Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

AKP iktidarda eskidikçe hataları giderek artıyor

AKP iktidarda eskidikçe hataları giderek artıyor
 

 On yıllık süre dolmuş. İktidar partisi büyük bir rahatlık içinde, bir ülkenin insanlarını rahat teslim almışlık duygusu içinde, kendi koyduğu hedeflere doğru pervasızca yürüyebileceğini sanıyor. Bunun için hiç kimseye danışmak gereksinimini duymuyor. Dolu dizgin, “Ben bilirim… ben yaparım…” hedeflerine doğru  kantarmasız koşturuyor. Ve halk onu, “Bunlar ne yapıyorlar..!” şaşkınlığıyla seyrediyor.

Üstelik bu gidişte, ne muhalefete saygı var (üstelik küfür de bol…) ne de halkın gerçek eğilimlerini öğrenme arzusu. Anketlerden filan hep kendi istekleri çıkıyor. Çok mutlu oluyorlar ve koşar adım kendi koydukları hedeflere doğru gidiyorlar.

Sık sık hata yapıyorlar. Ve üstelik bunları görmemezliğe geliyorlar; üstelik bunları kendi erdemleri gibi algılıyorlar.

Ama hatalar birikimlidir. İnsanlar bunları, ceplerindeki küçük defterlere çıkarıp yazarlar. Bir gün hesap görmek için yazarlar. Onun için iktidardaki Partilerin son derece dikkatli olması ve davranışlarının sonuçlarına katlanacağını anlaması gerekir. İmdi…

1.Demokrasi’ye artık önem vermiyorlar.

“Demokrasi istediğimiz zaman ineceğimiz bir trendir.” Böyle kabul ediliyor. Oysa böyle bir tanım, “Demokrasi” tanımının dışına düşer. Demokrasi ya vardır, ya yoktur. Onu istediğiniz kadar insanlara sunamazsınız.

2. Halkın dinamik kısmına önem vermiyorlar.

Evet, dayandıkları büyük bir kütle var. Bu biliniyor, görünüyor. Ama onun da ötesinde ülkenin Aydın kesimi, öğrenciler, işçiler ve kentli burjuvalar yavaş yavaş partiden giderek umutlarını kestikleri gibi; karşıt bir söylem de geliştiriyorlar.

3. Anadolu’ya önem vermiyorlar.

AKP’nin ilk sevgilisi ve sürekli sevgilisi İstanbul’muş gibi geliyor. Herkes de, sanki önce İstanbul’un işleri bitirilecekmiş; ondan sonra Anadolu’nun işlerine sıra gelecekmiş gibi bir duygu var.

4.İnsana önem verilmiyor.
Yurdumuzdaki insanlar ikiye ayrılmış durumda. Zenginler tabakası ve  Anadolu’nun garibanları. Zenginler arabalarını dağdan aşırabiliyorlar. Çocuklarını en iyi okullarda okutuyorlar. En iyi işleri onlar kapıyorlar. Fakat Anadolu’nun garibanları ne uzuyor, ne kısalıyor.  Öylesine seyrediyorlar. Onlar hep avutuluyor. Size de sıra gelecek diye. Ama kolay değil.

5. Usluba önem verilmiyor.

Ne diyor Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. “Üslubu beyan, aynıyla insan…” aslında bunu arkadaşı RTE’e söylüyor. Çünkü  Erdoğan’ın son beyanları öylesine hayal kırıcı, öylesine insanları küçültücü ki, fazlasıyla herkes rahatsız oluyor.

6. Muhalefet küçümseniyor.

Muhalefete adam muamelesi yapılmıyor. Parti muamelesi de yapılmıyor. Doğrudan doğruya alay ediliyor. Ama onların da peşinde milyonlarca insan var. Onları nasıl alaya alır, küçümser, yok sayarsınız. Siz başkalarını yok sayarken, başkaları da sizi yok sayabilir.

7. Müthiş gururlu hareket ediliyor.

Güzel işler yapmış olabilirsiniz. Ama bunları anlatırken, diğer insanları yok sayamazsınız. Çünkü bunlar yine de bütün bir toplumun eserleridir. Size bazıları borçlu olabilir ama bu yüzden sizin önünüzde yere kapaklanmalarına gerek yoktur.

8.Kuşkular giderek büyüyor; olmayacak şeyler düşünülüyor.
CHP bütün olayların ana nedeniymiş; bütün bu olaylar onların başının altından  çıkıyormuş, gibi düşünülüyor. Bu doğru değil. Bunu gösterebilmeniz için elinizde çok kuvvetli kanıtlarınız olması gerekir. Buna kimse inanmıyor.

9.Sizin besledikleriniz; sizden yana olanlar çok insafsız.

Taksim Parkı’nda o temiz asistanın suratına suratına isot  gazı sıkanlar insafsız. Gençleri yere yatırıp sopayla dövenler insafsız. Binlerce insanı sokaklara kıstırıp , her türlü işkenceyi uygulayanlar insafsızlık içinde. Bunlar sizin yetiştirmeleriniz.

10.Adalet sisteminiz çalışmıyor.

Çünkü, halka işkence eden sivil ve resmi polisler (veya kişiler) çoktan tutuklanmalıydı. Nerde?

11. Başka insanlara gösterdiğiniz ilgi ,kendi vatandaşlara gösterdiğiniz ilginin çok üstünde.
Neredeyse Suriye savaşının içindeyiz.  Türkiye’yi biz mi yönetiyoruz ABD’mi belli değil. Her an onların elleri bizim cebimizde,

12. AKP tek başına Anayasa’yı değiştirmek cüretinde bulunmuştur.

RTE muhalefete tarih vermiş, falan tarihe kadar Anayasa taslağını çıkartmazsanız,  biz kendi taslağımızı Meclis’e sunar ve çıkartırız demiştir. Çıkartma imkanları çok sınırlı bile olsa, Referanduma götürme ve daha başka kabul ettirme yollarını deneyecekleri bellidir. Bu Cumhuriyeti, Demokrasiyi ve yemin ettikleri Anayasa’yı koruma ve kollama yolu değildir.  Milletin gözleri önünde yanlış bir yol benimsenmiştir.

13. Seçim Kanunu’ nu değiştirmesi hep istenmiş; AKP bunu hep hasıraltı etmiştir. Partiler için  %10’luk  seçilme barajı demokratik bir ölçü değildir. Bunu herkes kabul etmiştir. Ama AKP bunu  %4’e indirmeyi   hiçbir zaman  gerçekleştirmeyi düşünmemiştir. Oysa Seçim Yasası’nın değiştirilmesi aslında  Anayasa’nın da, Demokrasinin de ön şartıdır. Buna  iktidar yanaşmamıştır.

14. Yasama/Yürütme/Yargı erklerinin ayrı ayrı çalışması Demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur.

İktidar bu erkleri tek adamın eline vermekte acele etmiştir. Hakimler artık iktidar tarafından atanılmaya başlanmış. Bütün yüksek bürokratların atanması ve kararları  Başbakan’ın denetiminden geçmeye başlamış. Ve Mecliste 350 Milletvekille çoğunlukta olan İktidar Partisi, giderek vereceği bütün kararlarda Başbakan’ın gözünün içine bakmaya başlamıştır.

Ve herkes anlamıştır ki  bu iktidar döneminde Yasama, Yürütme, ve Yargı artık Başbakan’ın elinde ve denetimindedir.

Böyle Demokrasi olmaz.

15.Laiklik Demokrasinin temel koşullarından biri olmasına karşın, bu hep yanlış yorumlanmıştır; Laiklik yok gibi hareket edilmiştir.

Aslında , laiklik kısaca din ve dünya işlerinin ayrılması diye tanımlanmasa da, iktidarın tanımı değişmiştir.

Örneğin, içkinin yasaklanması konusunda , Recep Tayyip Erdoğan yasadan bahsederken 'din emrediyor' demesi ; artık yavaş yavaş Türkiye’de geçerli ölçütlerin neler olabileceği konusunda insanlara bir ders vermiştir. Dinin emrettiği şeyleri yapacaksın, emretmediği şeyleri yapmayacaksın. Ölçütler böyle olunca “Peki Laiklik nedir?” sorusu ortada kalmaktadır.

16. Atatürk ve arkadaşlarından hep olumsuz olarak anılması ; içki yasasının çıkması esnasında eski yasa koyuculardan “İki Ayyaş…” diye sözedilmesi kabul edilemez.

Bu iktidar ve onun Başbakanının Atatürk’e tavrı sürekli olumsuzdur. Onun adını ağzına almak bile istememektedir. Alsa bile,  o zaman suçlayıcı tavırlar ortaya koymaktadır. Özellikle İnönü için söylediği şeyler, yenilir yutulur cinsten değildir.

Oysa Atatürk ve arkadaşları bu yurdun kurtarıcılarıdırlar. Onlara doğrudan veya dolaylı olarak hakaret edilmesi kimse tarafından hoş karşılanamaz. Ama ne yazık ki reel gerçek budur.

17. Erdoğan’ın “Biz dindar nesil yetiştireceğiz…” açıklaması dinin nasıl kullanıldığına ilişkin bir örnektir.  Meclis ve iktidar dini konularla kendini bağlayıp, kararlar almamalıdır.

Ama her yanda din, devletin kontrolu altına girmiş; ülkede  okuldan kat kat daha çok cami yapılmış ; inanışlar ve tarikatlar arasında farklar yaratılmıştır.

Suriye’de Sünni kalkışmada bulunanlara açık  yardımda bulunulduğu iddia edilmiş ; diğer mezhep mensupları  rakip  olarak kabul edilmiştir.  Bu davranış doğru değildir.  Yollar, tarikatlar ve mezhepler arasında tefrike gidilmiştir.. Örneğin, yurt içinde Alevilerin Cem Kültür evleri kurma istekleri hep geri çevrilmiştir.

18. Ülkenin zenginleşme sonuçlarından hep zenginler ve iktidara yakın olanlar yararlanmışlardır.

Geride kalan yoksullar, ve garibanlar… Memleket zenginleşmiş mi, fakirleşmiş mi, hiçbir şeyin farkında değildirler. Garibanlar yine gariptir.  Zenginler ise iyice zengin.

19. İktidar on yıldır halka bir türlü balık tutmasını öğretememiştir.

Eğitimin hala yanlış yolda olması savunulamaz. Eğitim bilgi değil beceri ağırlıklı olmalıdır. Mutlaka bütün insanlara birer meslek kazandırılmalı; insanlarımızın çoğu yüksek okul mezunu olmalıdır. Ama rakamlar tersine. Özellikle kızlar, kadınlar iyice cahilleştirilme peşinde..

Ekonomi bazı göstegelere bakınca iyi gibi gösteriliyor. Oysa halk bankaların baskısı altında, borçtan inim inim inliyor. Piyasada para dönmüyor. Milletin çoğu işsiz, açıkta… Çalışanlar ise, işverenlerin elinde kurban gibi.. Ne derlerse yapıyorlar.

“Bir vur kaseye, bin ah işit.”  Durum böyleyken. Diğer ülkelere akıl yürütmeye çalışmak, tek sözcükle komik.

20.Bir çok kutsal bilinen, sayılan  kavramlar  günümüzde al aşağı edilmiş durumda. Millet “Türk” kelimesini kullanmaktan kaçınıyor. “Atatürk” unutuldu gibi… “Demokrasi”..öyle;  “Laiklik” tu kaka oldu…

Bunlar milletin hoşuna gitmiyor. Türkiye Cumhuriyeti , açık açık değil ama , bir bakıma değerler bakımından alt üst oluyor.

Herkes bir şeylerden korkuyor. İçki içen kimse “beni ihbar ederler mi?” diye korkuyor… Artık korkulacak o kadar çok şeyimiz var ki… İnsanlar korkuyorlar…

Ne demeli. Allah akıl versin. Bazıları bu olumsuz gidişleri görmüyorlar veya görmek istemiyorlar. Onlar sürekli alkış halinde. Bazıları çok geç ayarlar. Ne yapalım.
Önemli olan üstekilerin ayması ve halka karşı doğru dürüst tavırların benimsenmesi.

Hep söyledik. Türkiye netameli bir ülkedir. Değerler bir anda alt üst olur. Hiç kimse bunun nasıl olduğunu anlayamaz.

Tabiat kanunudur. Bir bardağı damla damla doldurursunuz, kolay kolay taşmaz… Ama son bir nokta taşmaya neden olur. Bardağın taşacağı bellidir. Ama bazıları anlamamazlığa vururlar. Tabiatın, sosyolojik ve sosyo-psikolojik yasalarını da görmemezlikten gelemeyiz. Halkı anlamaya , izlemeye çalışmalıyız. 

Halk da dipsiz ve sessiz bir kuyu gibidir. Ama birden taşabilir…

Biraz mütevazi olalım ve ondan daha çok akıllı olalım.

Yoksa attığımız oklar bir  “Bumerang” gibi döner dolaşır , kendi kafamızı bulabilir.

İnsanlarımıza gerçek saygı ve sevgiyi verelim.

Merhametli olalım.

Affedici olalım.

Büyüklük ancak böyle gelecektir.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..