Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '07

 
Kategori
Felsefe
 

Allah'tan sonra en önemli varlık, insandır

Allah'tan sonra en önemli varlık, insandır
 

Allah her şeyi insan için, insanı da kendisi için yaratmıştır. O nedenle de Allah, kendine yönelen ( takva üzere yaşayan ) tüm akıl ve ilim sahiplerini meleklerden üstün kılmıştır.

Peki, Allah' ın meleklerden bile üstün yarattığı insan denilen özel varlık için biz ne yapıyoruz? İşte bu sorunun cevabını, islam aleminde bu gün için vermek, çok zor.

Sebep ve neden saymaya kalkarsak, sebep de nedende çok, onun için saymaya gerek yok, çok uzar... Yanıbaşımızdaki batı denilen, Avrupa' ya baktığımızda her şey açık seçik ortada...

Yediden yetmişe, hepimiz yetmiş milyonuz. Ama hepimiz, sadece konuşup ahkam kesiyoruz. Ne işçimiz, ne de işverenimiz, hakça üretim yapıp insanca yaşamaya çalışmıyoruz. Üstüne üstlük bir de hepimiz " elhamdülillah Müslümanız " deriz, övünürüz. Bir çoğumuz onun da daha ne olduğunu bilmeyiz.

Bilmediğimiz için de hiç birimiz, batılı bir hıristiyan kadar çalışmayız. Az çalışır, çok şey isteriz. Daha çalışıp kazanmadan, hepimiz zirveye tırmanmak isteriz. Her nedense bu ülkede herkes aç gezer, tok görünür. Çünkü zirveyi hiç kimse görmez. Görünmeyen zirvenin eteklerini de hiç kimse beğenmez. Halbu ki, etekler oluşmadan hiç bir zaman zirve oluşmaz. Geniş alanda eteği, zirvesi oluşmayan bir ülkede işsizlik, açlık ve sefalet her zaman kol gezer.

Bu olumsuzluklar birbirini takip ederek ülkedeki tüm pislikleri oluşturur. Oluşan pislikler birbirini ard arda takip ederek tüm ülkeyi kısa sürede, kim eliyle olursa olsun, sonunda kaosa çevirir...

Bizler de, çalışıp kazanmayı amaç edinip, dinimizin gereği olarak, onlardan daha çok çalışıp kazanacağımız yere, miskin miskin yatar uyuruz. Sonra da, daha duanın sebeplerini bile oluşturmadan el açar, boşu boşuna Allah' a yalvarıp yakarırız. Sanki, sadece Allah, müslümanların Allah'ı da diğerlerinin değil. Onun için biz, el açıp yalvarır yakarırsak, çalışıp kazanmadan da onlardan daha iyi yaşayacağımızı sanırız. Hani, " aç horoz kendini darı anbarında görür. " ya bizimkide işte o hesap. Ya da tembelliğe bahane bulmak için "bir lokma, bir hırka" misali, deyip aza kanaat etmeyi yanlış anlayıp, yanlış yorumlayarak, miskin miskin yaşamaya çalışırız...

Bu gün işte herşey açık seçik ortada. Hepimiz yerlerde sürünüyoruz. Batıyı küstürmemek için de, onurumuzu ayaklar altına alıyoruz. Binlerce Mehmedimiz, ömrünün baharında, kalleşçe savaşılan bir savaşta vatan için ölüp şehit oluyor. Tek tek ocakalarımaza ateş düşüp yakıyor... Bu duruma bile hala bir çoğumuz aval aval bakıyoruz. Böyle duyarsız bir insanlık, insan olabilir mi? Böyle insanlardan oluşmuş bir millet, millet olabilir mi?

Halbuki, " Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için " diyen hani nerde o eski ruh, eski duyarlılık. Hani nerde o, geçmişine sahip çıkıp, gelecek neslini koruyup soyuna, sopuna sahip çıkan, asil insanımız. Hani nerde o eski, aklı selim sorumluluk taşıyan insanımız...

Hani nerde o, hak hukuk arayan, eski aklımız, eski inançımız, eski imanımız. Hani nerde o, vatan perver insanımız. Hani nerde o, vatan için inançlı yenilmez kahramalarımız. Hani nerde o, zorda kaldığımızda, fikir üretip yazı yazan yazarımız, şairimiz. Hani nerde, yanımızda olan eski dostlarımız. Hani nerde o, eski paylaşımcı insanımız. Hani nerde o, eski ....

Ey müslüman kardeşim, fakirin imanı ( inancı ) zayıf olur. Onun için müslümanım diyen herkes, yaşayıp var olduğu süre içerisinde; en az tükettiğinin iki katı üretim yapıp hizmet vermeden, yer içer yaşayıp ölüp giderse; bir de cehalet, kaza, kusur deyip, bakıp adam edemeyeceği kadar çok sayıda çocuk yapıp ülkeye yük ederse, ister binlerce defa Kabeye gidip, yüz sürsün. İsterse binlerce cami, mescit yaptırsın. İsterse yer yüzündeki bütün ibadethaneleri gezip dolaşsın. İsterse, binlerce şıh, pir, derviş dolaşıp el, etek öpsün. Hangi taşa, duvara, el sürerse sürsün. Hangi ağaça, demire, kapıya çaput bağlarsa bağlasın. İsterse binlerce yıl gece gündüz Kur - an okusun, namaz kılıp, oruç tutsun...

Her şeyin bu şekilde kolay olacağına inanan, müslümanım diyen bu zavalıların ne zaman akılları başlarına gelecek, tüm akıl, ilim ve idrakten uzak bu kötü olumsuz gidişata ne zaman son verip insan olup batılı gibi çalışıp kazanarak yiyip içip onurlu yaşayacaklar, merak ediyorum. Meraktan öte, tüm insanlık adına, çok kısa sürede dünya kaosa sürüklenip başımıza gökten ateş yağmasından korkuyorum. Onun için bir an önce içinde bulunduğumuz tüm bu olumsuzluklardan, aklı selim insanlar sayaesinde kısa sürede kurtulmalıyı umuyor ve diliyorum.

İnsan olup insanca yaşamadığımız süre içerisinde bizim için bu dünyadaki herşeyin hepsi boş... Yaşadığımız hayata anlam verip anlam katamazsak, bizler ne canlı bir varlık, ne de gerçek anlamda insan oluruz. İnsan olamayınca da ne bu dünyada, ne de ahirette yerimiz olur. Dünyada ve ahirette yeri olmayanların, elbette Allah'a gidecek yüzleri de olmaz. Yüzsüz insan, iki yüzlüdür. İki yüzlü insan da insan olamaz. Olsa olsa ancak, şeytan olur...

Onun için biz müslümanların da en az hıristiyanlar kadar, Allah'ın bizlere bahşedip, en büyük nimet olarak vermiş olduğu akıl nimetini, hikmetine binaen en doğru şekilde kullanıp faydalanmamız gerekmez mi? Çünkü en büyük silah, en büyük güç, yaşadığımız bu dünyada akıldır. Akıldan sonra ilim, idraktir. Son aşaması da Allah için bunlarla doğru yaşamasını bilmektir. İşte insan ve insanlık budur...

İşte, Allah'tan sonra en önemli varlık dediğimiz insan da budur... O, insanki, kendisine verilen, bu akıl güçünü en iyi yönde, en doğru kullanandır.

Onun için insan aklı kullanmadan, nasıl hikmet sahibi olur... Nasıl marifet ehli olur... Bunlar olmadan ve doğru kullanılmadan bir insan, nasıl güzel ve doğru bir insan olur... Sonra da, insan olup da nasıl Allah'a yakın olur...

Düşünüp, dönüşüp, değişmeniz dileğiyle...

Sevgiyle hoşça kalınız...

 
Toplam blog
: 28
: 919
Kayıt tarihi
: 14.09.07
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ankara'da tamamladım. Kamuda çalışıyorum. Çok..