Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '13

 
Kategori
Deneme
 

Annelerin rızasını almak, söz vermek

Annelerin rızasını almak, söz vermek
 

Görsel alıntı.Veysel Karani ( Üveys-i Karni ) Türbesi


Bir düşünceyi, eksiksiz olarak anlatan, bir konuyu yazılı olarak veya sözlü olarak açıklayan kelime dizisi, bir veya bir den çok heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği söz, sözcük, kelime.

Lakin bir anlamı daha var işte o anlam çok önemlidir. Onlar ki bir işi yapacağını kesin olarak vaat ederler, bir işi yapacağına dair söz verirler. Sorumluluğu, mesuliyeti üzerine alırlar. Onlar ki söz verirler, sonra verdikleri sözden cayarlar. Bilmezler ki beşeriyette söz sorumluluk ve mesuliyet getirir. Bilmezler ki sözler ve vaatler çok önemlidir, çok ağır bir yüktür.

Sözler için başka neler söylenmiş.  

İnsanda güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan gözdür, ama aslında insanı insan yapan ağızdan çıkan sözdür. ( Mevlana Celaleddin-i Rumi) 

Budur Cihanda benim en beğendiğim meslek, sözüm odun gibi olsun, yeter ki hakikat  olsun tek.      ( Mehmet Akif Ersoy )

İnsanları birbirine bağlayan ve insanları bir birinden ayıran sözdür. ( Montaıgne )

Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır. Nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler. ( Nikita Khrushchev )

Güzel sözler petekten damla, damla sızan bala benzer, insanın ruhuna tat verir. ( Hz. Süleyman )

Ağıza kuru kaşık, kulağa kuru söz yakışmaz. ( Kaşgarlı Mahmut )

Birde anelerine  verdikleri sözleri, vaatleri yerine getirdikleri için Yüce Yaradan tarafından ödüllendirilen evliyalar var.      

Onlar bu dünyaya geldiler, göçüp gittiler; Yüce Allah’a ve annelerine verdikleri sözü yerine getirerek toplumu aydınlattılar isimleri dillere destan oldu. Onlar ki zevk, sefayı hiç görmediler. Saraylarda, yaşamadılar. Altın kaplamalı musluklardan su içmediler, aynalı hamamlarda yıkanmadılar. Onlar Müslümanlık üzerinden ticaret yapmadılar. Müslümanlık dinini siyasete alet etmediler. Siyasetin kirli dümünine tutunmadılar. Verdikleri sözlerden vaatlerden caymadılar. Bizden, sizden demediler. Zulümden, güçlüden yana olmadılar.

Onlar hep Mazlumun yanında oldular. Bu beyhude dünyanın malına, mülküne kıymet vermediler. Yüce Yaradan’ın emirlerine harfiyen uydular. Esas dünya için topluma faydalı oldular. Doya, doya ekmek, aş bulamadılar. Onlar ki, Ecr-u cefa ile köhne yapılarda, çöllerde, sahralarda yaşadılar. Önce Yüce Yaradan’a, daha sonra annelerine söz verdiler. Haktan ayrılmayacaklarını vaat ettiler. Sözlerinin arkasında durdular. Hakk’ın takdirini kazandılar karşılığında da onlara Makamlar, mevkiler İhsan edildi. 

Kimlerdi bu evliyalar.;

İkisi de küçük yaşlarda, biri çift sürerken, diğeri deve güderken, Hakk’a yöneldiler, Yüce Yaradan’ın emriyle, onları var eden annelerinin rızalarını aldılar. Annelerine söz verdiler.

Veysel Karani: ( Üveys-i Karni )  

Henüz dört yaşında iken babası vefat etti. Gözleri görmeyen annesiyle zorlu bir hayat onları bekliyordu. Veysel Karani henüz genç yaşında Yüce Allahın sevgisiyle yanıp tutuşuyordu ancak henüz Müslüman olmamıştı. Çobanlık yapmaya, deve gütmeye başladı. Bir zaman sonra Yüce Allah’ın son Peygamberi Hz.Muhammed’in( S a v ) Cihan’a teşrif ettiği haberini aldı. Hiç bir İrşat ve teşvik olmadan Müslüman oldu ve Muhammed’e gönülden bağlandı. Annesine de kelime-i Tevhid’i bizzat kendisi öğretti.

Görmek isterdi Muhammed’i, birkaç kez annesine bildirdi. Annesi kendisine bakacak başka kimsenin olmadığını söyledi ve izin vermedi. Bir müddet sonra Anne oğlunun gittikçe eridiğini görünce kıyamadı oğluna. Medine’ye gideceksin. Muhammed o gün orada değil ise teşriflerini beklemeden hemen döneceksin şartıyla izin verdi.

Bir can, bir canı severse altı aylık yolda ne var.

Evet, Kırk yaşında Medine’ye varmak için, dağları, tepeleri, ıssız vadileri, çölleri aşarak Medine’ye gitti. Ne yazık ki Peygamberimiz evde yoktu. Üzüldü, ağladı, Annesine verdiği sözü hatırladı. Hz.Aişe ( R a ) vasıtasıyla Kâinat’ın Efendisine selamlarının iletilmesini arz etti. Yemen yoluna döndü. Sonrası bilindiği gibi Peygamberimizin vasiyeti üzerine Hz.Ali ve Hz. Ömer Üveys-i bulup Hırka-i Şerif ile ödüllendirdiler. Bir anneye verilen sözün insana nasıl bir sorumluluk yüklediğinin ispatıdır. O, Âlemlere rahmet, âlem ise ona hasret Hz.Muhammed’i (S A V) görmeden dönmek. Bunu duymak, bunu düşünmek insanın tüylerini diken, diken eder. İnsanı yakar kül eder.

Şeyh Abdulkadir Geylani: ( Muhyiddin Gavs-ül-a’zam )

Henüz küçük yaşta tarlada çift sürerken öküzün kuyruğunu tuttu, Öküz dile geldi “ Ey, Abdulkadir Rabbimiz seni bu işler için yaratmadı” dedi. Bunun üzerine Abdulkadir Geylani eve gitti. Annesine izin verirsen İlim tahsili için Bağdat’ta gitmeyi istiyorum. Annesi buna sevindi ve ekledi benim de Muradım senin ilim tahsili yapmandır dedi.

Kırk altını iaşe yapması için koltuğunun altına dikti yolun açık olsun. Belki de bir daha görüşmemiz nasip olmaz. Allah’a emanet ol, hiçbir zaman yalan söyleme ve doğruluktan ayrılma. Abdulkadir Geylani annesinin ellerinden öptü, söz verdi duasını altı yola koyuldu. Yolda bir kervana katıldı bir müddet sonra eşkıyalar kervanı durdurdular, mal ve eşyayı gasp ettiler sıra kervan sahiplerinin üst, başlarını aramaya gelmişti sıra Abdulkadir Geylani’ye geldi

“ Neyin var çocuk dediler” Abdulkadir Geylani kırk altınım var koltuğumun altında dikili vaziyette duruyor. Çocuktur lakırdı ediyor dediler. Sonra tekrar sordular aynı cevabı aldılar. Eşkıya elebaşına götürdüler oda sordu aynı cevabı alınca öyleyse altınları çıkar dedi. Abdulkadir Geylani Annesi tarafından koltuk altına dikilen altınları çıkardı eşkıyalar hayret ettiler.

Sordu eşkıya başı neden doğrusunu söyledin “Ben, yalan konuşmayacağıma, doğruluktan ayrılmayacağıma dair Hakka ve Anneme söz verdim dedi. Bunun üzerine o civan yaştaki Abdulkadir Geylani kırk eşkıyanın tövbe etmesine ve Müslüman olmalarına vesile oldu.

Sözler için söylenenlerin içinde yukarıda yazılı  "insanları birbirine bağlayan ve insanları birbirinden ayıran sözdür" açıklamasının çok iyi tahlil edilmesi gerekir sanırım. Söz membada toplanan sudur. Süzgeçten geçse temiz, süzgeçten geçmezse kirlli olur.

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN                                                                                                   

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..