Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

Aşk, Karadeniz ve elalem

Çin yapımı pilli radyomda Habertürk’ ü dinliyorum. Teke Tek Özelde Fatih Altaylı, İlber Oltaylı ve Murat Bardakçı, tarih üzerine konuşuyorlar. Aslında sessizlik olmasını istemediğim için radyoyu açtım. Komşunun köpekleri, kesintisiz bir şekilde havlıyor. Ve ben, Aşk’ ı, Karadeniz’i ve Elalemi düşünüyorum. Bazen ellerim tutmuyor, bazen parmaklarım… Uyuşma hissediyorum… Kelimelerim sanki beynimdeki hapishaneye kapatılmış. Özgür bırakamıyorum kelimelerimi. Sıradan kelimeler kullanıyorum yazılarımda sanki. Sahi Aşk’ ı yazacaktım değil mi, Karadeniz’ i yazacaktım ve bir de hani hayatımızda bazı kararları alırken ne derini düşündüğümüz ve ona göre kararlar almak zorunda kaldığımız lanet olası Elalemi…

Yaşamımız boyunca karşılaşabiliriz elalemle. Elalem, her türlü kılığa girebilir… Bazen, toplumdur elalem, bazen anne, bazen baba, bazen, bir şehrin içindeki insanlar, bazen de dünya… Sanki, hayatınızı size, onlar vermiştir de kararlarınızda söz sahibidirler… Sözlü veya nişanlı olduğunuzu düşünelim. Beraber olduğunuz kişi ile deniz kenarında el ele tutuşamazsınız yahut ona sarılamazsınız kolay kolay. Niçin mi? Hani olurda ayrılırsanız elalem ne der? Issız yerlere gidersiniz, kuytu köşeleri seçersiniz sımsıkı sarılmak için. Diyelim ki sevdiğinizin artık sizi sevmediğini hissediyorsunuz yada sizi aldattığını öğreniyorsunuz. Eğer sözlü veya nişanlı iseniz ayrılamazsınız… Neden mi elalem ne der sonra? “ Sen, bilmem kimin eski nişanlısı değil miydin, niçin ayrıldınız? “ Bu, elalem sizin adınızın önüne bir sıfat koymaya bayılır. Sanırlar ki sanki siz o sıfat olmadan varoluşunuzdan, fiziki varlığınızdan bir şeyler kaybedeceksiniz… Bu yaşamı size, elalem vermedi, Yaradan verdi. Elaleme göre hareket eden insanlar, sevmeyi bilmezler. Elaleme göre hareket eden insanlar aşk nedir bilmezler… Ve aşk, insanoğlunun varoluşundan bu yana, zengin-fakir, iyi- kötü demeden her insanın gönlüne saplanmış bazen bir hançer, bazen bir ok, bazen bir yumrudur… Nice şairler, yazarlar, yazdı aşk’ ı. Aşkın peşinden koştuk hepimiz. Aşık olduk bazen, bize de aşık olunduğunu sandık. Karşılıksız aşık olduk bazen.. Şarkılar anlattı aşkımızı, mısralar anlattı bazen. Denize haykırdık aşkımızı, yağmura ağladık ayrıldığımızda. Ama aşık olduğumuz zaman kimse duramadı önümüzde. Elalem, aşkın önünde duramadı, durmamalıydı da zaten. Çünkü gerçekten aşıksa insan eğer, elalemi dinlemez. Çünkü, aşk, bunu gerektirir.

Dün yarıda kestiğim yazıma, kara üzüm bağının altında, ezanın verdiği huzur eşliğinde devam ediyorum. Rüzgar, uzakların sesini bana getiriyor. Ramazan ayının, ilahi havasını seviyorum. Sabah, davulların sesiyle gözlerimi açıyorum, akşam iftar vaktini haber veren top sesini duyduktan sonra denizi izlemeyi seviyorum. Geceleri bir başka güzel oluyor Karadeniz…

Karadeniz, yalnız

Karadeniz, kara…

Karadeniz, asi,

Karadeniz, suskun…

Durgun, Karadeniz…

Karadeniz, anlaşılmaz…

Adı karaydı denizin,

Ama yüreği aydınlık…

İsyanlarında, fırtınalar kopardı Karadeniz.<ı>

 
Toplam blog
: 149
: 435
Kayıt tarihi
: 24.06.08
 
 

1999 yılında Ted Kdz Ereğli Kolejinden, 2003 yılında İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyat..