Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '09

 
Kategori
Tarih
 

Atatürk'ü unutmalı mıyız?

Atatürk'ü unutmalı mıyız?
 

Bu sevgi son bulmayacak.


Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu. 71. ölüm yıldönümünde onu anar gibi yapacağız. Turgut Özal’ın bir hediyesi olarak 10 Kasımlar artık bir yas günü değil. Meclis en önemli konularını -kürt açılımı gibi- konularını 10 Kasım'da konuşacak. 10 Kasımlar zaman geçtikçe yas günü olmaya doğru gidiyor. Taksim'deki Atatirk anıtı geceleri aydınlatılmıyor. Çevresinde polis barikatları, kimseyi yaklaştırmıyorlar. Anıtı halktan koruyorlar. Her yer ışıl ışıl, Atatürk anıtı bir kara kütle. Elektrik tasarrufu yapıyorlar. Kötü bir niyetleri yok. 10 Kasımlar yas olmamalı. Çünkü Cumhuriyet bayramında bile değil ancak bu günde bu kişinin ne kadar önemli bir işi başardığını anlayabilir, irdeleyebiliriz.

Mustafa Kemal’in önemi nereden geliyor? Bazı şeyler olup bittikten sonra geriye dönüp bakınca sanki kolaymış gibi görünür. Ancak ayırdına varırsanız, gerçekte o işi yapmanın ne kadar zor olduğunu anlarsınız. Mustafa Kemal yıkılmakta olan bir devletin temelini doğru zemine oturtarak yeniden ayağa kalkmasını sağlamıştır. Çöken zemin ümmetçilikti. Doğru zemin milliyetçilikti. Bunu gerçekleştirirken gücünü halktan aldı. Zaman zaman otoritesini kullandı, sopasını gösterdi. Ama aklına koyduğu şeyi yaptı. Eğer halk, başka insanlar onu desteklememiş olsalardı, ne kadar aklına koymuş olursa olsun hiçbir şey yapamazdı. Onun düşmanları çoktu. Hâlâ da çoktur. Ümmetçiliğin devam etmesini isteyenlerle, devletin varlığına son vermek isteyen batılılar. Hilafeti sona erdiren, Anadolu’yu yiyip bitirecekleri bir anda ortaya çıkıverip yeniden güçlü bir devlet yaratan bu adama nasıl karşı olmasınlar?

Mustafa Kemal’in içinde yaşam bulduğu devlet ve ordu, dine dayalı bir devlet idi. Gençliğinde edindiği milliyetçi ve cumhuriyetçi düşünceler onu tam da bugünkü tu kaka edilen devrimcilerin konumuna düşürüyordu. Ne demek, Padişahın, Halifenin olduğu bir devlette cumhuriyetçilik? O zamanlar devletin yıkılabileceği olasılığı pek görünmüyordu. Yalnızca işler iyi gitmiyordu; veya yalnızca öyle görünüyordu. Geleceği onunla birlikte birkaç kişi görebildi. Mustafa Kemal milliyetçi olmasına rağmen sonuna kadar ülkesi ve Halifesi için savaştı. “Artık böyle yürümeyecek” dediği an Samsun’a gitmeye karar verdiği andır. Bunu söylevin ilk cümlesinde belli eder. Kurtuluş Savaşını anlatan Söylev 19 Mayıs 1919 tarihi ile başlar Bu tarih bir dönüm noktası, geçmişle bağın koparıldığı, yeni bir gelecek için ilk adımların atıldığı tarihtir.

Cumhuriyeti başkaları da düşünüyordu. Peki neden yalnız Mustafa Kemal başarılı oldu? Düşündüğünü uygulamaya sokma cesaretini gösterdi. Tarih açısından bakacak olursak doğru yerde, doğru zamanda bulunuyordu. Tarihin doğal gelişmesine ters düşen bir şey yapmadı. Tersine onunla uyumlu davrandı. Milliyetçi temellere dayalı bir Cumhuriyet düşüncesi kaçınılmaz olarak oluşmuştu. Ümmetçi devletin itilip yıkılması gerekiyordu. İlk olarak ve yalnız o buna cesaret etti. Başarılı olmasının nedeni, zamanın, temelinin ve davranışının doğru olmasından kaynaklanıyor. Doğuştan liderdi.

Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda 42 yaşındaydı. 57 yaşında ölene kadar geçen 15 yıl içinde Osmanlı devletinin borçlarını ödemekle kalmamış, devleti ekonomik olarak yeniden kendi gücüyle ayakta durabilecek bir konuma getirmişti. Bu, doğru yönetimle sağlanmıştı. Ülkeyi ondan devralan yöneticiler, tam bir mirasyedi gibi davranarak günümüze gelene kadar Osmanlı devletinin son zamanlarından beter bir konuma getirdiler. Diğer yandan polis, diskoteklerde uyuşturucu satanları, kullanan gençleri yakalamak için operasyon düzenliyor. Herhalde Mustafa Kemal’in ülkeyi emanet etmek istediği gençlik bu değildi.

Türkiye’nin ekonomik durumunun kötü olması, artık yalnızca fakir olmaktan, ayağını yorganına göre uzatmaktan çıkmış, yaşamsal bir önem kazanmıştır. Yabancılar zayıflığımızdan yararlanarak yorganı tümüyle almak istiyorlar. Petrol, tütün, şeker, fındık yasaları, zeytin ağaçlarının sökülme talebi, Anadolu topraklarının hiçbir yasa ve insan hakları gözetilmeksizin yabancıların kullanımına açılması bunu gösteriyor. Yaşamak için geriye ne kalıyor? Bunlara direnilmesini gerektiren doğru zaman yaklaşıyor. Kimse kuşku duymasın ki doğru insan veya insanlar, doğru düşünce ile, halkı arkasına alarak, onun yaptığı gibi doğrusunu yapacaktır.

Çok içki içermiş, masonmuş, onu gözden düşürebilmek için daha olabilecek bir sürü hakaret, iftira. O günden bugüne düşmanları gerçeklere ve asıl yaptığına bakarak değil de, özel yaşantısı ile ilgili doğru-yanlış lafları ileri sürerek onu karalamaya çalışıyorlar. Ne söylerlerse söylesinler onun önemi ve değeri eksilmeyecektir. Yaptıkları geri döndürülemeyecektir. Buna karşın şu andaki durumun sonsuza kadar süreceğini de sanmıyorum. Gelecek de tarih olacak. Ben tarih boyunca her şeyin değişeceğine inanırım. Çünkü bugüne kadar hep değişmiştir. Ancak bu değişim dağınık, rast gele, sağa sola olmaz. Gittiği bir yön vardır. Dünya da Türkiye Cumhuriyeti de o yöne doğru gidecek, buna hiçbir güç engel olamayacak ve bu ülke onun gibi daha çok kişiler çıkaracaktır.

10 Kasım-ölüme merhaba

10 kasım bir doğumdur
Her doğum başlangıçtır ölüme
Ölüm;
sığdırılmışsa içine bir yaşam
yaşam adanmışsa yaşamlara
ve öldüğünde insan
selam duruyorsa hala
topuyla,
tüfeğiyle
ve elinde çiçeğiyle
gözyaşlarıyla
damla damla
insanlar...

ve varsa hala ardından
ağlayan kadınlar
ve çocuklar
doğduklarında yokken bile sen
senin resminse yakalarındaki
cepheye giderken

ve anılıyorsan hala
her 10 kasım da
senin adını taşıyorsa
sokaklar, okullar
akıyorsa
damlalar gözpınarlarından
yığınların
ve hala adın yazılamıyorsa
nüfus kütüklerinde
ve hala varsa öldürmek isteyenlerin
ölümün adı değildir
10 kasım
olsa olsa bir merhabadır ölüme

10 kasım 2006. Antalya

Şiir: Yasin Yalçın src="http://www.google-analytics.com/urchin.js" type="text/javascript"> type="text/javascript"> _uacct = "UA-200495-3"; urchinTracker();

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..