Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '07

 
Kategori
Haber
 

Anayasa'nın ne kadar farkındayız?

Anayasa'nın ne kadar farkındayız?
 

Cumhurbaşkanı seçiminde sadece ilk iki tur için değil, dört turun her biri için ayrı ayrı 367 oy gereklidir tezini savunanların gerekçesini anlamak için öncelikle Anayasa’nın 96. maddesini bakmak gerekir.

MADDE 96. – Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır.

Aşağıda 102. maddeye baktığımızda ise başkaca bir hüküm olduğunu ilgili maddenin birinci fıkrasında görüyoruz. 96. Madde atıfta bulunmasa dahi açık olarak görünen- burada ki üçte iki değeri karar yeter sayısı olmayıp, toplantı yeter sayısıdır. Ve yine aynı fıkrada seçimin ne şekilde yapılacağı –açık/gizli oylama- ile toplantı halinde değilse meclise çağrı belirtilmiştir.

MADDE 102. – Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde değilse hemen toplantıya çağrılır. Demekte ve ikinci fıkraya geçilmekte;

Dolayısıyla birinci fıkrada ki üçte iki çoğunluğu karar yeter sayısı olarak değerlendirmek demek turların hepsi için üçte iki istemek gibi bir sonuç doğurur. Eğer bu fıkrada ki üçte iki değeri karar yeter sayısını belirtiyor olsaydı bu fıkranın devamında son turda gerekli olan salt çoğunluk da belirtilirdi.

Fakat öyle yapılmamış ikinci fıkrada seçim süreci ve karar yeter sayısı için ilk iki turda gerekli olan üçte iki çoğunlukta üçüncü fıkrada belirtilmiştir. Ve yine son iki turdaki salt çoğunlukta yine bu fıkrada belirtilmiştir.

Eğer bu açıklama ikna edici olmuyorsa, kıyaslamak açısından yine ilk iki turda üçte iki çoğunluk gerektiren TBMM Başkanlık seçimi ile ilgili Anayasa’nın 94. Madde’sine bakalım.

MADDE 94. – …………Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, meclis üyeleri içinden, Meclisin toplandığı günden itibaren beş gün içinde, Başkanlık Divanına bildirilir. Başkan seçimi gizli oyla yapılır. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır……

Bu maddenin ilgili cümlesine baktığımızda seçimin yapılış şekli –açık/gizli oylama- var. Fakat aynı cümle içinde toplantı yeter sayısını belirten herhangi bir ifade yok. Devamında ki cümlede ise karar yeter sayısı için ilk iki turda gerekli olan üçte iki oy şartı ve diğer turlar için aranan çoğunluk sayıları belirilmektedir.

Dolayısıyla bu maddede toplantı yeter sayısı belirtilmediği için 96. Maddede ki üçte bir toplantı yeter sayısı burada uygulanabilir. Ancak daha önce Anayasa’nın ruhu başlıklı yazımda belirttiğim gibi toplantı yeter sayısının, karar yeter sayısından az olmamalı yaklaşımı; milli dayanışma, temsilde adalet , demokrasi ve uzlaşma kültürünün göstergesidir.

Burada yanılgıya düşülen nokta anayasanın uzlaşın diye verdiği dört turu ayrı ayrı düşünmeyip ilk üç turun gereksiz görülerek sadece son turun muhatap alınmasıdır. Eğer toplantı ve karar alma anlayışınız bu şekilde ise, o zaman oy oranlarına ve dört tura ne gerek var! İki tur yaparsınız, ilk turda en çok oy alan iki kişi son tura kalır ve TBMM Başkan’ı seçiminde olduğu gibi en çok oyu alan seçilir dersiniz. Meclisi ve gündemi de boşuna meşgul etmemiş olursunuz.

Ayrıca 184’den 367 çıkmayacağını bile bile kendisi gibi düşünmeyenleri hukuki zorlama yapmakla suçlayanların yaptıkları, belki de farkında olmayarak, işi kitabına uygun olarak yapmak değil, işi kitabına uydurmaktan ve demokrasi anlayışları! ile hukuk adına hukukun feda edilmesine aracılık etmekten başka bir şey değildir.

Cumhurbaşkanı seçiminde geçmişi emsal gösterenler, geçmişte yapılan uygulamaların etkisinde kalmadan ve bulundukları konum itibarı ile düşüncelerinde değişiklik yapmalarını zayıflık ya da geri adım atmak olarak algılamadan 102. Madde'yi bir kere daha okuduklarında, tartışmalı zemin üzerine daha fazla kat çıkılmadan yanılgıdan dönülmesi gerektiği gerçeğini zorlanmadan göreceklerdir.

Bir ülkenin bilimin ışığında yürüyen insanlarının; kendilerini, geleceklerini ve varlıklarını teslim ettikleri en değerli kurumlarından biri olan Meclis’in çatısı altında bulunanlardan bazılarının, kanunun amaçladığı birleştirici ve uzlaştırıcı vurgusundan uzaklaşarak yorumlamasına sessiz kalmalarını ve söyleyecek sözü olanların hukuk çerçevesinde görüş belirtmek yerine susmalarını beklemek kendilerine ve ait oldukları topluma yapacakları en büyük kötülük ve haksızlıktır.

Aslında ideal olanı uzlaşmanın mecliste oylamada aranmasıdır. Herkes hür iradesi ile aday olmalı/gösterilmeli ve seçmeni sandığa çekmeye çalışmalıdır. Ve burada makamları itibarı ile etkin olan kişilerde üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirerek karşılıklı bloklaşmaların önüne geçmelidirler. Anahtarı elinde tutanın istediğimi seçtiririm demeye ne kadar hakkı var ise demokrasilerde kilit durumda olanların da öyleyse seçime katılmıyorum ve payıma düşen bedeli ödemeye hazırım deme hakkı vardır. Düşünceleri, demokrasi adına baskılar, dışlarsanız elinizdeki anahtarı birazda zorlayarak kilitleri açabilirsiniz. Fakat bu yaklaşımın doğru olmadığını ve yanlış kilitlerin açıldığını iş işten geçtikten sonra zaman gösterir ve sonunda herkes üzülebilir.

Genel seçimlerde vatandaşın kendi oyuna değer parti bulamadığı için sandığa gitmediği düşüncesine karşın kurumlar, partiler ve milletvekili adayları seçmeni sandığa çekmek için onu "çantada keklik görmeyip" bilinçlendirilmeye, kendilerini anlatmaya, seçmeni ile uzlaşmaya çalışıyorsa, aynı yol burada da izlenmeli. Meclis çatısı altındaki seçilmişler de yine seçmenini sandığa çekmek için çaba göstermeli ve gelmeyene "sen bilirsin tutumu" ile yaklaşmamalı, şekilcilikten uzak gerçek ve uygulanabilir anlamda alternatif adayların yolu açılmalı. Demokrasinin gelişmesi, evrensel hukuk bilincinin oluşması ve temsilde adalet ilkesinin sağlanması ancak uzlaşma ile gerçekleşebilir.

Geçmişte yapılan farklı uygulamaların doğru olduğunu iddia ederek tartışmalı zemin üzerine yapılacak olan binanın sağlamlığından kaygı duymamak için zemini iyi etüt etmek, bundan sonra yapılacak kanunların da anlaşılır olması ve sık sık değiştirmek durumunda kalmamak için alternatif düşüncelere azami önem verilmelidir.

Her ne olursa olsun gerektiğinde günün şartlarına ve ihtiyaçlara göre, evrensel hukuk ve düşünce eksenli değiştirilebilir ve değiştirilebilecek kanunları yapmaya elverişli bir anayasal sisteme sahip olunduğumuzun farkına varılmalı ve kıymetini bilmeliyiz.

 
Toplam blog
: 22
: 550
Kayıt tarihi
: 01.07.06
 
 

1968 doğumluyum. Elektrik mühendisiyim. İnsanın kendisini anlatmasının zor olduğu, bununla beraber y..