Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '13

 
Kategori
TV Programları
 

Asmalı Konak’a bağlanan Karagül ve Dila Hanım’ın pembeleşen halleri

Asmalı Konak’a bağlanan Karagül ve Dila Hanım’ın pembeleşen halleri
 

Aslında bu yazımı Karagül’ün ilk ve tek bölümünü izledikten sonra yazmayı düşünüyordum ama fırsat olmadı.

Henüz yayınlanmadan yazmış olduğum yazımda Karagül’ün Cuma günü yanlış seçim olduğunu söylemiştim.

Cuma rekabetin en fazla olduğu günlerden biri malumunuz. Bu rekabetin tam da ortasında kendini sağlamlaştırmış dizilerin karşısına çıkmak büyük cesaret.

Merak uyandırıcı bir öyküye sahip olmasına rağmen bu sebeplerden dolayı dizinin işinin zor olduğunu söylemiştim.

Ancak Karagül beklenenin oldukça üstünde bir öyküyle karşımıza çıktı. Ve bir bakıma aynı topraklarda olan başka bir öyküyle Cuma günü yayınlanan Dila Hanım dizisinin son bölümlerinde ki kötü senaryosu da Karagül’ün önümüzde ki günlerde daha iyi bir çıkış yakalayacağının göstergesi gibi duruyor.

Dila Hanım dizisine en başından beri fazlaca eleştiriler yapılırken, bitti bitecek denilirken ben hep tersini savunmuş, senaryo düzelirse Dila Hanım’ın ciddi çıkışlar yakalayacağını savunmuştum.

Nitekim senarist değişikliği ile Dila Hanım o çıkışı yapmış uzun bir sürede Cuma’nın iyileri arasında ki yerini almıştı.

Ta ki senaryo Yazıcılar Grubuna emanet edilene ve Seyit Bey diziden çıkarılana kadar.

Hoş bu yazıcılar grubunu da anlamış değilim kimler yazar, kimler yazmaz, etkin kimdir, kim değildir, grup ne kadar bağımlı ya da bağımsızdır? Bu bilinmezlerle işi devralan grup Engin Şenkan’ın oynadığı karakterin dizide ki boşluğu fazlaca hissedilirken üstüne birde o büyülü öyküyü Yeşilçam’a bağlayıp pembe feodalizme bürüdüler.

Tabii senaryo bu gruba geçmeden içinde sıkıntıları barındırıyordu.

Başlangıçta Zülküf Yücel’in kendi içinde zengin hikâyeye sahip olan işe yanlış dokunuşu kısırlığa itmişken Ayfer Tunç’un gelmesiyle bir süre toparlamış çok iyi bir çıkış yakalamıştı.

Ancak oda “kadınların ayakları sağlam basmıyor” söylemiyle işi devr alırken değer yargılarından uzak ya da gelgitli kadınlar yaratmıştı.( Evin yengesinin başka bir adamdan hamile kalması, Dila Hanım’ın gelgitleri vb gibi)

Tabii kadınlar böyle olurken erkeklerinde ayaklarıyla oynanmıştı. Senaryo bu gariplikler içinde yol alırken Yazıcılar Grubu işin içine dahil olmuş onlarda seyircinin hafızasıyla oynamayı tercih ederek bugün gelinen yere getirmişlerdir.

Rıza karakterinin ilk bölümlerinde Dila Hanım’a söylediği “ben hiç aşık olmadım” sözleri yok sayılarak hayal aleminden bir kadın ve çocukla Arzu karakteri yaratılıp, fragmandan anlaşıldığı kadarıyla Lale Devri’nde Azra karakterinin yapmaya çalıştığı ama beceremediği erkeği uyutarak ırzına geçme havası Arzu karakterine yaptırılarak güzelim işi Brezilya işine çevirmişlerdir.

Oysaki atlanan gerçek şuydu. Dila Hanım iki sebeple seyirciyi ekrana bağlıyordu başta Erkan Petekkaya ve Hatice Şendil olmak üzere dizide ki oyunculara duyulan sevgi diğer faktör ise Rıza Dila aşkının masalsı büyüsüydü.

Her şeye rağmen Dila Rıza aşkının masalsı büyüsü seyirciyi ekrana kilitliyordu.

Bugün ki senaryoya rağmen hala iş yapıyorsa bu dediğim gibi oyunculara duyulan sevgidendir. Birde Necip Memili’nin üstün performansıyla hayat verdiği Azer karakterinin sıra dışı öyküsüdür. Sakın ola ki Azer’e dokunmasınlar.

Ama ikinci sezonda devam kararı alan dizi yeni gelecek olan senaristle de toparlayamaz masalsı aşkı koruyamazsa korkarım ki işi zor.

Sağlam bir öykünün üzerinde böylesine gereksiz oyunları oynayarak bugünün senaryolarına benzetmeye gerek yoktu.

Bu tür Hanımlı, Beyli Anadolu topraklarında yapılan diziler ister uyarlama ister özgün olsun seyircinin kafasında sabittir bu yüzden sağlam erkek, sağlam kadın profilleri olan yapımlar olmaya mahkûmdur. Seyirci o topraklarda yapılan dizilerde Brezilya dizilerinde olan pembe erkekler görmek istemiyor. İkinci, üçüncü kadın entrikalarını istemiyor. Ayakları sağlam yere basan, sevdiği kadın için her şeyi göze alan deli fişek erkek karakterleri görmek istiyor.

Aman ha bu ayak sağlamlığı da yanlış anlaşılmasın zira bizim ayak sağlamlığından anladığımızla senaristlerin anladığı şey çok farklı.

Yani kısacası o topraklar seyirci için bir büyü yaratıyorsa karakterleri de aşkları da masal kahramanlarında ki gibi olsun istiyorlar. İşte Dila’nın şu anki handikabı budur. Masaldan uzaklaşılıp yalana kayan Brezilya saçmalıklarına dönmesi.

Oyuncuların üstün performanslarına senaristlerin de ortak olması gerekmektedir. Erkan Petekkaya ve Hatice Şendil çok iyi bir ikili oluşturmuşken bu ikilinin dizideki karakterlerinin inandırıcılığını kaybettirmesinler.

Bu arada kanalın da diziye gerekli özeni göstermesi gerekmektedir. Madem devam kararı alındı sürekli verilen araların dizilere faydadan çok zararı olduğu gerçeğini de unutmamak gerek. Yarışmalar şu bular için bölümlerin yayınlanmaması ve de tanıtım fragmanlarının yeterince dönmemesi dizinin gidişatını da fazlasıyla etkilemektedir.

Biran önce bu çıkmazdan dönülmezse yerini Karagül’e kaptıracaktır. Çünkü yeni bir masal o topraklardan geliyor. İşte bu yüzden bu iki dizinin bu yarışta birbirlerine rakip olduğunu düşünüyorum.

Tabii Karagül şu anki mevcut seyrinden uzaklaşmazsa sadece Dila Hanım’ı değil Cuma’nın diğer dizilerini de zorlayacak.

ÖZCAN DENİZ KARAGÜL'E DÖNEBİLİR

Karagül’e gelince tek tek oyuncuları saymaya bile gerek duymuyorum. Hepside kendini ispatlamış isimler ve dizide de oldukça başarılılar.

Dizinin en önemli karakteri Ece Uslu çünkü dizi bir kadın hikâyesi ve burada da Uslu’nun oynadığı Ebru karakterinin yaşadığı ve yaşayacaklarıyla anlam kazanıyor dizi.

Ece Uslu beğendiğim bir oyuncu burada ki Ebru karakterine de çok iyi uymuş.

Dizinin FOX TV’de olması sebebiyle endişelerim var. FOX TV’nin bugüne kadar pembe dizi mantığında yer alması sebebiyle bu dizininde zaman içinde pembeleştirilmesinden korkuyorum. Konusu bu kadar zengin ve gerçeğin içinden gelen bir dizinin umarım ilerleyen zamanlarda özüyle oynanmaz zira şu anki merak uyandıran öyküsüyle devam ederse adından sıkça söz edilecek ve bu yıl FOX’a en iyi getirisi olan işi olacaktır.

Dizinin henüz bir bölümünü izlediğim için çok fazla detaylı irdeleyemeyeceğim şimdilik ama Asmalı Konak benzetmelerini neye dayanılarak yapıldığını anlamak da zorlanıyorum.

Yani sırf konakta çekilmesi ya da Özcan Deniz’in bir bölüm oynaması mı Asmalı’ya benzetmiş diziyi. E o zaman Yavuz Bingöl Ece Uslu ikilisi Zerda’da oynadığı içinde Zerda’yı anımsatıyor mu diyelim!

Şimdi bu mantıkla bakınca her konak dizisine Asmalı mı demeliyiz? Ya da benzer karakterleri oynayan aynı oyunculardan dolayı Asmalı’ya mı bağlamalıyız?

 Asmalı Konak dizisinin senaryosunun uzağından bile geçmeyen bir dizi var ortada.

Asmalı’nın Bahar’ı kuma değildi ki hiçbir zaman. Dicle bir gecelik ilişkiyle Seymen Ağadan çocuk sahibi olmuştu konakta da kalmaya mahkum olmuştu.

Ama Karagül’deki Narin karakteri bildiğimiz doğu mantığı içerisinde evlendirilmiş teyzekızı. Yani evde çalışan hizmetçi değil, bir gecelik ilişkide değil. Üstelik öldürülen kocadan çocuğu yok aksine Ebru’nun çocuğuna annelik yapıyor. Yeri gelmişken Özlem Conker’in de başarısını Narin karakterine kattıklarını es geçmeyeyim. Oldukça başarılı bir performans sergilemiş.

Ebru karakteri ise nikahlı hiçbir şeyden haberi olmayan hatta oğlunun bile öldüğünü sanan bir erkeğe kendini adamış şehirli bir kadın. Bahar Seymen aşkından çok uzak, Bahar karakterinden de çok uzak.

Sadece bir erkeğin sunduklarıyla yetinen, anlattıklarını bilen ölümüyle gerçeğe dönen savunmasız saf bir kadın Karagül’ün Ebrusu. Yüzlerce var olan kadından biri.

Özcan Deniz yani eskilerin Seymen Ağası şimdilerin Murat’ı abisi tarafından öldürülüyor tek bölümle bile Asmalı’da ki Seymen’den uzakken bu benzer birçok benzemezlikler içinde Asmalı’ya nasıl bağlanıyor dizi çok merak ediyorum açıkçası.

Üstelik Bahar Seymen aşkı masalsı bir aşkken burada bir masal yok gerçekler var. Doğuda birçok kadının başına gelen şehirli eş çocukları ve bilinmezlikler. Sakat erkek çocuklarını yok sayma, erkek çocuklarına verilen önem. Mal hırsları. Kadının yeri.

Özetle, bizden bir öykünün dizi hali. Bir kadın öyküsü.

Yani dizileri eleştirirken birçok eleştirmenin hangi noktadan baktığını bazen anlamakta zorluk çekiyorum. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz bunun açıklamasını yaparken sırf eleştirmek için hiç alakası olmayan kalıplara sokmak bu mantığı anlamıyorum.

Üstelik Asmalı Konak Ürgüp’te çekilmişken bu Urfa Halfeti’de çekilmiş bir dizi neresinden bakarsanız bakın benzerliği olmayan bir işi benzetmek neye dayanılarak yapıldı gerçekten anlamıyorum. Yani Asmalı sevildi bunu da benzetirsek izleyici izler diye düşünülerek söyleniyorsa onu bilemeyeceğim ama o mantık da seyirciyi küçümsemekten öteye gitmiyor ne yazık ki.

Bunlardan birine bakalım neden benzetilmiş;

Milliyet Cadde yazarı Ali Eyüboğlu 29.03.2013 tarihli yazısında şunları söylüyor.

Ancak “Karagül” bana biraz “Asmalı Konak Halfeti” gibi     geldi.

Çünkü “Asmalı Konak’taki gibi “Karagül’de de bolca avlulu taş evler, yaşadıkları yöreye birkaç gömlek fazla gelen ha bire yemek yapan güzel kadınlar var.

Şimdi sırf bolca avlulu taş evler ve güzel kızlar yüzünden Asmalı Konak demek diziye de yörenin kızlarına da haksızlık.

Bir kere bölgenin kızları çok güzeller Sayın Eyüboğlu kaldı ki dizilerin görsellik istediğini en iyi siz bilirsiniz.

Avlu ve taş evlere gelirsek Sıla’da da bu çokça fazlaydı Büyük Yalan’da da kaldı ki Karagül’e gelene kadar bir yığın Konak dizisi çekildi. Yani sırf Asmalı’nın avluları yüzünden Konak dizisi çekilmesin mi? Senaryo benzemedikten sonra bu ufacık ayrıntılarla benziyor demek haksızlık değil mi? Oldu olacak Zerda’ya benzetseydiniz de tam olsaydı.

Tabi Eyüboğlu’na fazla haksızlık etmeyeceğim birde hiçbir gerekçesi olmadan benzetenler var onlara hiç girmeyeceğim en azından Eyüboğlu ufak bir benzerlik bulmuş.

Dizinin bana göre şimdilik tek ve en büyük ayıbı Halfeti’yi Antep’e bağlamaları. Hadi dizideki kokoş bilmiyor Özcan Deniz’in canlandırdığı Murat karakteri kokoşu niçin düzeltmiyor? Bu düzeltme olmayınca ve sık sık dizide Antep kullanılıp Urfa es geçilince Antepli iş adamlarından destek mi alındı da Urfa’ya ayıp ediliyor düşüncesi hakim oluyor ki o zaman neden Halfeti’de çekildi gidip Antep ilçelerinden birinde çekilseydi diyesim geliyor.

Bu önemli yanlışlık dışında bir de senarist değişimine değinmek istiyorum. Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat ile başlayan dizi Pınar Uysal ve Funda Çetin ile devam ediyor. Öyküsü Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat’a ait olan dizinin bu değişikliğe neden ihtiyaç duyduğunu anlayamasam da şu an ellerinde olan işlerin çokluğuna bağlıyorum. Yine de onların kalemiyle kendilerine ait olan bir öykünün daha iyi dile gelebileceğine inanıyorum. Umarım senaryodan tam desteklerini çekmemişlerdir.

Bir diğer ayrıntı da Özcan Deniz’in konuk oyuncu olarak geri dönme olasılığı. Bu durumda Yavuz Bingöl faktörü nasıl işlenir bilemiyorum ama dizinin kendi içinde ki esrarengizliği Özcan’ın bir hayat sigortasına bağlanmasına neden olabilir gibi duruyor. Abisiyle anlaşmalı bir ölüm oyunu. Borçlardan kurtulmak için bir hayat sigortası.  Neticede “bir planım var” demişti Murat abisine oysaki sonrasını bilmiyoruz. Bildiğimiz mal ve erkek çocuk kavgasıyla abisi tarafından öldürülen Murat.

Dizinin müzikleri de bölgenin dokusuna uygun ama ilk yazımda da söylediğim gibi jenerik müziğinde fazlaca Aşk Ceza dizisinin izleri var. Ben o hissi alıyorum en azından.

Özetle dizinin seyri de konusu da iyi FOX pembeleştirmedikten senaristlerde özgün içeriğinden uzaklaşmadıktan sonra Cuma günü bu yıl olmasa da gelecek sezon çok daha iyi yerlerde olacaktır dizi. Bu yılda eğer var olan yapımlar pembeleşmekten çıkıp, kendilerini biran önce toparlamazlarsa ellerindeki seyirciyi Karagül’e kaptırmaları yakındır. Şu an ki tabloda zaten bunun göstergesidir.

oyatekin@gmail.com                                         

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..