Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk her şeyden üstün müdür???

Aşk her şeyden üstün müdür???
 

Gün gelir biri çıkar karşınıza, deli gibi seversiniz onu. Onun varlığı tüm dünyanız oluverir bir anda, ondan başka hiç kimse hiçbir şey bir anlam ifade etmez sizin için, sadece sevgilinizden ibarettir dünyanız.

Onun varlığına öyle bir kapılırsınız ki, yıllardır içinde bulunduğunuz ailenizin yerini doldurduğuna inanırsınız birkaç günlük mutluluğun ve ailenizden uzaklaştığınızı hissetmeden bağlanırsınız aşkınıza.

Dostlarınızı silersiniz belki de, yıllar verip dostluk seviyesine taşıdığınız ilişkileriniz tek kalemde silini verir onun varlığıyla…

Kendinizden bile ödün verdiğinizi, kişiliğinizi tek bir insanın yönetimine kendi ellerinizle bıraktığınızı görmek rahatsız etmez sizi.

Sizin göremediğiniz incelikleri görüp de dikkatinizi çekmek isteyen herkes düşmanınızdır bu saatten sonra çünkü aşıksınız, siz bile kendi değişikliğinizin farkındasınız aslında, ama engellemek için ne bir çabanız var ne de yaşadığınız mutluluktan dolayı engellemek isteğiniz var içinizde.

Birliktesiniz, el ellesiniz ve beyaz bir bulut üzerindesiniz ya artık her şey boş gelir size.

Çünkü ‘’Aşıksınız’’…

Kalbiniz yerinde değil artık, gözleriniz renk ayırt etmeden bakıyor dünyaya, pembe gözlükler ardından ve ayaklarınızın altında bembeyaz bir bulut.

Sevgilinizin elleri avuçlarınız arasında ve ikinizde aynı duygularla o saf bulut üzerinde yükseliyorsunuz semaya.

Ne sizin gözleriniz sadece bir buhar kütlesi üzerinde yükseldiğinizi görüyor ne de sevgiliniz.Gözleriniz sadece birbirinizi ve aşkı görüyor.

Siz böylesine gör olmuşken bulut durmadan yükseliyor.Biraz daha yukarı biraz daha …

Aşağıda kalanlar git gide küçülüyor siz yükseldikçe, sadece siz varsınız, kocaman ve gerçeksiniz, diğerleri yalan gibi gelmeye başlıyor.

Aşağıda kalanlar ise, ıssız adaya düşmüş çaresiz insanların kurtarmak için gelen helikoptere kendilerini göstermek istercesine verdiği çabalar gibi, hoplaya zıplaya bir bulutta olduğunuzu söylemek için çırpınıyorlar ayakları sağlam yere basa basa…

Onları görmek isteğiniz olmadığı gibi, göremeyecek kadar uzaklaştığınızı da göremez oluyorsunuz sonunda.

Yükseldikçe yükselen beyaz bulutta uçuyorsunuz sonsuz mutluluğunuza.

Güneşin ışıkları vuruyor artık gülen gözlerinize, yakıcı güneşe yaklaştırırken sizi bulut, siz sarıdan kırmızıya dönen güneş ışıklarına takılıyorsunuz.Sıcaklığı değil kırmızının güzelliğini görmeye çaba gösteriyor pembe perdeler inmiş gözleriniz.

Aşkın kırmızısı kanınızda güneşin kırmızı alevleri karşınızda, mutluluk doruklarda kim olur ki umurunuzda.

Her şey böyle canlı ve güzelken bir rüzgar eser hiç ummadığınız bir anda sallar sizi bulutla birlikte.Hatta bazen öyle sert olur ki bu esindi sizi de bulutu da alabora eder ansızın, neye uğradığınızı şaşırıp düşmemek için daha da sıkı tutunursunuz birbirinize ve mutluluğunuza…

Hala ayaklarınızı yere basmanıza müsade etmez beyaz bulut, uçurur sizi hiç durmadan hatta düşmeyesiniz diye birbirinize daha çok sarılırsınız artık.

Her şey yolunda derken bir uçak belirir ufukta, size yaklaştığını görür gözleriniz ama kaçamazsınız.Bulut sadece mutluluk için ayaklarınızın altında oda nereye gitmesi gerektiğini bilmiyor ki, bir uçak gelirken üzerine hızla, nerede siper alıp kurtulmalı bilmiyor ki.Bir yönetim şeklide yok bu bulutun, sizde yön veremiyorsunuz, çaresiz sıkıca sarılıp bu kocaman kütleden kazasız kurtulmak için bağlanıyorsunuz birbirinize.

Tehlike yaklaştıkça aklınıza aşağıda bıraktıklarınız geliyor bir anda, keşke bende orda olsaydım diyorsunuz, onlar yükselmeden de mutlulardı diye geçirirken içinizden, kollarınızın arasında sevgilinizi son tutuşunuz da olabilir diye pişmanlığı bırakıp sıkıca sarılıyorsunuz.

Büyük bir demir yığını son hızıyla gelip savruluyor yanınızdan, sadece ama sadece ikinizin ayaklarının bastığı kadarı kalıyor bulutun ve diğer kısım uçağım kanadıyla toz olup gidiyor.

İkinizde birlikte olduğunuza şükür ediyorsunuz sevinçle ve daha bir aşkla sarılıyorsunuz birbirinize ilk başta, ama bir bakıyorsunuz bu sıkıca sarılır durumdan kurtulmak, için nefes almak için atacak tek adımlık bir yer kalmamış bulutta, hem bulutunda bu kadar hacimle sizi kaldıracak gücüde olamaz.Yinede yüksektesiniz, düşene kadar bir başka bulut ayaklarınız altına yerleşir nasıl olsa diye sabır ile tutunuyorsunuz birbirinize.

Uzun bekleyişler, hep aynı şekilde durarak, ne ona ne kendinize özgürlük için alanınızın olmayışı ağır ağırda olda düşüyor olduğunuzu bilmek ve yeni bir bulutun gelmeyişini görmek, seviyor olmak ama hep böyle yapışık durumda olmanın sizi ne denli rahatsız ettiğini fark etmek, güneşin sıcaklığını bu haldeyken vücut ısınızla birleşip ne kadar yakıcı olduğu fark etmeye başladınız sonunda.

Ama adın atacak yer yok ki?!!

Hem çok yüksektesiniz düşerseniz tutunacak hiç kimseyi hiç bir şeyi bulamazsınız ki…

Böyle olmayacağını da gördü gözleriniz sonunda.Şimdi ne yapacaksınız??

Önce biriniz fedakarlık edip atlasa ve diğerini kurtarmaya yardım bulsa? Olmaz.Ya düşen ölürse diğeri de beklemekten ölecek o zaman.

Peki dayansanız nasıl olsa bulut yavaş yavaş indiriyor sizi? Bu günler alır, sıkıldınız bu durumda beklemekten hem yoruldunuz da ve sıcak, buna dayanamazsınız.

Öyleyse birlikte atlayın ölürsek de birlikte ölürüz, yaşarsak da.

Evet, evet en mantıklısı bu olmalı, mutluluk birlikteydi sonuçta birlikte olmalı…

Derin düşünceler sonrası son kez sıkıca sarılırsınız ve el ele atlarsınız yüksekten yer yüzene, uçarcasına.

Ama ummadık bir şey olu verir, birlikte olan elleriniz bu hızda havadaki basıncında yaptığı rüzgar etkisiyle uzaklaşır birbirinden.

Hayır, bu olamaz! Planlamamıştınız bunu bu masalın sonunda ellerin ayrılması yoktu, birlikte kurtulacaktınız yada el ele sonsuza yolcu olacaktınız.Bu yoktu, bu yoktu olmalı…

Dehşetle birbirinizden uzaklaşmanın acısını duyarsınız yere çakılmanın korkusu arasında, ayaklarınızın altında duran sizi uçurun o buhar kütlesi beyaz bulut, yağmurlar yüklü kara bulutlar olarak gelir durur bu sefer göz kapaklarınızda.Çaresiz giden sevgilinize bakarsınız nemli gözler ardında.

Savrulurken deli rüzgarda ne olacak şimdi diye düşünüp savrulursunuz, hem sema da hem de kendi duygu deryanızda…

Hala düşüyorsunuz ama…

Yere yaklaşırken birde bakmışsınız bu kadar uçup savrulduğunuz halde, o kadar zamandır uzaklaştığınızı sandığınız, hiç umut bile etmediğiniz sevdikleriniz aşağıda.Siz nereye gittiğinizi bilemezken onlar her zamanki yerlerinde hep birlik olmuş düşüşünde sana zarar gelmesin diye bir brandanın uçlarından tutmuş şefkatli gülümsemeleriyle seni olası bir zarardan korumak için bekliyorlar.

Bir an düşünüyorsun kendi kendine işte o anda;Aşk her şeyden üstün müdür?

Senin gibi oda savrulmuş ama sevdiklerinin kollarına düşmüştür.Uzun zaman yaşıyor olmanın şoku ve mutluluğu içinde başka bir boyutta savrulup durmuşsunuz ikinizde…

Şimdi bunca zaman varlıklarını unuttuğun halde senden hiç vazgeçmeyen, sabırla bekleyen sevdiklerin mi? Yoksa her şeyi dorukta yaşadığın, mutluluğu da acıyı da paylaştığın halde yollarınızın ayrılması için bir bahane bulmuşken ikinizin de geri dönmeye ihtiyaç duymadığı aşkın mı???

Hangisi daha üstün????

 
Toplam blog
: 205
: 4593
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

86nın bir kış günü doğmuşum, belki de ondadır kışı çok sevişim .Hayatın gerçeklerini görüp nefret..