Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '21

 
Kategori
Siyaset
 

Anayasa Tartışmaları- II

Türkiye’deki gündem kadar bir başka ülkede gündem çok fazla insanların başını döndürmüyordur.

Bir yandan…

Anayasa tartışmaları…

İşsizlik…

İttifak çalışmaları…

Yeni parti kurma faaliyetleri…

Kutuplaşma ve toplumsal ilişkilerin gitgide sertleşmesi…

Esasında…

Bazen gündeme gelen konular ve tartışılmaya çabalanan meseleler, ülkemizin ilerlemesine faydalı olabilir.

İşte fırsat…

ANAYASA tartışması… Anayasanın sıfırdan silbaştan yapılmasının, bu ülkeye ne zararı olabilir?

Yahu bizler yaratılan gergin ortamdan ötürü…

Bir araya gelip tartışmayı unuttuk.

Dediğim gibi…

Şu anayasa meselesinin etraflıca değerlendirilmesi için siyaset kurumunun aktörlerinin bir araya gelmesi neden bu kadar zor? Siyasetçiler değil mi bu vatana ve millete hizmet için ateşten gömlek giyenler?

Zaten anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri ortadayken…

Diğer çağa ayak uyduramayan hükümleri, içinde olduğumuz “bilgi toplumu” olmanın gereklerine göre yeniden neden revize edilemesin?

Engelleri çıkaranlar bizleriz?!

***

ANAYASA tartışması belki de ülkemizdeki kamburların düzeltilmesi adına fırsatlar sunabilir…

Neden olmasın?

Herkesin, kamuoyunun üzerinde durduğu husus… Anayasamızın, daha anlaşılır bir dille kaleme alınması…

Hepimizin beklentisi…

Yani, “sivil bir kimliğe” sahip bir anayasa metninin ortaya çıkarılmasının kime ne zararı var?

Anayasa, herkesin bildiği gibi hukuk hiyerarşisinde en tepededir.

Bu bağlamda, demokratikleşmeye uygun olarak, toplumumuzun adalet gereksinimine binaen bir 21. Yüzyıl anayasasının tesis edilmesi, artık gereksinimden öte zaruriyettir.

Hukukun üstünlüğü…

Yargı bağımsızlığı…

Kuvvetler ayrılığı…

Temel insan hak ve hürriyetleri…

Tüm bunlar, askerî vesayetten arındırılmış, halk iradesini yansıtan bir toplumsal sözleşme ile vuku bulabilir.

Bu bağlamda, anayasa tartışmalarında hep nedense ilgili aktörler ipe un serme derdinde olduklarından, “olması gerekene” bir türlü geçemiyoruz.

Zaten yıllardır, “teoriden” pratiğe geçemedik.

Sivil toplum kuruluşlarınca farklı dönemlerde farklı anayasa taslakları hazırlanmasına rağmen, dediğim gibi hep masa üzerinde kalmıştır bu girişimler.

Aslına bakılırsa, Osmanlı Devleti’nden tevarüs eden bu devlet kutsiyeti zihniyetinden dolayı devlet teşkilatlanmasında bürokratların, yani atamayla işbaşına gelenlerin milletin teveccühleriyle seçtiklerini sürekli bir denetim ve baskı altında tutmaları, işte anayasal zırhlarla tesis edilmekteydi.

***

Doğrusunu söylemek gerekirse…

Kamuoyu olarak bu anayasa tartışmalarının içine bizler daha çok saplanıp kalacağız…

Çünkü…

Demokratikleşme; ileri düzeyde bir demokratik toplum ve devlet tesis etmenin temelinde…

İnsan haklarına saygı duyan bir yasalar silsilesinin inşaî yatmaktadır.

Çağdaşlaşmaya paralel olarak, modernleşmenin dayatmaları karşısında arkaik bir yasal düzenlemeler demetiyle yeryüzü ile eklemlenmek olası mıdır?

Neymiş efendim…

Anayasamız, bu zamana kadar şu kadar kere değiştirilmiş. E ne olacak, demek ki ihtiyaçlara cevap vermiyor ki…

Yeniden bir anayasa yazımına ihtiyaç duyulmakta.

Fazla uzatmak istemiyorum… Her şeyden önce, anayasa tüm toplumun bileşenlerinin rızası alınarak meydana getirilmelidir.

Demokrasi; her zaman dediğimiz gibi, sadece sandık veya matematiksel çoğunluk da değildir.

Her şeyden önce…

Çağdaş bir demokrasi…

Belirle ilkeler ve prensipler çerçevesinde olgunlaşır ve yeşerir:

Birlikte yönetişim gibi…

İstişare gibi…

Müzakere gibi…

Geniş bir konsensüs gibi… Vb…

Bakalım…

Bu ANAYASA tartışmalarının sonucu nereye varacak?

Benim gönlüm, insanın devletten önce geldiği, devletin vatandaşlarının hizmetkârı olduğu bir toplumsal sözleşmenin serencamından yanadır.

 

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..