Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anadolu kağnısı / Karadutum, çatalkaram...

Anadolu kağnısı / Karadutum, çatalkaram...
 

Kızılcıklar oldu mu, bilemem ama bizim karadutlar işte böyle oldu.



Karadut deyince aklıma evvela Bedri Rahmi'nin o meşhur "Karadutum, çatalkaram, çingenem!" şiiri gelir, sonra da memleketteki bahçemiz. Yazın gittiğimizde sadece vişne ve karadutlar kalır ağaçlarda. Annem kimselere elletmez onları dallarda bekletir de bekletir, sanki dolapta saklıyor gibi. O, onun hakkı, bu bunun hakkı, der durur, dalında görünce bizim gözümüz doyar demek ki, pek yemeyiz. Oysa market vitrininde, küçük bir plastik kabın içinde bir de turfanda olsa, kaç para olursa olsun almak isteriz.

Annem, olgunlaşanları derin dondurucuda ya da pet şişelerde saklar, giderken götürün, der. Karadut bu, o kadar uzun yola dayanır mı? Erir, sulanır, ekşir, biz orada yediğimiz birkaç dut ile yetiniriz. Annem sakladığına bin pişman olur.

*****
Geçen yıl bahçeye, görünümü modern sanat eserlerini andıran, dalları aşağıya doğru bir karadut fidanı diktik, bir-iki ay sonra minik minik meyveleri olmuştu, fakat annemin karadutlarına benzemiyordu tadı, ne ekşi ne tatlıydı. İlk yıl böyle olur, dediler. Bu yıl yine dolu minik dallar. Tadı yine belirgin değil, karadut yemiş gibi olmuyor insan. Ama görüntüsü çok güzel...

Karadut, beyaz duta göre daha yararlı, bağırsak kanserine iyi geldiğini ve kan şekerini düzenlediğini duymuştum. Ayrıca antioksidan özellikleri de var. Reçeli, marmeladı ve şurubu da sıcak yaz günlerinde iyi gider.

Yerken tadı güzel de, üstünüze damlatmayın sakın, lekesi kolay kolay çıkmaz!

*****
Annemin bahçesinde birkaç türü var, irili ufaklı. Karadut fidanları daha geç büyüyor ve dalları beyazına göre daha kırılgan. Alem kadın annem, 72 yaşında, Çalıkuşu Feride gibi, ağaçlara tırmanmayı hem çok seviyor, hem de beceriyor. Dizinde menisküs oluşmuş, bizim korkutmalarımız ve doktorların uyarıları da vız geliyor.

Babamın da annemden aşağı kalır yanı yok. Zihni Sinirvari buluşları var. Bir belgeselde izlerken aklına süper bir fikir gelmiş... Hanımı dala çıkmaktan, düşüp sakatlanmaktan kurtarmanın tek yolu var; onun yerine ağaçlara tırmanacak maymun satın almak. Annemin de aklına yatmış bu fikir.

Geçen yaz tedavi için Ankara'da kardeşimin yanındaydı. Telefon konuşmamızda, ne yapıyorsunuz, dedim.

-Hayvanat bahçesine gideceğiz, dedi.

-Hayrola, annem hasta değil mi?

-Hasta, ama öyle istedi. Maymun satılıyor mu, diye soracağız.

Annem maymunu orada görmüş ya yıllar evvel, sadece orada var sanıyor. Nuh der, peygamber demez, bilirim!

"Pet-shoplarda aradım, satışı yasakmış, " dedi kardeşim.

-Ne yapacakmış maymunu? Çirkin, diye sevmez ki onu.

-Ağaçlardan meyva toplamasını öğreteceklermiş, dala tırmanmaktan kurtulacakmış. Babam demiş.

Bu arada annem de bizim konuşmamızı dinliyor.

-Ver bakalım bi annemi, dedim.

Annem büyük bir heyecanla aynı şeyleri bir kez daha anlattı.

-Eeee, dedim. Maymun topladığı meyveleri sana mı verecek, oturur kendi yer.

-Ya, vermez mi?

-Vermez tabii, ne bilsin maymun saklanacağını, alır ağzına atar.

-Bak, o hiç aklıma gelmedi. O zaman olmaz!

Onu kimse ikna edememiş o saate kadar, benim bir sözümle bu sevdadan vazgeçti, ben anamı bilmem mi, onun malı çok kıymetlidir, hiç maymuna yedirir mi?

*****
Bakalım bu yıl ne yapacak? İnsan onun yaşındaki yürüyemeyen insanları görünce birşey diyemiyor, sağlıklı olmasını belki o tırmanma hareketlerine borçlu, kimbilir?

Ama benim onun yaşına geldiğimde öyle olmayacağım kesin!

Sağlıklı ve neşeli bir haftasonu dileğimle!
 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..