Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '17

 
Kategori
Sinema
 

Annemin Yarası

Annemin Yarası
 

Filmin senaryosu da, yönetimi de, oyuncuları da oldukça başarılı.


Sinema filmleri de, diziler de izleyicinin aklında ve gönlünde oluşturdukları esintiler oranında karşılık bulurlar.

 

İzleyicisine göre bu esintilerin bir kısmı kimi seyircileri havalandırırken, kimi seyirciler tarafından hissedilmez bile.

 

Ayakları çok da yere basmayan duygusal öyküler üzerine kurulu filmler ve diziler de, aşırı vurdu kırdılı sahneleri hızla değişen aksiyon içerenler de, bilim kurgu ya da korku temaları ile ortaya çıkanlar da, izleyiciyi güldürüp eğlendirmek amacıyla yapılanlar da bu konulardan hoşlanan sınırlı ve belirli kitlelere hitap ederler.

 

Yaşanmış olaylar üzerine kurulan, o olaylardan haberdar olan insanlara kimi süreçlerle ilgili anlamlı ayrıntılar ve mesajlar taşıyan, doğru ve önemli ayrıntıların altını çizmeyi başaran filmler ve diziler de toplumun her kesiminden insanı sinema perdesi ya da ekran başına toplarlar.

 

Onlar gerçek dünya zeminine sağlam basan çalışmalar olarak kendilerini gösterirler.

 

2016 yılı yapımı “Annemin Yarası” öyle bir film.

 

Annemin Yarası, yirminci yüzyıl Avrupa’sında ve dünyanın gözü önünde yaşanan bir dramın, bir kanlı savaşın, aradan uzun yıllar geçtikten sonra ortaya çıkan sonuçlarından sadece bir tanesini konu edinerek bireyler ve toplumlar üzerinde yarattığı yürek acıtan etkilerini izleyicinin dikkatine sunuyor.

 

Bosna’da bir yetimhaneden 18 yaşında ailesini bulmak için ayrılan Salih’in savaş yıllarına denk gelen doğum tarihinde yaşanmış olan acıları filmin akışı içinde ayrıntılara inerek anlatırken o savaş yıllarını anımsayan pek çok sinema izleyicisinin yüreğinde kapanmaya yüz tutmuş sinir uçlarına dokunuyor.

 

Filmin senaryosu da, yönetimi de, oyuncuları da bana göre oldukça başarılı.

 

Film güçlü bir şekilde birbirini izleyen ve izleyiciyi birinden diğerine sürükleyen sahnelerle dolu.

 

Savaşın aynı mahallede yaşayan farklı inançlardaki insanları nasıl değiştirip dönüştürdüğünü; yıllarca komşu olmuş insanların bir kısmının canavar, bir kısmının mağdur ve mazlum hale getirdiğini ve savaş acılarının nasıl uzun yıllara yayıldığını çok güzel ifade etmiş bir çalışma.

 

Filmde Müslüman Bosnalılarla Hıristiyan olanların kendi bölgelerinde, kendi kültür ortamları içindeki yaşam tarzları, alışkanlıkları, ilişkileri de başarıyla işlenmiş. İnsanın dini ne olursa olsun sonuçta insan olduğuna, farklı alışkanlıklarla da olsa aileler kurup kendi düzenini oluşturup yaşanabilir ortamlar kurduğuna dikkat çekilmiş. İnancı ne olursa olsun her bireyin günü geldiğinde kendi vicdanını konuşturduğu da filmin sonunda özellikle vurgulanmış.

 

Geçip gitmiş bir savaşın ardından kurulan yeni düzenlerin içindeki o gözle görülmeyen, savaş yıllarından kalmış kurtçukların günü gelince bu yeni düzenleri nasıl alt üst ettiği, içinde nasıl yıkıcı bir potansiyel taşıdığı çarpıcı bir şekilde ortaya konmuş.

 

Bizi insanlık vicdanı zemininde diğer bütün inanç sahipleriyle bir araya getiren; savaşın çirkin yüzünü sorgulamamız için uyaran bu güzel filmi hiç tereddütsüz sinema seven herkese tavsiye ederim.

 

Kendi çıkarları için dünyayı cehenneme çevirmekten, savaş ve kan temelli bilgisayar oyunlarıyla, filmlerle çocuklarımızın tertemiz dünyalarını kirletmekten çekinmeyenler her gün yeni senaryolarla hamleler yaparken; biz barıştan ve sevgiden yana duranların hiç olmazsa sınırlı süre kalacağımız bu dünyayı güzelleştiren bu tarz çalışmaları alkışlamak, çoğaltmak için bir araya gelmemiz gerekiyor.

 

21.01.2017

11:29   

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..