Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '18

 
Kategori
Siyaset
 

Atatürk ve Atatürkçülük

Mussolini, Hitler, Lenin, Stalin; çağının diktatörleri idi. Ürettikleri ideolojilerle diğer fikir ve düşüncelere soluk almayı yasakladılar.

Öte yandan zamanın ruhuna uygun olarak eleştirilen ve diktatörlükle yaftalanan büyük önder GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, hiçbir zaman çağındaki totaliter rejimlere kayanlarla eş tutulamaz ve mukayese edilemez.

ATATÜRK’ÜN hayata yönelik düşünce altyapısını oluşturan aşağıdaki ifadelerine bakmak bile, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü çok müstesna bir yere koymamız için yeterlidir:

“Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir.”

“Türk ulusunun elinde ve kafasında tuttuğu meşale bilimdir.”

“Bilim neredeyse oradan alacağız. Ulusun her bireyinin beynine sokacağız.”

“İzlenen yolun, akılcı, mantıklı ve özellikle bilimsel olması gerekir.”

“Bilim için sınır ve koşul yoktur.”

“Öğreti istemem, donar kalırız.”

“Biz de uygulanamaz düşünceleri, kurumsal bir takım ayrıntıları yaldızlayarak, kitap yazabilirdik. Öyle yapmadık. Ulusun maddi ve manevi olarak çağcıllaşması yolunda eylemi söz ve kuramlara üstün tuttuk.”

“Ben manevi miras olarak kalıplaşmış hiçbir düstur bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini ileri sürmek, aklın ve bilimin gelişmesini yadsımak olur. Beni izlemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde aklın ve bilimin rehberliğini benimserlerse benim manevi mirasçım olurlar.”

İşte…

ATATÜRK ve onun yaşamsal felsefesi böyle.

ATATÜRKÇÜLÜĞÜN kılavuzu bilimdir.

Atatürkçülük, bir çağcıllaşma biçimidir.

Atatürk’ü ve onun değerler kümesini gericilikle ve diktatörlükle eş tutmak, onu tekadam olarak nesillere sunmak, ya bilgisizliktendir ya da gerçekten de artniyetliliktendir.

ATATÜRK, dönemindeki birçok lidere göre, demokrat ve çağcıl bir lider idi. Atatürk’ün yaşam kesitine bakılırsa, onun milli irade ve egemenliğe nasıl yaklaştığı da görülebilecektir.

ATATÜRKÇÜLÜK, 1930’lar ve 1940’larda kalan donmuş bir ideoloji değildir. Atatürkçülük, her şeyden önce, yaptıklarında ve ettiklerinde rotasını akla ve bilime döndüren, demokrasiye ve hukuka yaslanan dinamik bir hayat izlencesidir.

Bu bağlamda Eski Türkiye’nin alışkanlıklarıyla ve tekparti refleksleriyle, ATATÜRK’Ü ve ATATÜRKÇÜLÜĞÜ çok farklı yerlere koymak gerekir. Büyük önderin vefatından sonra devlete sinen bürokratik oligarşinin, Atatürkçülük diye savunulması, her on yılda bir askerin idareye talip olması gibi, gayrimeşrulukların siyasal hayatımıza iz bırakması ayırdında olmamız gereken hususlardır.

Askeri rejimin ülkeyi “komünizm”, “irtica” ve “bölünme” korkusuyla denetlemeye ve yönetmeye heveslenmesi, ordu-devlet anlayışının, tüm demokratik mekanizmaları yerle yeksan eden teşebbüsleri, esasında KEMALİZM diyebileceğimiz ATATÜRK ve ATATÜRKÇÜLÜK ile aynı zeminde buluşmayacak resmi tarih öğretisi, ülkemizdeki Atatürk ve Atatürkçülük ideolojisinin farklı değerlendirilmesine neden olmuştur.

ATATÜRK ne diktatör idi…

Ne de ATATÜRKÇÜLÜK, KEMALİZM idi; Atatürkçülük, yaşamın devamını akılda ve bilimde gören dinamik bir yol göstericidir.

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..