Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Asmalı, kesmeli, dövmeli mescit...

Asmalı, kesmeli, dövmeli mescit...
 

Siz de haftasonu her ne amaçla olursa olsun (dans etmek, eğlenmek için, rakı-balık için, metre kareye karşı cinsten 10 kişi düştüğü için veya sadece herkes oraya gittiği için) arada ya da sık sık Asmalı Mescit'e gidiyor musunuz? Hayır mı? O zaman yalnızca vakit geçirmek için okuyun yazımı. Amaaaaa, cevabınız evet iseeeee, o zaman bir ricam olacak bu yazının sonunda sizlerden.

Eski halindeki tertip, düzen, saygı ve hoşgörüden fazla iz taşımasa da, haftaiçi ayrı haftasonu ise bambaşka dolup taşar Asmalı Mescit. Dar sokaklarına taşmış masalarında rakı-balık yapan da olur, kebap yiyen de, yalnızca içip eğlenen de. Çok saygın, yıllardır aynı kalitede hizmet veren meyhaneleri de vardır, mekanın popülerliğinden nemalanan ve biraz iç dizayn makyajı ve DJ'le işi götüren barları kulüpleri de.

İşte bu noktada insan der ki: Vay beee, sırf "Asmalı" diye buraya bu kadar çok insan geliyor, maliyeti 3 TL olan şeyi 25-30 TL'ye içiyor.. Peki bu mekanlardan ne beklersiniz? Oraya eğlenmeye gelen ve gönüllü şekilde bu parayı veren müşteriye karşı biraz saygı değil mi. Ama maalesef öyle olmuyor. Hangi davranışa maruz kalırsak kalalım popüler mekan ya, herkes oraya gidiyor ya, orda çok kız/erkek oluyor ya, "Asmalıdaydım yaaa" demenin havası başka oluyor ya, işte bu nedenlerden dolayı gitmeye devam ediyoruz. İnsanı ya lafla ya da gerçekten el kolla dövmeden göndermeyen mekanlara prim üstüne prim yaptırıyoruz.

Bunları yazdım çünkü sizlerle bu haftasonu Sofyalı sokaktaki Faces adlı mekanda maruz kaldığımız davranışı paylaşmak istedim. Yazmadan önce de araştırdım, birkaç tane blog ve internet sitesinde yine benzeri şikayetlerle yazı yazmış insanlara rastladım. Bu arada mekanın çok uzun bir geçmişi de yok, bu senenin başı gibi açılmıştı.

Cumartesi akşamı 2 arkadaşımızı beklemek üzere 2 kişi bu mekana girdik. Saat 22:00 civarıydı. Bir garson gelip saat 22:30 da masaların kaldırılacağına dair bilgi verdi, biz de tamam dedik. Saat 22:30 olduğunda masalar henüz kalkmamıştı ki, 2 arkadaşımız geldi. Arkadaşlarımız geldikten sonra sandalye eksiğimiz olduğu için sandalye istedik ancak masalar kalkacak gerekçesi ile garson arkadaşlarımıza "Siz de koltuğa oturun sandalye yok" dedi. (masa etrafında 2 sandalye ve karşısında duvara yapışık bir koltuk düşünün). Bir süre sonra sandalye geldi neyse ki. Saat 23:00'e doğru sandalyeler kaldırıldı, masaların boyu uzadı desk oldu ve mekanın tüm duvarı boyunca devam eden bitişik koltuk üzerindeki minderler kaldırıldı. Hiçbir itirazımız yoktu çünkü mekan belli bir saatten sonra kulüp oluyordu. Biz de bir süre sonra zaten çıkacaktık.

Biliyorsunuz ki artık mekanlarda sigara içilmiyor haliyle herkes dışarı çıkıp sigara içiyor. Havanın da serin olmasından dolayı montunuzu alıp çıkıyorsunuz dışarı. Biz de montlarımızı minderi kaldırılmış koltuğun üzerine, hemen masamızın dibine koymuştuk. Kısa bir süre sonra tam olarak ne ile görevli olduğunu anlamadığım bıyıklı, küpeli bir çalışan gelip "GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ YARATIYOR" gerekçesiyle montları vestiyere vermemiz gerektiğini söyledi. Ancak o kalabalıkta vestiyere mont vermek ve her sigara içmeye çıkışta gidip geri istemek pek pratik değildi. Biz de montları güzelce katlayıp üst üste koyduk koltuğun en köşesine duvar dibine. Aynı çalışan bu sefer hiç de kibar olmayan, hatta hakaretvari bir tavırla:

- Ben size az önce ne dedim?? Bu montları buraya koymayın demedim mi?" diye çıkıştı.

Arkadaşım kendisine tamam hadi abicim kaldırıcaz derken (ki masaların altında asacak bir çengel olsaydı oaraya da asabilirdik montları)

- "Benle böyle konuşamazsın. Ne öyle tamam hadi filan ne biçim konuşuyosun sen!!" demeye başladı. Bir sonraki cümlesi ise;

- "İki dakika içinde çıkmış olun buradan yoksa ben gelip çıkarmayı bilirim!" oldu.

Bu terbiyesiz tavıra karşı orada kendi terbiyemizden ötürü (ve mekanda bu çalışanın arkasında toplanacak on kişi daha olduğundan) cevap vermeden ayrıldık oradan.

bu olayın üzerine şunu farkettim: İstanbul artık gerçekten yaşanacak bir yer olmaktan çıkıyor. Artık kaliteli olduğu düşünülen mekanlara semtlere de insana değer vermeyen işletmeler hakim oluyor. Etrafı kraldan çok kralcılar sarıyor, kimin parasıyla ya da gücüyle kime tafra yaptığını bilmeyen kabadayılar huzur kaçırıyor.

Şimdi en başta bana kimler evet demişti? Kimler gidiyordu Asmalı'ya? İşte onlardan ricam: Eğer müşteri olarak doğru düzgün muamele görmek istiyorsanız, değer bilmeyen, insana saygı duymayan mekanlara nereden para kazandıklarını, nasıl ayakta durduklarını kimin parası sayesinde maaş aldıklarını gösterin!!

Ben yıllardır kötü muamele grdüğüm mekana gitmiyorum ve listem İstanbul'a geldiğimden beri gün geçtikçe kabarıyor!!

 
Toplam blog
: 19
: 1679
Kayıt tarihi
: 03.09.10
 
 

Kendi kendine şarkı söylemeyi, yazı yazmayı, hediye almayı (hatta yapmayı), fotoğraf çekmeyi, her..