Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Stres!

Stres!
 

Kimsenin kalbini kırmamak için “Evetler” çoğunlukta! Kalbim beynim hüngür hüngür “Hayır” diyerek dirense de! Gün bitiminde, ceplerim evetlerle dolup taşarken, sarı cılız “Hayırlar” ın yan etkisi vicdan azabı, yatağımda yastığımda!

Kendime ayıracak vaktim yok, öyle ise mola verme zamanı geldi!

Konuk dinleyici olarak katıldığım bir sempozyumda bilgin kişilerin konuşma ve açıklamalarının, bana hatırlattığı düşüncelerin özeti.

Kadınlar ense omuz sırt ağrılarından, erkekler kalça kasık bölgesinden muzdarip oluyorlarmış, hormon cortisol ikide bir devreye girdiğinde! Yağlandırıp yaşlandırıyormuş insanoğlunu, tüm hastalıkların temelinde o da yatıyormuş! Acımadan utanmadan bizi zehirliyormuş!

“Gel beni çürüt” diye davetiye gönderen bizler, o geldiğinde avuç avuç hap yutarak, onun işini kolaylaştırmak için yardımcı oluyormuşuz! Beden; bir yandan kendi ürettiği zehirden diğer yandan bolca yutulan renkli kimyasal bonbonlardan kendini arıtma çabasına düşermiş, her zaman galibiyetle sonuçlanmazmış bu mücadele!

Cortisol’ün kardeşi Adrenalin, kısa yaşamlı olduğundan beden ona ihtiyaç duyarmış canlanmak için! Spor yapmak, dans etmek, sevmek, sevişmek gibi!

Johannes İnsel din adamı görevi dert dinleyip, doğru yol göstermek! Başarılı olmak adına kendini şarj etmeyi unutarak, hababam kendinden vermiş! Bir gün bir anda iki kulağı duymaz olmuş! ( Tıp dünyasında buna Burnout denirmiş, kulakların iflası)

Din adamının karşısına dikilen kardeşi”Yetti gari ben din adamıyla değil, kardeşim Johannes ile konuşup dertleşmek istiyorum!” Cümlesiyle tavrını koymuş! Bay İnsel de aklını, yol yakın iken başına devşirmiş, kulakları kendisiyle barışmış!

Çevremizdekiler, bizim hayatımızı planlayıp programlamaya bayılırlar, Allah razı olsun onlardan, bazen iyi niyetin verdiği zarar, kötü niyete fark atar! Dizginleri (Her kim olursa olsun) başkalarına kaptırdığımız anda, hani şu yaramaz hormon cortisol var ya tere ne tere nene türküleriyle sahneye çıkarmış!

Ondan sonra gelsin haplar, gitsin şuruplar!

Yeni yetişme genç kız, düğüne gidecek giysisi yok geçen düğünde giymişti iki kez aynı bez parçası giyilir mi? Üstelik sivilceler kabarmakta!

Eş dost ziyarete gelecek, ev halkı yasta! Ne pilav kıvamında nede kurabiye börek! İnat ediyorlar kabarmamakta!

Psikologlar, sosyologlar davranış bozukluklarını düzeltmek uğruna sayısız kitapları yutanların ortak görüşü, biz insanların dünyaya geliş nedenini çözememiş olduğumuz yönünde.

Onlara göre sorunları çözmek, çare ve doğru yolu bulmak için bu dünyaya gönderilmişiz! Birbirimizin koçluğunu yapıyormuşuz!

Kıskanç sevgililer, laf dinlemez evlatlar, huysuz komşular, başarılarımızı görmezden gelen işverenler bizleri ince ince işlemek yontmakla görevlendirilmişler! Onlarla sürtüştükçe pırıl pırıl parlıyormuşuz!

Tüm korkularmış stressssslere düşmemizin girip çıkmamızın nedenleri! Başaramama yetişememe alkış alamama korkusu!

Ya beğenmezler ya sevmezler ya aralarına almazlarsa! Çocuklarımız evrenkenti bitirmeli, doktor avukat mühendis olmalı!

Saçımızı kim keser? Buğdayımızı kim eker? Şıp şıp damlayan muslukları kim tamir eder? Meslek liseleri ne işe yarar?

Dershaneler kutsal mekânlar, aile bütçesi med cezir.”Çocuk neye kadir ne ister? Önemli değil önce dershaneye gitmelidir!

“Diplomayı alsın duvara assın yeter, on sene sonra boşandığında lazım! Şimdilik çalışmasa da olur! Dörtnala uçan bilim nanoları nazlı kızımızı bekler mi? Hey gidi günler hey! Stressssse girmeye değer!

Allahın izniyle ben koçlarımı uygun bir fiyata satmak istiyorum, yerim dar! Kelli felli yaşlarda idaresi çok zor, onlara bakamıyorum. Zaten başımda yeterince tüylüler… Ağlarlar! Ağlatırlar!

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..