Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '08

 
Kategori
Meslekler
 

Ah şu doktorlar yok mu?

Ah şu doktorlar yok mu?
 

Şimdi size bazı insanlardan bahsetmek istiyorum.

1- G.Ş

Bir gece aniden yataktan kalktığı, sakince evinin dış kapısını açarak kapının önündeki çöp kutusuna işeyip tekrar yatağına döndüğü eşi tarafından rivayet edilmektedir. Kendisi gayet akıl sağlığı yerinde bir insan olup tek problemi insanlık dışı çalışma şartları nedeni ile yaşadığı oryantasyon geçici kaybıdır.

2- M.P.

Gündüzünde de koşuşturup durduğu gecelerden bir gece çalışmaktayken uykuya yenilmesin diye kendi ayağıyla diğer ayağına bastığını bizzat bana anlatmıştır.

3- A.O.

Kendisinin 5 gece 6 gün hiç evine uğramadan iş yerinde kaldığı ve bu süre içinde kısa uyku araları hariç aktif çalıştığı muhteşem bir haftası olmuştur. Kendisi iş hayatının ilk 16 ayında 36 saat iş yerinde 12 saat evde kalacak şekilde çalışmış ve ilk 27 ay boyunca işe saat 6:00’da gitmiş ve en erken 17:00’da çıkmıştır. 5.5 senenin sonunda atlar gibi ayakta uyuyabilme yeteneği gelişmiştir. Kendisinin halen gece gündüz kavramı bulunmamaktadır.

4- S.A.

Bu beyefendi kardeşimiz de yine ağır çalışma koşulları ve uykusuzluk nedeni ile uyuyakalıp iş yerindeki çöp bidonuna düşmüş yine de uyanamamış arkadaşları tarafından bulunmuştur.

5- D.P.

İş yaşamının bir döneminde ( bir ay kadar) iş kıyafetleriyle evine geldiğinde üstünü değiştirmek, duş almak ve ev kıyafeti giymekle vakit kaybetmemek için dış kapının hemen yanında uyuyup sabah öylece, uyandığı haliyle işe gitmeyi tercih etmiştir. Bu hatun da son derece akıllı ve becerikli olup işini layıkıyla yapmakta ama sıra değil öz bakımına, uykusuna bile gelememektedir.

Bu insanlar ve daha niceleri aynı iş yerinin farklı birimlerinde çalışmaktadırlar, bazıları 5-6 yıl boyunca asli hakları olan yıllık izinlerini bile kullanamamakta hemen hepsi en az 12 ay boyunca ayda 15 gecelerini iş yerinde geçirmektedirler ancak kurumları normal bir insanın gündüz mesaisine ek olarak ayda en fazla 5 gece çalışabileceğini farz ettiğinden bu fazla mesainin sadece üçte birinin ücretini alabilmektedirler.

Bu anılardan daha onlarcası hafızamda mevcut çünkü bu benim, bizim hayatımız.

Uzman doktorların sıradan hikayeleri.

Bu insanlar uydurma değil gerçek.

Bu iş yerleri hastaneler, bu anılar bizim alışıldık sohbet konularımız.

Bunlar bizim asistanlık hallerimiz.

Amaaaaaa bu eziyetleri çekmek için önce tıp fakültesi bitirip sonra da TUS denen o girmeden asla hayal bile edilemeyecek zorluktaki sınavı geçmek gerekiyor, niye? eziyet daha ballı kaymaklı olsun diye.

Yapabilme ehliyetine sahip olmak için, karar verdikten sonra lise hariç 11 sene daha eğitim alınması gereken başka bir iş var mı bildiğiniz.

Üstelik sonucunda uzmanlık diplomanızı bile alamadığınız bir macera.

Gerçekten tam bir macera hatta korku filmi kıvamına geldi çünkü her sabah bizi bağlayan yeni bir haberle uyanabilme şansımız???? var.

Niye bu kadar kolay harcanan bir topluluk olduk biz.

Sayımız az diye mi?

O zaman Türkiye’de bi tanecikler diye emeklerine paha biçilemeyen TV yıldızlarıyla, futbolcularla karşılaştırılınca durumlarımız arasında bir çelişki olmuyor mu?

Tamam çok renkli ve izlenesi hayatlarımız olmayabilir ama başkaları için çalışmaktan anamız ağlıyor bunun hiç kıymeti yok mu?

YOK

Sadece çalışmak değil. Kafası çalışan, becerikli ve azimli, seçilmiş bir grup insanın bu verilen meziyetlerle de yetinmeyip çalışmasından bahsediyoruz. Biz çalışırken ailelerimiz de ha bire para harcadı, endişelendi, kazık kadar insanlar olana kadar bize baktılar bunun da mı kıymeti yok.

YOK

Grev bile yapamazsın yapsan kalpsiz, cani olursun niye çünkü insan hayatı kutsal. Yok yaaa peki biz madem böyle kutsal bir işle uğraşıyoruz da niye paçavra muamelesi görüyoruz. Hayati tehlikemizden, insanların elini, kolunu, hatta silahlarını sallaya sallaya yanımıza kadar gelebilmesinden falan bahsetsem zaten blog kaldırmaz...

Herkes haklı bir tek biz hedefteyiz.

Kimsenin sağlığını korumak, “Ya bir gün hastalanırsam” diye endişelenmek, kendine, sağlığına özen göstermek, bütçe ayırmak, sağlık güvencesi edinmek, hastane kurallarına uymak gibi bir sorumluluğu yok. Bir tek biz sorumlu olmak zorundayız. Hem de giderek artan bir kösteklenmeler zincirine bağlanarak.

Ha bire doktorları hedef gösterip, her fırsatta tepemize binen ama şu bize yapılan muameleyi görmezden gelen medya acaba bir cerrahi çömezinin aralıksız çalıştığı ve her anında bir hayat sorumluluğu taşıdığı tek bir mesaisini ( yani 36 saatini) izlemeye cesaret edebilir mi?

Ya da şöyle soralım bir insanın 36 saatini izlemek için kaç muhabir, kaç kameraman vardiyası gerekir?

 
Toplam blog
: 39
: 625
Kayıt tarihi
: 31.07.07
 
 

34 yaşına girdim profilde hala 30 yazıyor bir türlü değiştirmeyi beceremedim, dur bakalım bu sefe..