Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '09

 
Kategori
Dilbilim
 

Ataç’ın sözcükleri

Ataç’ın sözcükleri
 

Nurullah Ataç..



Ataç dendi mi, “ Öz Türkçe”, “deneme”, “günce” gelir akla.

Ataç’ı sevdiren de, saldırıya uğratan da, onun “ Öz Türkçe” tutkusudur. “Öz Türkçe”, dilimizin Dil Devrimi’yle kazandığı aşamanın adıdır.

Dil Devrimi, Türk Devrimi’nin içinde önemli bir yer tutar; düşüncenin gelişmesinde/ özgürleşmesinde bir “mihenk taşı”dır.

*****

Dil Devrimi’nin başlangıcı, Türk Dil Kurumu’nun (*) kuruluş tarihi olan 12 Temmuz 1932’i sayılır. Ataç’ın “Öz Türkçe”‘yle ilgilenmesi ise daha sonradır. Ataç, 1944‘ten sonra, "Öz Türkçe" sözcükleri kimi yazılarında kullanmıştır. Bunları başlangıçta tek tük kullandığı için, bunlar birer “deneme”den öteye gitmemiştir. Ancak, sonraları, “Öz Türkçe” sözcük kullanma, Ataç’ta bir “tutku”ya dönüşür. Bu tutku, ölümüne, 17 Mayıs 1957’e dek sürer.

Ataç, Öz Türkçe tutkusunu, 1947 yılında, yazdığı “Neden böyle yazıyorum?” başlıklı yazısında şöyle açıklıyor:

“ Önce konuşma diliyle yazmağa özendim. Konuşma dilini sevdiğim içim çokluğun, kamunun konuşurken kullandığı kelecileri de severdim, bizim midir, pek aramazdım...Sonradan anladım yanıldığımı.. (...) Konuşma dilimizin sıcaklığı kelecilerde olmadığını anladım. Bir yandan da dilimizin öz köklerine dönmesi gerektiğini anlamıştım... Direneceğim bu yolda; şey’i, kadar’ı, nasıl’ı bile kullanmadan, yalnız Türkçe kelecilerle yazmağa çalışacağım. Gene de yazılarımda yabancı keleciler bulunuyorsa, bilisizliğimdendir, onları Türkçe sanıp da kullanmışımdır; göstersinler onları da bırakırım.”

*****

“Yeni”ye karşı direnme, insanoğlunun yapısında vardır.

Direnme bazen bilinçli, bazen “koyun sürüsü” psikolojisine uygun sürüp gider. Ancak, zamanla, direnme, yerini “uyma”ya, sözcükler içinse, yazıda ve konuşmada “kullanma”ya dönüşür.

Ataç, bugün “ata yadigar”ı gibi rahatlıkla kullandığımız kimi sözcükleri ilk kez kullanan olarak, “gözü tuhaflıkta olan bir garip kişi” diye alaya alınmıştır.

*****

Ataç, hangi sözcükleri kullanmıştır?

Bu sorunun yanıtını Yılmaz Çolpan’ın “Ataç’ın Sözcükleri”nde ( TDK Tanıtma Yayınları, Ankara, 1963) buluruz. Çolpan,

“Ataç’ın Sözcükleri”ni, Ataç’ın gazete ve dergilerde çıkan yazılarını tarayarak oluşturmuş.

“Ataç’ın Sözcükleri”, iki bölümden oluşuyor.

İlk bölümde, önce, yabancı kökenli sözcükler verilmiş, ardından Ataç’ın bu sözcükler için kullandığı Türkçe karşılıklar... İkinci bölüm ise ayrıntılı düzenlenmiş. Ataç’ın kullandığı Türkçe sözcükler, yabancı karşılığı verildikten sonra, Ataç’tan seçilen bir cümle ile örneklendirilmiş.

*****

“Ataç’ın Sözcükleri”de yar alan sözcüklerin bir bölümü bugün ortak dilin malı olarak rahatlıkla kullanılıyor. Ama kimi sözcükler, Ataç’ın yazılarında Ataç’ın kullandığı sözcükler olarak kalmış. Bu da gösteriyor ki, önerilen her sözcüğün tutunma olasılığı yok.

Ayrıca, önerilen her sözcük tutunacak diye bir kural da yok.

Tutunmayan sözcüklerin “Türkçe’nin yapısına uygun olamadığı, ‘uydurma’ olduğu için tutunmadığı” savı, dil tartışmalarının yoğun olduğu dönemlerde söylendi durdu. Oysa, bir sözcüğün tutunmaması/ tutunmaması, Türkçe’nin sözcük türetme kurallarıyla ilgisi yok.

Dil Devrimi’yle başlayan çalışmaların bir ürünü olarak, o ilk yıllarda “Türkçe’den Osmanlıcaya Karşılıklar Kılavuzu”, “Osmanlıca’dan Türkçe’ye Karşılıklar Kılavuzu” başlıklı iki kılavuz yayımlandı. Bu kılavuzlarda “tayyare”, “tayyare meydanı”, “tayyareci” sözcüklerin önerilen Türkçe sözcüklerin serüveni baktığımızda, yeni sözcüklerin “geleceği”ni daha iyi anlarız. Sözünü ettiğimiz sözcükler için önerilen Türkçe sözcükler, sırasıyla, şöyle:

uçku, uçak, uçman.

Bugün, bu sözcüklerden sadece “uçak” yaşıyor.

Yapı bakımından yanlış bir sözcük. Çünkü “uçak”; “yatak”, “durak” sözcüklerinde türetme göz önünde tutularak bulunmuş, “uçulan yer”i karşılaması amacıyla.

Görülüyor ki, “uçak” gelmiş, “uçku”nun yerini almış; “uçman” ise, “pilota” teslim olmuş.

*****

Ataç’ın kullandığı, ama günüme gelmeyen sözcüklerden birkaçı:

abay ( dikkat)
angı ( hatıra, anı)
bağlanç (din)
betlek (defter)
betke ( makale)
bilimtay ( akademi)
boşuğ (izin)
buğulu ( vapur)
güdek (dava)
satak (pazar)
sücü (şarap)
yazak (kalem)
yoru (mana)

*****

Ataç’ın dün, bizim bugün rahatlıkla kullandığımız sözcüklerden birkaçı:

akım, anı, asalak, ayrıcalık, ayrıntı, bağnaz, beğeni, bellek, bilim, ödev, öğreti, bilinç, birey, çeviri, devrim, doğal, eleştiri, etkinlik, ezgi, örneğin, tanım, içerik, ilke, izlenim, koşul, kural, olanak, olay, somut, soyut, tepki, uyak, yapım, ....
 

(*)

İlk adı: Türk Dili Tetkik Cemiyeti ( 12 Temmuz 1932)

Kurucular: Samih Rifat, Ruşen Eşref (Ünaydın), Celal Sahir (Erozan), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu).

Kuruluş amacı: Dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak.

İkinci Adı: Türk Dili Araştırma Kurumu (II. Türk Dil Kurultayı’nda, 1934)

Üçüncü adı: Türk Dil Kurumu (III. Türk Dil Kurultayı’nda, 1936)

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..