar boyu; şimdi ben mi koyacağım? Gönül birilerini sever, kavuşamaz sevdiğine ve yüzlerce şiir yazar, aşkını ifade etmesi adına.Ama, ne yazik ki sonuc hüsrandir..Gidenler gitmiştir bir kez, dünya kurulduğundan beri de bu böyle değil midir?
 
Peki; ya kavusanlara ne demeli ? Sanki sevince ayrılıklar olmuyor mu ? Bir müddet sonra iki taraftan biri, ne hikmetse mızıkcılık yapmıyor mu ? Tabiri caizse, bu sözlerim kadir kıymet bilmeyenle redir. Ne yazık ki, gençler zar zor evleniyorlar ve bir müddet sonra da, kıskançlık krizleride beraberinde geliyor, yok efendim eski arkadaş yok efendim eski sevgili diyerek ! Evlenilen kişiye, mazide ki sevgiliden bahsedilmeli ucundan veya kıyısından..Bu benim fikrim elbette, sorun olmadığı halde ! Olur ya; bir takım sudan bahanelerle canlar yanabilir. Ben bu soruyu, defalarca kendime de sordum ve karı koca arasında incede olsa bir çizginin var, olması gerektiğini ne yazik ki, tecrübelerimden dolayıda çok iyi anladım. Eşler arasında, hiç bir zaman saklılık ve gizlilik olmamalı, insanoğlu içinde yaşadığı zamanı nedense hor görür, ve kendinde olmayanı arzular yıllar boyu.. Deneyim yada çevredeki dostlardan görüldüğü gibi..
En azından çeyrek asırlık bir geçmişimizde, bir de gıpta edilecek yanımız vardır. ( Daha ziyade kendi adıma konuşuyorum ) Ah, nerede o eskiden yaşanılan köklü aşklar, ya da neden bende böyle bir ask yaşamıyorum der gibi.. 
Hani hep denir ya; içinde ki anı yasamak? Zaten yaşamıyor muyuz an be an. İyide bu İçinde bulunulan an nasıl yasanacak? Mecazen bu istenilen arzu edilen andır; anı an gibi yaşamak! Kanımca milyonlarca kişinin içerisinde, sadece yüzlercesidir, bu ana ufuf olan, anı yaşayan. Sizce? Öncelikle çelişkiler olmamalı aradaki pürüzler kalkmalı. Erkek ve kadın, evliliklerinde birbirlerine yardımcı olmalıdır..Geçmişde; kadınlarımız hem iş hemde ev yaşamlarında olabildiğinde yıprandılar. Hatta babalar, yerine göre cocuklarına bakmaları ve hanımlarının yüklerini hafiflet-melidirler.Türkiye'miz de kadınlarımız, özellikle de kırsal kesimdekiler, hala ve hala ezilmektedir..
Bir eşitlik ise maalesef yok, olsa ne mi olurdu ? Neler olmazdi ki ! En azından tahsil ve öz güven gelirdi,, 
Şimdiler de; hanımlarımız, her ne kadar eşitlik için bir mücadele veriyorsa da! Tabi buna bende dahilim, şehir hayatında ki kadınla kırsal yaşamın kadını eşitlik olarak ne yazık ki; birbirlerinden çok farklı konumdalar, inşaAllah zamanla eşitlik sağlanır, en azından kızlar sevdiklerine gitmelidirler, özellikle de köydekiler. Gönlüm ise her zaman bundan yanadır..Dünya uzaya roket atıp, ayda fink atarken; bizler hala, eyvah kız kocaya kaçtı, vah oğlum kız kaçırdı diye ! Dövünen bir toplumuz..
 
Şayet, gençlerin evlilikleri; bu olaylar zuhur etmeden ebeveynleri tarafından onaylanırsa, bu gençlerin evlilik hayatlarının daha da sağlıklı olması anlamına gelir. Ne kızların kaçmasını nede erkeklerin kız kaçırmasını hiç ama hiç doğru bulmuyorum..Burada da eğitimsizlik en büyük etkenlerden biri diyorum. Birde erken yaşta kız ve erkek çocuklarını evlendirenler yok mu ! cehaletin daniskası; bu ne midir ? Cahillikte tavan yapan, en önde giden demek. Madem ana baba zamanında erken evlenmiş, hemde görmeden bilmeden; bari sizler evlatlarınızın başlarını yakmayın ! Sonrada kızarak soru içerisinde cevap verirler ! TEN UYUMU DA NEYMİŞ, SEVİP DE Mİ ALDIM gibi..
 
O zaman yavrularınızın başına çorap örmeyecek siniz; köyde olsanız bile! Saygıdan da bahsetmeden geçmemek gerekir, ola ki, gençler evlendi mesut bahtiyar, yinede dikkat etmeli. Her iki esin de anne ve babalarına; sevgi, saygı hürmet, izzet ikram şart.. Yoksa, Alim Allah evlilikleri bu sebeplerden dolayı bile raydan çıkabilir, kutsal müessesenin hakkı verilmeli, erken evlen-dirilmeler olmamalı. Tabi eşler eksik yanlarını göstermeli ki, bir diğeri onun diğer eksiğini tamamlayabilmeli, buda büyük bir özveri olmamalı...evliliğin küçük nüansları gibi görüldüğünde; anlaşmamak için hiç bir sebep olmaz..
Muvaffak olabilmeleri için her iki tarafın da, birbirlerini anlayışla karşılamaları gerekmektedir. Nasıl olsa ikimizde çalışıyoruz diye; birbirlerine üstünlük taslayıp, afra ve tafralar olmamalıdır. Zamana suç bulmak, ne yazık ki insanoğlunun genlerin de var, uzağa gitmeye ne hacet; rahmetli annem, annesinin, ben annemin, çocuklarımda benim zamanıma gıpta etmediler mi ?
 
Konunun toparlanması açısından, isterseniz başa dönelim, ve o ince olması gereken çizgiden bahsedelim; ister görücü usulü, isterse severek olsun, en başta ki unsur bilindiği gibi saygıdır, 
ikinci etken ise, sadakat ve güven bunlar olduktan sonra diğer sorunları aşmak daha da kolaylaşır.
Simdi ki, günümüz aşkları beni bir hayli korkutuyor açıkçası, derin aşklar; bizlerin zamanı mıydı dersiniz? Yazılan bunca şiirler, mazide ki sevgililere değil midir hep! Kimler; sevdiğini aldı ki yüz yıllar boyu, ya da kimler aldı da ayrılmadılar?
 
Kim bilir; yoksa bu da benim hüsnü kuruntum mudur dersiniz,  sevdiğim beni aradı da, ben mi onu bulamamışdım, ya da o beni bulmustu da; ben mi ondan kaçmıştım ? 
Velhasıl sorularımız böyle ardı ardına sıralanır! Burada ki, maziye bir özlem değilde sizce nedir ?
 
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..