Anti 4x4 kampanyası

Bizim medyamızda pek yankı bulmadı ama 3 yıl kadar önce Londra’da başlayan bir kampanyanın hedefi, büyük 4x4 arazi araçlarını kent merkezlerinden uzak tutmak.

Kampanya aktivistleri, bu araçların kentte yaşayanlara zarar verdiği görüşünde. Bu araçların popülerliğinin azaltılması için vergilerinin arttırılması ya da şehir merkezlerine girmelerinin yasaklanması için lobi faaliyetleri yapılıyor.

Bu kampanyanın hedefi 4x4 sürüş teknolojisi değil. Fiyat Panda gibi küçük araçlarda dahi 4x4 olabiliyor. Kampanyanın amacı off-road için tasarlanıp şehirde kullanılan büyük arazi araçları.

Bu kampanyanın argümanlarından birisi, büyük 4x4’lerin daha büyük motora sahip olup km başına daha çok yakıt tüketmesi ve normal binek araçlarına göre daha çok egzost gazı yayması.

Bu araçların motor hacmi 5 litreye kadar büyük olabiliyor. Çoğunun kilometre başına yaydığı karbondioksit ise 300 gramın üzerinde.

Normal binek otolarında ise ortalama karbondioksit emisyonu 150 gram düzeyinde.

Dizel motorları genelde daha az karbondioksit yayıyor ama onların da diğer kirli gaz emisyonları (azot oksit ve diğer partiküller) daha fazla.

Ağırlıkları 2 ila 2,5 ton civarında olan bu arazi taşıtlarının sahip oldukları yüksek enerji nedeniyle kaza anında durmaları daha zor ve çarpıştıkları objeye verdikleri hasar daha fazla. Bu hasarın maddi karşılığından çok oluşturdukları güvenlik riski tartışma konusu. Çünkü normal bir binek aracının kütlesi ise 1 ila 1,5 ton civarında. Yüksek risk sadece diğer araçlar için değil yayalar ve bisikletliler için de söz konusu. Üstelik tehlike sadece kütlede değil, kütle merkezinin ve tamponunun yerden çok yukarıda olmasında.

Yapılan kampanyalar arasında bu araçlara "çamur banyoları" önermek gibi sahiplerini tiye alıcı şakalar da var. Çünkü evin hanımı çocuğunu okula götürerek veya alışverişe giderek bu araçları arazide sürülmüş gibi çamurlayamıyor.

Karşı olanlara göre arazi araçlarını şehirde sürmek "kabalık, cahillik ve zevksizlik"

İngiltere, çevreyi ve toplum sağlığını ilgilendiren konularda oldukça radikal kararlar alabiliyor.

Biliyorsunuz Londra’da trafik ve hava kirliliğinin azaltılması amacıyla birkaç yıl önce şehir merkezine giren özel araçlara paralı otoyollarda olduğu gibi ücret ödeme zorunluluğu getirilmişti.

Fakat bu tür kararların alınması ancak verimli ve kaliteli toplu ulaşımın sağlanmasıyla mümkün. Güvenli, temiz, hızlı ve dakik toplu ulaşım sağlanırsa bu trafiği ve park problemini kim çekmek ister ki?