Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '11

 
Kategori
Sinema
 

Aşk Tesadüfleri Sever (mi)?

Aşk Tesadüfleri Sever (mi)?
 

Tesadüfler hoş ve sevecen, ta ki…


1977 yılında bir gün bir kadının doğum sancıları başlar ve kocasının kullandığı bülbül görünümlü Serçe otomobille hastaneye yetiştirilir. Kocası yedi derece miyop, bir o kadar astigmattır ve ehliyetini Migros’tan almıştır, hastane önünde park etmiş kocaman arabayı görmez, arkadan bindirir… 

Arabanın içinde bir başka hamile kadın vardır. Az önce rutin kontrol için gittiği kadın doğum uzmanından çıkmıştır. Uzman dediğime bakmayın, anatomi dersinden defalarca çaktığı hâlde diploma almıştır. Odasındaki tıbbi cihazlara, vazo veya tablo gibi aksesuar muamelesi yapmaktadır. Bu yüzden kadına, doğumuna daha epey süre olduğunu söylemiştir ve karnındaki çocuğa kordon dolandığını anlayamamıştır. Tesadüf işte!... 

Arabaya arkadan bindirilmesi sonucunda karnındaki bebek galeyana gelir, “İçeride bir huzur vermediniz!” diye isyan eder. Böylece iki anne aynı gün doğururlar; biri erkek, biri kız iki bebe gözlerini aynı anda şu zalim dünyaya açarlar. Tesadüfen… 

İşte böyle başlar Aşk Tesadüfleri Sever filmi. Rastlantılar film boyunca sürer, sürer. Öyle ki, tesadüf olmayan hiçbir sahne izleyiciye tat vermez… 

Keyifli, eğlenceli ve oldukça duygusal bir film. Rastlantılar öyle fazla sırıtmaz aslında, her an herkesin başına gelebilecek türdendir. 

Sinemada bir gurup genç vardı, içlerinden biri fazla hislenmemiş olacak, arkadaşları, film arasında, ne duygusuz çocuksun diye sataşıyorlardı. Demek istedikleri “Ne odunsun arkadaş!” gibi felsefi bir cümleydi aslında. Herhalde babaları yaşındaki bendenizin de pek fazla hislenmediğini anlamış olacaklar, odunluk konusunda genelleme yapmama nezaketini gösterdiler… 

Tesadüfler filmin ikinci yarısında da sürer. Bir de bakmışız, her sahnesini zevkle izlediğim, girdiğime asla pişman olmadığım, bitmesini hiç istemediğim, verdiğim her kuruş için helal olsun dediğim filmin sonuna gelmişiz. Öyle bir tesadüf olur ki… Böylesini Türk filmlerinde bile görmek mümkün değil. 

Film başka bir ülkede senaryolaştırılmış gibi başlar, yine orada yapılmış gibi devam eder, ama Türk gibi biter. Ne diyelim, buna da şükür! Ya dört başı mamur bir Türk filmi olsaydı!... 

 
Toplam blog
: 173
: 2173
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..