Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '08

 
Kategori
Siyaset
 

Atatürkçü görünümlü Neo-Envercilik!

Atatürkçü görünümlü Neo-Envercilik!
 

Bu Güzel Adamı Kendi Çıkarlarınıza Alet Etmeyin!


Resneli Niyazi ve Enver Paşa İttihat Terakki'nin iki önemli ismidir... İkisinin de ortak özelliği, Abdulhamit yönetimine "Hürriyet!" isteğiyle ve Osmanlıyı "Parçalanmaktan kurtarmak" için başkaldırmaları!..

Resneli Niyazi dağa çıkar. Halkı Abdülhamit yönetimine karşı kışkırtır. Sabotaj ve cinayet eylemleriyle nam salar.

Binbaşı Enver de askeri üniformasına rağmen komitacılık/ darbecilik oyunu oynar. Siyasi cinayetlere karışır. Sabotajlar düzenler.

İttihat Terakki, asker-sivil bürokratların kurduğu bir cemiyettir. Faaliyetlerini postacı Talat Beyin öncülüğünde Selanik'teki meşhur Mason Locası'nda sürdürür.

İttihatçıların tek amacı vardır: Darbe yapmak! Yönetime kendi isteklerini kabul ettirmek için silah da dahil her yönteme başvurur!

Askerin siyasete bulaşması İttihatçılıkla başlar. O gün bugündür askerler şu veya bu şekilde siyasetin içindeden bir türlü ellerini çekememektedir..

Abdulhamit tarafından “2.Meşrutiyet” yani "Hürriyet!" ilan edilir!

Resneli Niyazi ve Binbaşı Enver ise İttihatçılar tarafından "Hürriyet kahramanı!" ilan edilir!

Resneli'nin ömrü İttihat Terakki'nin İstanbul serüvenini görmeye yetmez. Binbaşı Enver "Hürriyet kahramanı!" olarak nam salar. Saraya damat olarak girer.

Kendini "vatan kurtaran bir kahraman" olarak gören o zabitan ideolojisinin silahlı neferi olarak Binbaşı Enver yanına aldığı tetikçilerle Babıali'yi (Hükümet merkezini) basar, Bakanları öldürür, Başbakanı azleder, Hükümeti devirir..

Hükümeti yeniden kurar! Kendisi de hükümetin en etkili ve yetkili Bakanı olarak hüküm sürer. Hem "damad-ı şehriyari"dir, hem İttihat Terakki'nin en güçlü üç kişisinden biridir, hem de kabinenin en etkili bakanlarından...

Ama uğruna savaştıkları "Hürriyet!" gelmemiştir...Battığını iddia ederek cinayetler işleyerek el koydukları vatan da kurtulmaz..

"Hürriyet" terki diyar eyler İttihatçıların devr-i istibdadında... İttihatçı cuntanın iktidarında "Hürriyet!" isteyenler susturulur...

Abdulhamit dönemini "istibdat dönemi" olarak adlandıran İttihatçı darbeciler Abdülhamit dönemini aratırlar herkese. Baskının en alası, yolsuzluğun/yiyiciliğin pek alası, ayak oyunlarının dik alası, tasfiyeciliğin ve zulmün en koyusu bu dönemde olur... Pervasızca gün ortasında adam öldürmeler, siyasi cinayetler vs...

Meşhur "Yiyiniz efendiler yiyiniz, aksırıncaya tıksırıncaya kadar yiyiniz!" dizeleri işte bu dönem için yazılmıştır.

Osmanlıyı savaştan savaşa sürüklerler, ülkenin toprak bütünlüğünü, işgalini engelleyeceklerini söyleyenler adeta koca imparatorluğun tasfiye memuru olurlar.Hayalleri ve fütursuzca girdikleri maceraları İmparatorluğun sonunu hazırlar.

Binbaşı Enver gibi darbeci- komitacı birinin "Hürriyet kahramanı" olarak kabul edildiği bir ülkede yaşıyoruz.

Kendini devletin ve ülkenin sahibi olarak gören bir ideolojinin, yani "halaskaran- ı zabitan-kurtarıcı subaylar" ideolojisinin en namlı silahşorlarından biri olan Enverci anlayışın hala bazı apoletli ve apoletsizler tarafından "Atatürkçülük" biçiminde savunulduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Önce şunu bilmeliyiz ki bugün kendilerine “Atatürkçü” yahut “Kemalist” unvanlarını uygun görenler, Yüce Önder’i ya hiç anlamamış olanlar ya da kasten anlamaz görünenlerdir. Çünkü bir insan hem Atatürk’ün devlet felsefesine bağlı ve hem de askeri dikta rejimlerinden yana olamaz! Bu bir araya gelmesi imkansız iki kavramı bir araya getirmektir.


Atatürk “hakimiyet-i milliye” prensibini kendine vazgeçilmez yol gösterici kabul etmiş bir devlet adamıydı. Bu prensibe öylesine bağlıydı ki Yunan birliklerinin Polatlı’ya dayandıkları, yani ülke geleceğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu o hayat-memat anında bile kumandayı bizzat ele almak için önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendisine “resmen” bu görevi tevcîh etmesini şart koşmuştu. Yani millî iradenin!

Hem “Atatürk’e bağlıyım.” demek ve hem de “Askerî dikta yönetimi”ni seçimle işbaşına gelmiş meşru bir hükumete tercih etmek, ahmaklığın da ötesinde Yüce Önder’e en ağır hakarettir! Atatürk’ü istismardır! Atatürk bezirganlığıdır! Bulanık suda balık avlama yüzsüzlüğüdür!

Atatürk ömrü boyunca, başta Binbaşı Enver olmak üzere, bütün askeri darbecilerden nefret etmiştir. Çünkü o, ölüm döşeğinde yatarken bile hala beş buçuk milyon kilometrekarelik toprağa sahip olan ve “Düvel-i Muazzama”dan sayılan Osmanlı İmparatorluğu’nu o darbecilerin, o İttihatçıların nasıl on yılda ve üstelik iki milyondan fazla şehit vererek batırdığını görmüştü.

Daha sonra gelen bütün darbeci maceraperestlerin Fikir Babası olan Enver Paşa, teğmenken sırf Zencî olduğu için tabur kumandanını bizzat öldürmüş, sonra Üçüncü Ordû-yu Hümayun Erkan-ı Harb (Kurmay) Başkanlığı’nda görevliyken eniştesi, yani kız kardeşinin kocası, olan Miralay (Albay) Nazım Bey’i katlettirmiş ve daha sonra bu iş için kullandığı Jandarma Mülazimi (Teğmeni) İsmail Canbolat adlı şahsı Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) yapmış, ama daha evvel “Bab-ı Álî Baskını” denilen o alçakça suikastı planlamıştır. Sadaret (Başbakanlık) Binası (bugünkü İstanbul Vilayet Binası) merdivenlerinde, Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı) ve (Padişah yerine) Başkumandan Vekili Orgeneral Nazım Paşa kendisine “Pezevenk, sen bana artık siyasetle uğraşmayacağına askerî namusun üzerine yemin etmedin mi?’ diye haykırınca tabancasını çekerek bu şerefli askerin üzerine ateş etmiştir. Paşa’yı şehid eden mermi onun tabancasından mı başka bir tetikçi olan Yakub Cemil’inkinden mi çıktı sorusu tam cevap bulmadıysa bile bunun zerre kadar önemi yoktur.

İttihat Terakki'nin bir üyesi olan Mustafa Kemal baştan beri Binbaşı Enver'in bu siyasetine şiddetle karşı çıkar.

Mustafa Kemal'in yaklaşımı bellidir: “Asker behemehal siyasetten elini çekmelidir! Siyasete ilgi duyanlar varsa üniformalarını çıkarmalıdır! Ordu üzerinden siyasete ağırlık koyan darbeci-komitacı anlayışlardan vazgeçilmelidir!”

Mustafa Kemal, İttihat Terakki'nin son kongresinde bu darbeci-diktacı Enverci ideolojiye yenik düşmüştü. Ne yazık ki Atatürk’ün ölümü ile asker-sivil bürokrasinin başat ideolojisi olarak yeniden adeta hortladı ama bu sefer isim Envercilik veya İttihatçılık ismiyle değil bu zihniyete en karşı şahsın yani Atatürk’ün ismiyle sanki Atatürkçülükmüş gibi devam ediyor.

Acı olan da bu zaten …Neo-Enverizm, Atatürkçülük adı altında sürdürülmek isteniyor. İttihat Terakki'nin sistem içinden sökülüp atıldığını söyleyenler yanılıyorlar. Darbe yanlısı asker-sivil bürokratların tümü, günümüzde Neo-Enverci olarak karşımızda duruyorlar korkutucu yüzleriyle.

Ellerinden gelse tıpkı Enver gibi beyaz atlarına binip Hükümet Binasını basmaktan kaçınmazlar.

Yakın geçmişte yapmadılar mı?

27 Mayıs darbesiyle hükümet devirip başbakanı idam sehpasına göndermediler mi?

12 Eylül’de Hükümeti devirip bütün siyasi partileri kapatmadılar mı?

28 Şubat’ta postmodern darbeyi siviller, askerler, medya birlikte yapmadılar mı?

Aradaki tek fark, darbeciliğin biçim değiştirmiş olmasıdır.

Günümüz demokrasilerinde Enver tarzı darbecilik artık sökmüyor. Ama Neo-Enverizm'in darbeciliği zamanımıza özgü...Hem modern, hem post-modern...

Görevliyken darbe yapamıyorlarsa sözüm ona sivil toplum örgütleri üzerinden darbeye zemin hazırlama yoluna gidiyorlar. Darbenin bin bir yolunu biliyorlar ne de olsa!

Aslında gerçekten “Atatürkçü” olanlar, bu darbeci-komitacı "Neo-Enverci" çizgiyi ebediyen tarihe gömmelidirler.

Darbeciliğe karşı olan bir Genelkurmay Başkanını bile "Atatürkçü" kabul etmeyen bir anlayış, ordu hiyerarşisini de tahrip ediyor. "Atatürkçüyseniz "karşı devrimciler"in iktidarına darbeyle son vermelisiniz, yoksa Atatürkçü sayılmazsınız!" anlayışı, en başta ordumuz tarafından mahkum edilmesi gereken bir zararlı anlayıştır.

Atatürkçü görünümlü Neo-Enverci darbecilerin yüzünden en büyük zararı Türk Silahlı Kuvvetlerimiz görüyor…Bu darbeci anlayış şanlı ordumuzun yakasından bir türlü düşmüyor…

Ancak bütün bunlara rağmen TSK ve ülke yönetiminin "Atatürkçü görünümlü Neo-Enverciler"e yüz vermeyerek demokrasiden, milletten yani Atatürk’ten yana tavır almaları yarınlarımız için sevindiricidir.

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..