Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '07

 
Kategori
Tiyatro
 

Anna Karenina tiyatro sahnesinde...

Anna Karenina tiyatro sahnesinde...
 

Yerin altından yer yüzüne yürüyen merdivenler vasıtasıyla çıktıktan sonra, paltoma sıkıca sarıldım. Aralık ayında olmamıza rağmen mevsim normallerinin çok üstünde seyreden hava sıcaklığı; günün yerini geceye bırakmasıyla serinliğini daha fazla hissetmeme sebep oluyordu. İçimi ısıtacak, yorgunluğumu alacak tek çözümün ise köşe başındaki kahve zinciri restaurantlardan birinin içinde beni beklediğini umuyordum…
Sıcacık kahvemi elime alıp yavaş adımlarla tiyatronun önüne geldiğimde oyunun başlamasına henüz 20 dakika vardı. Oyunu birlikte izleyeceğimiz E.nin alış veriş için Nişantaşı’nı turladığından emin, fuayedeki yerimi aldım. Duvarlarda resimleri bulunan aşina yüzlere bir kez daha göz atıp salondaki yerime yönelirken, E.’nin nefes nefese yanıma geldiğini gördüm. Alış verişe dalmanın cezasını, oyuna son dakikada kıpkırmızı bir suratla girerek ödeyecekti.
alondaki yerimize ulaştığımızda, güzel bir oyun izleyeceğimizden emindik.Kent oyuncularının bu sezon sahnelemeye başladıkları Lev Tolstoy’un unutulmaz romanı Anna Karenina’ydı az sonra bizimle buluşacak olan…

Anna ile Levin’in sahnedeki yerlerini almasıyla, yaklaşık 2,5 saat sürecek olan görsel& işitsel bir şölen başlamış oluyordu. Anna ve Levin’in anlatımlarıyla ayrı ayrı onların hayatlarına misafir olurken, bazen de çakışan hayat hikâyeleri sayesinde ortak yaşamlarının içinde buluyorduk kendimizi.2 ciltlik romanın akılda kalan her sahnesi gözümüzün önünde yeniden canlanıyordu şimdi. Anna’nın Moskova’ya gelişi, Vronskiy ile ilk karşılaşması, Levin'in Kitty’e evlenme teklif edişi & reddedilişi, her şeyin seyrini değiştiren o ihtişamlı balo, gönül eğlendiren Stiva ve onu sevmeye devam eden Dolly…
Her türlü baskıya ve engele rağmen süren tutkulu Anna & Vronskiy aşkı, bu uğurda kırılan kalpler, sonunda zamana yenik düşen (hep kaybeden!) aşk ve ölümün soğuk nefesi…
Yanağımdan sicim gibi akan yaşlar, aşkı uğruna hayatını mahveden Anna içindi, kuvvetli alkışlarımız ise tüm oyun boyunca gözlerindeki ışıltı hiç sönmeyen, sahnede mükemmel bir performans ortaya koyan, Anna’ya ruh katan Yeşim Koçak için.Selam için sırayla sahneye gelen - oyunun her anında farklı kişilikleri canlandıran - genç tiyatrocular ile Demet Evgar, Engin Altan Düzyatan, Sibel Taşçıoğlu, Engin Hepileri, Cüneyt Türel, Yıldız Kenter ve Hakan Gerçek gibi isimler masal tadında bir gece yaşatmışlardı bizlere.Salonun sadece yarısını doldurabilen seyirciler de beğenilerini güçlü alkışlarıyla gösteriyorlardı sahne üzerindekilere.

Esnek ve gerçekçi dekoruyla Barış Dinçel, rengarenk kostümleri hazırlayan Canan Göknil, görünmeyen ama varlığı hissedilen yönetmen Mehmet Birkiye’yi de unutmamak gerekiyordu, çünkü alkışların büyük bir kısmı da bu isimler içindi.

Balkondaki ışık panolarının değiştirilirken sürekli ses çıkartması, 2007 sezonunun en prestijli tiyatro ödüllerinden birisinin jüri üyesinin gözümüzün önünde oyunu izlerken uyuklaması ve 2.perdeyi izlemeden ayrılması, tiyatrodan çıkarken aklımıza takılanlar oldu.

Gecenin ayazı yüzümüzü yalarken, paltoma daha da sıkı sarıldım. E. tiyatronun önünde (kimbilir kaçıncı kere!) taksi durdurma operasyonuna girişmişti bile…
Bense mutlu sonun sadece filmlerde olduğundan emin, boş gözlerle onu izliyordum…

*Yazıda kullanılan fotoğraf Kent oyuncularının sitesinden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 20
: 1684
Kayıt tarihi
: 18.04.06
 
 

Sahneyle ilk tanışması henüz bir ana okul öğrencisiyken okuldaki yerli malı haftası kutlamaları için..