Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkı bilmem ki

Aşkı bilmem ki
 

Ne desem, bilmem ki, ben bu konuya yabancıyım gibi geliyor. Aslında bana hep ütopik bir duygu, yaşanmamış mutlulukların, hayali algılaması hissi veriyor. Ama bir şey biliyorum deyim olarak, daha da sadeleştirirsem, kelime olarak her zaman dilimizin üstünde gezer durur.

Ben hissedemem ki, yaşamadıkça. Ama ayrı biyolojik bütünlüğe sahip varlığın; düşüncede, duyguda bir olabilme güdüsünün samimiyetini. Herhalde karşılıklı kendi fizyolojimizden sıyrılmalıyız. Belkide birleştirmeliyiz.

Görünüre bakmayın, duyguda birlikte yaşamalıyız. Benim ben'imi kendine katmalı, benimle beraber kendide yok olmalı. Yaşarken görünür dünyadaki, davranışları sevginin dışında tutmalı. Her şeyden üste saygıyı çıkarmalı ama resmiyetten değil, farkına varmadan aşktan olmalı.

Monoton olmamalı diye düşünüyorum, karşılaşınca birbirlerinin magnetik dalgası ile kimyasal değişim olmalı herhalde. Görünce, kaşılaşınca heyecana boğulmalı. Dudakları pırpır uçmalı, avuçları terlemeli sevecen kıpırtılar tüm hücreleri istila etmeli.Ayrı kalmaya dayanamamalı. Belki iki varlık tek oluyor, çünkü ortak sevgi doğuyor. Bu biyolojik heyecana benzemezdir sanırım. Olaki ruhumuz nefsimizle bir olup kucak açar sevgiye. Bu mu aşk. Ama ben bilmiyorum, karşılaşan aşkların ne hissettiklerini. Anlatan çok, ama devam ettiren değil. Hep yarı yolda kesen.

Ben diyorum ki özgür olmalı. Bizimle beraber, çevrede özgür olmalı. Fertler insanlaşmalı, herkes kendi mutluluğuna doymuş olmalı. Senin mutluluğuna göz koymamalı. Kendi mutluluğunda kaybolmalı ki, diğerlerine cazibe hissi vermeye. Ben nasıl özgür yaşarım, herkes özgür olmadıkça. O zaman, sizde, beni bulma ortamını bulamam.

Baksana serçelere genlerine işlemiş korku. Ben onlara laf anlatamıyorum, halbuki bir bilseler sevildiklerini. Birde öbür taraftan sokulsam yakalamaya desem. Bakıyorum inanmıyor. Çünkü hep insani, medeni tarafını unutmuş ona yaklaşanlar. Hep kendi düşüncelerinin peşinde koşmuşlar. Serçeye sormamışlar.

Bu toplum da da her alanda eğitilmeyen insan, bir yönüyle zafiyet yanından kurtulamıyor. İşte bu özgür olmamızın sınırını varmı ediyor, yaksa kaldırıyormu diye düşünüyorum. İnsanlarımızda serçe gibi, nasıl inansınki çevredekilere. Ben desem de yo diyor. Çünkü psikolojimiz genlerimizi yapılandırmış. Olmayacak ütopya.

Şimdi diyorum bu görünür ortam da nasıl özgür karşılaşacağız. Kuşku olmaz biliyorum sevgide, ama başlarken var bu herkeste diye hissediyorum. Görüyorum alevli bir girişin ilerisi, hiç bilinmeyen durakta bazan neden buharlaşır. İşte ben anlamam seyir halini aşk'ın

Öyle özgür ortam, varmı ? Yok işte . Olmadağı için oluşan aşk'ların çoğu ömrünü uzatamıyor. Bir birlerine kendini adayamıyor sevenler. Ama bence bu ortamın en büyük mikrobu kıskançlıktır. Bu hastalık belki ket vuran aşklarımıza. Nasıl önlensinki, bu duygu his refleksimizden. Çünkü serçenin sokağı bizimde sokağımız. Serçeyi inandıramamış toplum! biz onun içinden birey olarak bizi inandırabilirmi. Onun için diyorum aşı çoklarını korumuyor.İşte ben bilmediğimi tahmin ediyorum ki, bu duygu iki taraflı sürüp gidecektir.

Aslında bu "kıskançlık" hastalığını biraz ayrı tutalım. Asıl olan inanmak ve güvenmektir. Zaten herhalde bu iki duyguya sahip se insan, herhelde aşkın merdivenlerinden yürümeye başlar. Sağlıklı olmak istiyorsan arkana bakmayacaksın önüne kendine bakacaksın. Empati içinde doğru değerlere ulaşmaya çalışacaksın. Diye düşünüyorum. Devam etmesi gereken sosyal yaşamdaki realist aşk için. Diye düşündüm.

Ama birde deli aşk vardır. bir anda eriyip akan bir atomda birleşen, ben onu bilmem işte.

nariçi.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..