Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '07

 
Kategori
Felsefe
 

Anlaşılmaz olmak ve Culduz

Anlaşılmaz olmak ve Culduz
 

Temmuz 2007 Berlin Kreuzberg Şemsiyeler yanımızda, yağmur çiseliyor, bulutlar arasından güneş yüzünü bir gösterip bir kayboluyor!

Ruh halimiz havaya uyum sağlıyor, fakat havadan sudan söz etmiyoruz! Sabırsızlıkla telefon bekliyor, beni ülkeme dönüş heyecanı sarmış. Bu gidip gelmeler yoruyor artık. Çaresi yok mu? Yoksa çare aranmıyor mu?

Şu İtalyanlar kahve yapmasını biliyorlar, dışarıda oturuyoruz ben kahvemi o da birasını yudumluyor! Ortak ilgi alanı olduğunda sohbetlerde de bir kopukluk olmuyor olmasına da. “Biliyor musun? Burnu uzun Sultanımızın devri sona erdi rahatça yazılarında burun kelimesini kullanabilirsin kimse seni zindanlara atmaz” Diye sözlerine başlıyor.

“Yok, öyle bir korkum, bunu da nerden çıkardın herkesten alkış, beğeni toplarsa yapılan her iş çapanoğlu devreye girmez mi? İstisnalar kaideleri bozmasa da bence bu böyledir” Diyemiyorum! Kulaklarım “volare”nin nağmeleriyle kendinden geçiyor! 50 yıldır dipdiri dinleyenlerin yüreklerini hoplatan muamma! Şarkının sözleri bu güne kadar çözülememiş.

Cinsel doyumun doruğa çıkışından söz eder bu şarkı diyenler bile var!

Bundan yedi sene önce Erding/Bavyera bölgesinde tanıştığım, bizim ailemizden çok güzel bir kıza âşık olan genç Sicilyalı bu şarkının doğuş öyküsünü anlatmıştı. Volare’nin dizelerinin yaratıcısı arkadaşı ile buluşmak üzere sözleşir, fakat buluşma gerçekleşemez! Arkadaşı buluşmayı iptal ettiği halde sahil kıyısındaki o mekâna tek başına gider.

Bu durumu sonradan öğrenen ve fena halde bozulan kahramanımız bir güzel kavga ettikten sonra evine gelir. Chagall’ın resimlerinden birinin (kırmızı saçlı mavi yüzlü kadın ve gökyüzüne çıkış) karşısına geçer bir şişe chianti(kırmızı şarap) eşliğinde Volare yi tamamına erdirir.

Dünyanın dört bir köşesinde, satış rekorları kırdığı gibi “Grammy” Ödülüne de lâyık görülür! Gizemli Volare!

Anlaşılır olmamak, sadece anlatanın anlatma yeteneği ile sınırlı kalsa, dünyada sonu gelmeyen savaşların sayıları bu yoğunlukta olmazdı! Algılamak anlamak için istek iyi niyet, birikim gerek, buna birde Allah vergisi eklendiğinde…

Nihayet beklenen telefon geliyor! Cep denilen, uzağı yakın eden mucize aleti kaptığı gibi karşımızda duran kocaman taşın üzerine tünüyor, ağzını elinle kapatarak başlıyor konuşmaya. Bende hemen onun resmini çekiyorum.

Dakikalar sonra yanıma döndüğünde gerginliğinden eser kalmıyor!” Kötü günler geçiriyor, bir işe yarar mı bilmem ama yanında olmayı çok isterdim, Sen niye öyle düşüncelere daldın? Buruna mı takıldın yoksa hem neden yazılarım hakkında hiç yorum yapmıyorsun, sence tamire muhtaç yönlerim var mı?”

Hadi artık eve dönelim hazırlık yapmam lazım diyorum! Sorusunu yanıtlıyorum ama sessizce içimden. O zaten kendi düşlerine dönüyor, seneler sonra 3 harf yine kapısını çaldı.” İnşallah mutlu olursun, gururun perde çekmez gözlerine, her geçen gün eksilen kısıtlı günlerimiz var bunu unutmadan sarılabilsek yaşama ve onun getirdiklerine. Aynı karında yatmak bilirsin beni pek bağlamaz, ben seni sen olduğun için severim! Mutlu etmelisin mutlu olabilmen için!

Bu arada duygu okyanusuna dalmadan, tilkilerimi geri isterim! Senin pek vaktin olmuyor onlara ben daha iyi bakarım!(işte bu cümleyi senden başkası anlamaz)

Gözüm yoktur tek taşta, iş değişir konu karabaş olduğunda! Bir sefere mahsus göz yumarım, ama sadece bu sefer! Onlar küçük olduğundan, sana alışmışlardır artık geri alamam!”

“Aklın nerelerde ne düşünüyorsun dalmışsın yine, bak eve geldik görüşemezsek iyi yolculuklar abla”

Çözüm ve bilinmez birbirinden ayrılmaz, Culduz! Biliyor muydun?

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..