Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Arabesk yaşamlar

Arabesk yaşamlar
 

Küçük Emrah' ın henüz küçük olduğu günlerde, Haznedar' da ilköğretim öğrencisiyken, sınıf öğretmenimiz olan Türk Dili dersinin sert mizaçlı hocası, öğlenci grubunun üst sınıflarında okuyan Küçük Emrah' ı şimdi hatırlayamadığım bir sebepten ötürü tokatlamıştı. Haber gazetelerden önce okulda tüm hızıyla yayılırken, dayak yemeyi normal karşılayan bizler pek ilgilenmemiştik bu olayla. Ertesi gün gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlanan haberlerin ardından, hocamız mahkemelik olmuştu Küçük Emrah' la. Sonrasını da hatırlamıyorum zaten. 

Küçük sanatçıların ve özellikle de arabeskin altın yıllarıydı seksenli yıllar, Küçük Emrah da yeni yeni parlıyordu. İnsanları ağlatan şarkı ve filmleri bizi ağlatamıyordu bir türlü. Onun hayranı olan bir arkadaşımız, videodan Emrah filmleri izlemeye evlerine çağırdığında bizi, iddiaya tutuşurdu her seferinde filme ağlayıp ağlamayacağımıza dair. İddiayı kaybeden fruko gazoz alırdı kazanana. Biz üç kardeş ağlamak şöyle dursun kahkahadan yarılırdık filmin sonuna kadar, üstüne de soğuk gazozlarımızı yudumlamanın keyfine doyum olmazdı. 

Arabesk müzik dinlemeyi içim kaldırmaz zannederken, Ankara- İzmir seferlerinin daimi yolcusu olduğumda bu müzik tarzını bile hazmetmeyi başarabilmiştim, hatta arada favori parçalarım bile olmuştu. Hiç unutmam, bir yolculuğumda keman konçertosu ile başlayan bir müzik çınladı kulağıma. Ben şaşkınlık içinde klasik müzik dinleyen bir otobüs şoförüne denk geldiğimi düşünürken, müzik birden değişti, arabesk oluverdi. Meğer İbrahim Tatlıses' in keman solosuyla başlayan bir parçasını dinliyormuşum. 

Alıştıkça bu müzik tarzına, aslında yaşamlarımızın bir yansıması olduğunu anladım. Önyargılı davranmıştım arabesk müziğe, küçümsemiştim yıllarca. Dinlerken içimi bunaltsa da o keşmekeşliği, yine de çok uzak değildi yaşamlarımıza. Önünü batıya dönmüş biz doğuluları anımsatıyordu. Toplumun ezilmişliğinden, yoksulluğundan beslenen bu müzik türü bir isyandı aslında, tıpkı blues gibi, rock gibi, heavy metal gibi. Başka diyarların müziklerini bu kadar kolay benimserken, kendi toprağımın arabeskini neden bu kadar itiyordum, bilemiyordum o zamanlar. Düşündükçe şimdilerde, anlıyorum ki bu müziği benimsemek, alt kültür olmayı kabullenmeye eşdeğerdi. Halbuki üst kültürün müziği başkaydı, sanat musikisiydi, klasik müzikti... 

Toplumda kendimizi koyduğumuz yerler, ne kadar etkilemiş bizi. Yediğimiz içtiğimiz şeylerden tutun da dinlediğimiz müziklere kadar buna göre şekillenmişiz. 

Artık beğensem de beğenmesem de farklı müzikleri dinleyip, farklı tatları tadıyorum önyargısız. Menengiç kahvesini, meyan kökü şerbetini, kerevizi, kokoreçi, midye dolmayı da sevmemiştim ilk tattığımda, ama deneye deneye müzikler gibi tatlar da anılarımda yer edinmeye başlayınca, ilk kötü izlenimler de siliniyordu hafızamda. Anlamak ve hissetmek yeterliymiş aslında. 

Selam ve Saygılarımla...  

 
Toplam blog
: 26
: 4041
Kayıt tarihi
: 06.10.10
 
 

1974 Tunceli doğumluyum. 1996 Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. Folklorik müzik ..