Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

Aha şeriat geliyor!

Aha şeriat geliyor!
 

Görünen şeriat örneği.


İnşaallah şeriatçı suçlamasına maruz kalmam. Zira yazımın bir kaç yerinde bu kelime ve benzerleri geçiyor. Fakat değerlendirme de başka türlü yapılamıyor. Yazacaklarım olanla, olacağı varsayılanın karşılaştırmasıdır.

Demokrat olduğunu iddia eden kesimler Ak Parti'nin, mensuplarının ve oy verenlerinin ülkeyi, karanlığa götürdüğüne inanıyorlar. Bunu kanıtlamak için en basit olayı bile, azim bir felaket, açık bir tehdit gibi sunuyorlar.

İktidarı, Anayasa'nın arkasından dolanmakla, cumhuriyetin ve laikliğin içini boşaltmakla itham ediyorlar. Bir kısım yazarlar, akademisyenler, emekli hukukçular beyanlarıyla hükümeti tehdit ve taciz ediyorlar. Düşünce birliği içinde olan vatandaşlar da bundan çok memnun kalıyorlar ve koroya dahil olarak tepkilerini koyuyorlar.

Altı yıldır iktidar olan Ak Parti, halkın % 80'ninin taraf olduğu başörtüsünü üniversitelerde serbest bıraktıramadı. Öğrenci kızların, hatta annelerinin üniversitelerin kapısından döndürülmesine mani olamadı. Bu haksız tutum nedeniyle, insanların içlerinde büyüyen kahrı ve isyanı hiç önemsenmedi. Üniversiteye girişte, sırf imam-hatipler yüzünden konulan ve diğer meslek liselerini de mağdur eden farklı katsayı uygulaması kaldırılamadı.

Lisede kılınan namaz korkunç bir ritüele mescit, laik bir günaha dönüştü. Din hassasiyeti güdenler, işi o kadar abarttılar ki laiklik, neredeyse "yeni bir din" oldu. Şehirler arası otobüslerin molalarını, namaz vaktine uyarladıkları iddalarından bile medet umuldu.

Mevcut sistemin fikir babaları bu despotik, yıldırıcı, sindirici ve tekil anlayışa "demokrasi" adını verdiler. Her fırsatta irtica ve şeriat tehlikesinden bahsederek kitleleri köşeye sıkıştırdılar. Öyle ki, haftada bir cuma namazına gidenler bile, "acaba biz de mürteci miyiz?" diye, kendilerini sigaya çeker oldular.

Şimdi bu yönetim anlayışına cumhuriyet, uygulamaya demokrasi, adına da "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" diyebilir miyiz? Diyemeyiz diyenler yan tarafa geçsin. "Evet" cevabını verenlere ise söyleyeceklerim var.

Elan uyguladığımız ve adına, "demokrasi" dediğimiz yöntem, evrensel anlayışla ne kadar uyuşuyorsa, geleceğinden korkutulduğumuz şeriat ta eğer gelirse, "ilahi kaynakla" o kadar bağdaşıyor olacaktır. Yani durumu, sarıklı ile kravatlının yer değiştirmesinden ibaret bir işlem sayabilirsiniz. Şu an, beri tarafa hayatı zindan eden "haksız ve hukuksuz anlayış, " pozisyon değiştiğinde öbür tarafı hedef alacaktır.

Gerçek demokratların endişe duymaları gereken asıl nokta, şeriat tehlikesi değil, yasakların tersyüz edilmesi olmalıdır. Tehlike diye sunulan şey aslında, bugünkü demokrasi anlayışımızla tersinden aynı özelliklere sahiptir. Yani, pranganın sağ ayağımızdan alınıp, sol ayağımıza bağlanması işlemidir. Basit anlatımla örtünme yasağının, açınma yasağı ile yer değiştirmesidir. İki ayağının da serbest olmasını isteyenler bu zokayı yutmamalıdır. Kuru gürültüye kanıp demokrasi mücadelesinden vazgeçmemelidir. Detaya girecek olursak;

Durum tersine döndüğünde her resmi törende, her kurtuluş merasiminde tekrarlanıp duran "cumhuriyet düşmanı, irtica yanlısı gericiler" klişesinin yerini, "din düşmanları" alacaktır ve böylece hainler yer değiştirmiş olacaktır. Tabi zat-ı alilerine hadleri bildirilecektir. Tıpkı şimdiki gibi bir kısmımız bundan çok memnun olacak, bir kısmımız hiç hoşnut kalmayacaktır.

Eskiden namaz kılan liselilerin, türban takan kadınların, ibadet vaktinde mola veren şöförlerin, kapalı dolaşan kızların başı belaya girerken, bu kez de namaz kılmayan liselilerin, tesettürsüz kadınların, ibadet vaktinde mola vermeyen şöförlerin, persing takıp, dövme yaptıran kızların başı derde girecektir.

Şu an demokrasi maskesinin ardından çıkarlarını koruyanların yerini, o zaman da "şeriat" maskesi takanlar alacaktır. Göbeğini açanlara, gögüslerini ve bacaklarını gösterelere "kamusal alan" bahanesiyle yasak getirilecektir. İtiraz edip hak isteyenlere de, "ne yapalım yasalar böyle" denilecektir. Buna rahatlıkla, "al birini vur ötekine" diyebiliriz.

Acaba bu gün, çarşaf çarşaf yazılar döktürenler, yasadan ve hukuktan bahisle, kendi komşularının, arkadaşlarının, ülkedaşlarının önüne duvarlar örenler bunu hiç düşündüler mi? Milletin yarısına, hem de demokrasi adı altında, eziyet ettiklerinin farkına varabildiler mi? Hiç sanmıyorum.

Doğrusunu söylemek gerekirse Allah rahmandır, rahimdir, yani merhamet sahibidir. Zatına saygısızlık edenleri, asileri, küfürbazları hemen cezalandırmaz. Başlarını gövdelerinden ayırmaz. Küffarın üstüne şimşekleri göndermez. Namaz kılmayanları, asileri boğmaz. Öyle olsaydı yeryüzünde insan kalmazdı. O, herkesin hesabını öbür tarafta görecektir.

Bu durumda Allah, bir suud kadısı gibi davranmaz. Kendisine küfretti diye bir insanı idama mahkum etmez. Aynı zamanda bir rejim koruyucusu gibi de yapmaz. Tekil bir hayat biçimini dayatmaz. Ne inanmak isteyenlerin, ne de inanmak istemeyenlerin önüne engeller koymaya kalkmaz. O herkesi kendi iradesinde serbest bırakmıştır. İnsanlar, hayat tarzlarını belirlemede özgürdürler. Buradaki ilahi kural, "Biz insana yolunu gösterdik. Artık o, ister şükredici olsun, ister nankörlük etsin."dir. (İnsan suresi 3)

Zira Allah, bizim seçimlerimizde müdahil değildir. Önümüze yasaklar koyanlar; Allah adına karar verenlerle, demokrasi adına ahkam kesenlerdir. Ana kaynaktan kopmuş olan bu iki anlayışın gittiği yer, ifrat ve tefritin zirvesidir. Durum böyle olunca önümüzde, demokrasi dışında bir tercih yok gibi görünüyor.

Yönetimleri somurtkan hale getirenler işte bu müfritlerdir. Bunların etkin olduğu demokrasi ile aynı zihniyetin yönettiği teokrasi arasında hiç bir fark yoktur. Bir bize, bir de İran'a bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. Ülkemizde demokrasi adına uygulanan yasak ve baskılar, İran'da din adına yapılmaktadır.


Laiklik savunucuları meydanlarda, "laiklik elden gidiyor" diye, dindarlar bir kısım haklar elde ettikten sonra bağırsalardı, onları inandırıcı bulabilirdim. Doğrusu, ortada hiç bir değişiklik olmamışken, giriştiği her mücadelede yenik düşen, mağdurları suçlayamam.

Bu kadar açıklamadan sonra eğer hala, kendisiyle korkutulmak istendiğimiz şeyin, yaşadığımız şeyle tersinden aynı özellikleri taşıdığını anlayamadıysanız, kendinizi fazla zorlamayın. Sadece toplum mühendisleriyle, aynı istikamette yürüdüğünüzü bilin yeter.

Resim: www.bilgibeykoz.net/news/pece.jpg

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..