Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '12

 
Kategori
Anılar
 

Arzuhalciler

Arzuhalciler
 

Çanakkale/Bayramiç


Eskiden arzuhalciler vardı.

Sermayeleri bir daktilo, bir kırık masa ve sandalye.

Kapı önlerinde, işlek caddelerde…

Kahve önlerinde…

Bilhassa mahkeme kapılarında…

Hükümet önlerinde…

Daktilonun yanında bir kanun kitabı.

Uçmasın diye üstüne bir taş konulmuş çeşitli kâğıtlar.

Türküde derya; ”kâtip arzuhalim yaz yare şöyle”

Bu arzuhalciler, öyle yare mektup filan yazmaz.

Çoğunluğu da arzuhalciler, mahkemelerde kâtiplik yapmış kişilerdi, kanunları bilirlerdi.

Yazdıkları dilekçelerde abartılarda olurdu.

Olsun.

Yazılan dilekçeyi alanların bu abartılardan koltukları kabarıyordu ki, dilekçelere itiraz eden bulunmazdı.

“Kaymakamlık En Yüksek Makamına” ya da “En derin saygılarımla arz ederim” falan filan.

Bu kâtiplerin kollarında dirseklerine kadar birerde kollukları olurdu.

*

Çanakkale’ye 10 yaşında bir çocuk olarak geldiğimde, babam Kordon’da kapı önünde birisine bir dilekçe yazdırmıştı.

Okuma yazma oranını düşüklüğü insanları muhtaç ediyordu, okuma yazma bilenlere. Okuma yazma bilmenin, bir fiyatı vardı eskiden.

Cahilin parasını, akıllılar kapardı.

Adam, neredeyse babamın bütün parasını alacaktı. Bir dilekçe yazdırma parasıyla, iki defa Yenice’ye gidilip gelinirdi o zamanlar.

Ne para be!

Adamın daktilosu ilgimi çekmişti.

“Ulen adam ne biçim yazıyor. Helal olsun çok akıllı bir adam diye düşünmüştüm” o zamanlar.

Şimdilerde ne basit şeymiş diyorum, daktilo için.

Eskiden en iyi yazma aracı olan daktiloların yüzüne bakan bile yok.

Atılmışlar bir köşeye daktilolar, yüzlerine bakan bile yok.

Kısacası “müzelik oldu bütün daktilolar” diyeceğim...

Oldular da; “geçenlerde bir işgüzar, bu belgeyi elle değil daktilo ile dolduracaksınız” deyince kafam atsa da, elimden bir şey gelmedi.

*

Âşık Mahsuni, konser için gittiği yerde, bir arzuhalci görmüş. Arzuhalciyi izlemiş, daktilonun “z” harfi her tıklamada takılıyormuş. Arzuhalci “z” harfini her seferinde bir parmağı ile tettirip eski haline gelmesini sağlıyormuş.

Mahsun’u bu durumu görünce, arkadaşlarına hiçbir şey demeden, geçmiş arzuhalcinin karşısına “bir mektup yazdıracağım” demiş.

Bir temiz kâğıt takmış, arzuhalci hazırlanmış yazmaya.

Söylemiş Mahsuni;

Aziz kardeşim Muazzez Azizoğlu.

Der demez, turşu gibi olmuş kâtibin yüzü. Her “z” harfinde parmak görevde. Ritim bozuk, yazma hızı sıfır.

Bu mektubu size, Aziziye’den yazıyorum. Bana az emeğin geçmedi… 

İçinde ne kadar “z” harfi geçen kelime varsa, cümlelerin içinde söylemeye başlamış.

Adam “z” harfini bir tetirmiş iki tetirmiş, bakmış “z” lerin sonu yok.  “Kardeşim git mektubunu başka yerde yazdır” diye kükremiş.

Milletteki tantanayı siz düşünün.

*

Nerden aklıma geldi bu arzuhalciler.

Bayramiç’e gitmiştim, bir Çarşamba günü.

Pazaryerinin girişinde gördüm.

Adam yaşını başını almış ama cin gibi.

Masanın üstünde kanun kitapları, her şey hazır.

Çok tunturaklı bir dilekçe yazdırmak istiyorsanız, hazır adam.

“En derin saygılarla, en yüksek makama” yazmak için hep hazır.

*

En iyi arzuhalci, insanın kendisi olmalı.

Kendi elimin yazdığı yazı, en iyi daktilodan daha iyi yazar.

Şekilcilik olmamalı.

En sade cümlelerle, derdini ifade etmeli insan.

Yazının güzelliği, çirkinliği önemli değil.

Şekilcilik hiç önemli değil.

Geçmişte, okuma yazma bilmeyenlerin ihtiyacından doğdu, arzuhalciler.

Şekilci bürokratların kaprislerinden de iyice beslendi.

“Kâtip arzuhalimi yazma, ben yazarım.”

Her insan;

”Kendisinin kâtibi olabilmelidir.” 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..