Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '19

 
Kategori
Özel Günler
 

Atatürkçülük Nedir?

Atatürkçülük; cumhuriyettir, devrimdir, laikliktir, halkçılıktır, devletçiliktir, bağımsızlıktır. Atatürkçülük; dogmatik, us(akıl) dışı düşüncelerden arınmış; karanlıkları yırtan, aydınlık, çağdaş uygarlık yoldur. Yenilikçidir. Bilim, sanat, ekin(kültür) yoludur. Atatürk düşüncesi; bilimsel araştırma, inceleme bulgularına dayanır. Atatürkçülük gücünü, özgür ve örgütlü toplumdan alır.

Atatürkçülüğün temeli laikliktir. Atatürk’ün düşünce yapısında doğruluk vardır. Öyleyse gerçekler söylenmelidir. Atatürk düşüncesi, emperyalizme, küresel  "virüs"  ve "mikroplara" karşı bir bağışıklık sistemi, bir antibiyotik, bir antioksidan, bir savunma kalkanıdır!  Atatürk düşüncesi yok edilmeden Türkiye'yi dönüştürmek, yok etmek, parçalamak mümkün değildir. Atatürkçülükte korkutma, sindirme yoktur. Bu yurt, bu ulus, bu devlet için çalışan her yurttaş, Atatürkçülükte yerini bulur; çünkü Atatürkçülük, gerçek demokraside insanca yaşamaktır.

Mustafa Kemal, Samsun’’a çıkarak,Kurtuluş Savaşı’nı başlatır, Cumhuriyet’in temellerini atar.

Mustafa Kemal , 19 Mayıs 1919 ‘da Samsun’a çıkar. Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’un Benim Kararım” adlı kısmında görevi kabul edişinin ardındaki düşüncelerini şu şekilde kaleme almıştır:

Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun, bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamını yitirmiş birtakım anlamsız sözlerdi. Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu?Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi? Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.

İnsanca yaşamak için yapılır; İnönüler, Sakaryalar, Dumlupınarlar...30 Ağustos 1922’de mezar olur düşmana Anadolu.24 Temmuz 1923 ‘ Lozan Antlaşması’yla Sevr tarihin derinliklerine gömülür.29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in bayrağı dalgalanır; .tek başına, bağımsız bu gökyüzünde. Savaştan sonra, emperyalizmin kıskacından kurtulmuş, tam bağımsız bir devlet kurulur. Kurulan bu devletin temel ilkeleri cumhuriyetçilik laiklik ulusçuluk, halkçılık, devrimcilik devletçiliktir. Bunlardan en önemlileri kuşkusuz devrimcilik ve laikliktir. Özellikle bu ilkeler doğrultusunda ulus olma özelliğini kazanmış; teokratik yapıdan demokratik yapıya geçilmiş böylece ekonomik ve politik bağımsızlığa erişilmiştir. Geniş anlamıyla Atatürk bağımsızlığı; siyasal, mali, ekonomik, adli, kültürel ve askeri bağımsızlıktır. Bu düşünceyle sömürülen yoksul Doğu insanına, yeni bir ruh, yeni bir biçim, yeni bir yön verilir. Bugün de bağımsızlığını tam olarak kazanamamış birçok ülkeye Atatürk Devrimleri, ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu ülkeler, Atatürkçülüğü ve O’nun devrimlerinden kendilerine örnek alarak gelişme, kalkınma planlarını yapmaktadırlar Bütün bunlar Atatürk’ün evrensel bir dünya görüşünün mimarı olduğunu da göstermektedir.”Atatürk” kitabının yazarı Mango, O’nu yansız bir bakışla anlatan yazarlardan biridir. Şöyle diyor:

Mustafa Kemal Atatürk 20.yüzyılın en önemli devlet adamlarından biridir. Günümüzde, Adriyatik kıyılarıyla Çin arasında, Hindistan yarımadasının kuzeyi ile Rusya’nın güneyi arasındaki geniş Avrasya topraklarında yer alan en güçlü devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş ve şekillendirmiştir. Yabancılar tarafından yönetilen toplumlara, dünyanın geri kalanıyla kurulacak bir dostluk içinde ulusal bağımsızlığı kazanmanın yolunu göstermiştir.”(Mango,2000,s.1) Evet,20.yüzyıla damgasını vuran devlet ve siyaset adamı, hiç kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk’tür; ama O’nu anlayamayanlar ya da anlamak istemeyenler, O’nun kurduğu laik, sosyal, hukuk devletini, değiştirme çabası içindedirler.

Öğretmen, eğitimci Atatürk

Eski yazıdan kurtarmak için çalışmalara başlamış; bunun için Anadolu gezisine çıkmıştır.

. Halka yazı öğretmenliği yapıyordu. Ankara’ya döndükten sonra bazı işaretlerin halka güç geldiğini, alfabeyi daha sadeleştirmemizi söyledi. Öyle de yaptık. Bugünkü yazımız meydana geldi.

Yeni yazı yasalaştıktan sonra biri Atatürk, ikincisi İnönü, hiçbir zaman eski yazıyı kullanmamışlardır. Atatürk’e eski yazı gösterildiği zaman:

 __   Okumasını bilmiyorum, derdi.(Falih Rıfkı Atay, Dünya,10.11.1958)

Mustafa Kemal Atatürk, çocuklara verilecek eğitimin temel ilke ve hedeflerini şöyle belirtmişti:

“…Okul genç kafalara, insanlığı saymayı, ulus ve ülkeyi sevmeyi, bağımsız yaşamayı öğretir; bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için tutulması gereken en doğru yolu öğreten okuldur. Ülkemiz içinde uygar düşüncelerin, çağdaş ileriliklerin vakit yitirilmeksizin yayılması ve gelişmesi gereklidir. En önemli ve verimli ödevlerimiz eğitim ve öğretim işleridir. Bu işlerde ne yapıp yapıp başarıya ulaşmamız gerekir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu bu yoldadır. Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek can, tek düşünce olarak belirli bir düşünce üzerinde çalışmamız gerekir. İleri ve uygar bir ulus olarak çağdaş uygarlık alanı ortasında yaşayacağız.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün niteliğini belirttiği eğitim temeli; insanlığı, saymayı, ulus, ülke sevmeyi, bağımsız yaşamayı… İçerir. Onun amaçladığı, çağdaş, ileriye dönük; akıl, bilim ve teknolojiye önem veren bir eğitim –öğretimdir. Soyut düşüncelerden, hurafelerden uzak bir anlayıştır bu. Türkiye Cumhuriyeti, dar gelirli aile çocuklarını, Köy Enstitüleri’nde, öğretmen okullarında, yatılı liselerde; devletin güvenli ellerinde, ülke için özveriyle çalışan insanlar olarak yetiştirildi. Bu eğitim politikasında ülkenin geleceği çocuklar, birtakım ne olduğu belirsiz vakıfların ellerine bırakılmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini Cumhuriyet çocuklarına emanet eden Atatürk diyor ki:

“Türk çocuklarındaki kabiliyet her milletinkinden üstündür. Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lâzım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikirlerini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir.”

İmparatorlukla birlikte, medrese ve ulema düşüncesi de tarihe karışır. Ne yazık ki günümüzde medrese düşüncesi yeniden filizlenmiştir. Medrese düşüncesinin egemen olduğu kimi çevreler, genç dimağları şeriatçılık suyuyla yıkayıp ümmetçiliğe doğru kaydırmak istemektedirler. Atatürk devrimlerinin yerini, emperyalizm almaktadır. Başka bir deyişle sömürü düzeni almaktadır. Bu düzen; ekonomik, sosyal, kültürel, inanç alanlarında gün geçtikçe daha etkindir.   Böyle bir ortamda yetişen gençler, elbette emperyalizmin bir ahtapot gibi ülkeyi sardığını algılayamayacak, dünyadaki gelişmelerden ve yeni sömürü sisteminden habersiz olarak yetişecek, ülkenin ilerlemesini, kalkınmasını bir Ortaçağ görüsü olan ümmetçilikte arayacaktır. Yıllarca önce Atatürk yolundan sapmanın acısını yüreğinde duyan Ozan Bedri Rahmi Eyüboğlu,duygularını şu dizelerde dile getirmiş:

Kırmızı gülün alı var;

Kolay kolay gelir miydi bir Mustafa Kemal?

Bir Mustafa Kemal yetmedi bre şahin aman!

Bir Mustafa Kemal daha! diye yazmıştı.

Yunus Emre de uygarlık beşiği Anadolu’nun bilgeliğiyle daha altı yüz yıl önce şu uyarıyı yapmıştı:

Çeşmelerden bardağın

Doldurmadan kor isen,

Bin yıl daha beklesen

Kendi dolası değil

Mustafa Kemal’in çeşmelerinden bardaklarımızı doldurabilmek, O’nun düşüncelerini, duygularını anlamakla olur.”(Ozankaya,1994,s.22) Mustafa Kemal’i yaşatmak için duygularını, düşüncelerini anlamak yetmez. Bunları, içselleştirerek O’nun düşünceleriyle özdeşleşmek gerekir. İşte o zaman Atatürk ‘ün çizdiği aydınlık yol açılır. Batıl, dogmatik düşüncelerin yerini ekin(kültür),sanat, bilim, çağdaş eğitim alır.

Atatürk; ulusçudur,devrimcidir, bağımsız cumhuriyetçidir,devlet adamıdır, dünya lideridir.

Atatürk, ulusçudur. O,ulusunun yücelmesi için, çıkar beklemeden, canla başla çalışmıştırİnsan, kendi ulusunun yüceliğini, üstünlüğünü önyargılarla, kuru böbürlenmelerle değil; alnın teriyle kafasının ve gönlünün zenginliğiyle sağlayabilir.(Tahsin Yücel, AtatürkçülükNedir? s.271)Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup memleketin gerçek mutluluğuna ve imarına çalışmak.(İhsan Akay, Atatürkçülük Nedir? s.256)              

Atatürk, kimi devlet ve hükümet başkanları gibi boş konuşmamış, hayaller peşinde koşmamış, kendini olduğundan daha güçlü göstermemiştir. Gerçekçidir. Birçok konuşması, Atatürk’ün gerçekçiliğini çok iyi anlatır:

Efendiler, büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağı şeyleri yapar görünen sahtekâr insanlardan değiliz. Efendiler, büyük ve hayalî şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, kinini bu ülkenin ve milletin üzerine yönelttik.(1921,Söylev ve Demeçler, C.I)

Atatürk’e göre, Türkiye bir çiftçi ülkesidir. Tarımı modernleştirmek ve en ileri metotlardan yararlandırılmasını sağlamalıyız.(Ziya Müezzin oğlu, Sümerbank, Sayı:17,2 Kasım 1962)

Mustafa Kemal’in genel olarak devrimciliği ve devrim anlayışını belirli bir çağ ve yerde belirli bir topluma (Osmanlı toplumuna) uygulayışı. O’nun bu uygulama çabası ve başarısı kuşkusuz en çok minnet ve saygı duyduğumuz yönüdür.

Mustafa Kemal’in toplumlar için zorunlu saydığı yenileşme ve değişmeler “mutlak” değildir; O toplumun belirli çağ ve yerdeki somut, belirli koşullarına bağlıdır; değişmek için değişmek, devrim için devrim değil de gerektiği için devrim!(Atilla İlhan, Dost, Kasım 1959)

Atatürk,  Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış yıllarında da zaferleriyle tanınmış, nihayet son zaferi üzerine bir yarı sömürgeden bağımsız millî Türk devletini kurmuş büyük asker(Falih Rıfkı Atay, Dünya, 10.11.1958)…Ne Türkiye, ne de Türkçe yeniden yarı sömürgeciliğe dönmeyecek.(Falih Rıfkı Atay, Dünya, 11.1.1953)O’ na gerçek değerini vermek için bu ülkede birbiri ardı sıra başardığı politik, kültürel ve sosyal devrimleri sayıp dökmek yetmez. Çünkü Atatürk, her şeyden önce yeryüzünün tüm ezilmiş, onurlu uluslarına kalk borusunu çalan ve onlara tam kurtuluş yolunu gösteren bir özgürlük ve bağımsızlık örneğidir. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Varlık, 1.11.1954)

Abdülmecit ile hanedanının memleketten uzaklaştırılmasına karar verildiği sıralarda Mustafa Kemal’e halifelik sıfat ve unvanını kabul etmesi için birçok teklifler yapıldı.(M.Turhan Tan, Atatürk,1940)  Kesinlikle reddetti; çünkü O,”Benim en büyük eserim Cumhuriyet’tir.”dediği Cumhuriyet’in kurucusuydu.

Atatürk’ten hız almasını bilelim. O’nun bize yanar bıraktığı meşaleyi, her zaman ışıklı ve alevli tutalım. O’nun ulus sevgisini canlı tutalım .(Hasan Âli Yücel, Varlık,1.11.1958)

Atatürk,81 yıl önce aramızdan ayrıldı; ama Atatürk düşüncesi, başka bir deyişle Atatürkçülük yaşıyor. Türkiye, onun düşüncelerinden güç alıyor. Aldığı bu güçle geleceğe yürüyor. Atatürk,4 yıl “Kurtuluş Savaşı”,15 yıl “çağdaşlaşma savaşı” verdi. Emperyalizmi ve geri kalmışlığı yenerek “tam bağımsız” ve çağdaş bir Cumhuriyet kurmayı başardı.

Atatürk bağımsızlığı siyasal, mali, ekonomik, adli, kültürel ve askeri bağımsızlıktır. Bu düşünceyle sömürülen yoksul Doğu insanına, yeni bir ruh, yeni bir biçim, yeni bir yön verilir. Bugün de bağımsızlığını tam olarak kazanamamış birçok ülkeye Atatürk devrimleri, ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Bu ülkeler, Atatürkçülüğü ve O’nun devrimlerinden kendilerine örnek alarak gelişme, kalkınma planlarını yapmaktadırlar Bütün bunlar Atatürk’ün evrensel bir dünya görüşünün mimarı olduğunu da göstermektedir

“Mustafa Kemal Atatürk 20.yüzyılın en önemli devlet adamlarından biridir. Günümüzde, Adriyatik kıyılarıyla Çin arasında, Hindistan yarımadasının kuzeyi ile Rusya’nın güneyi arasındaki geniş Avrasya topraklarında yer alan en güçlü devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş ve şekillendirmiştir. Yabancılar tarafından yönetilen toplumlara, dünyanın geri kalanıyla kurulacak bir dostluk içinde ulusal bağımsızlığı kazanmanın yolunu göstermiştir.”(Mango,2000,s.1) Evet,20.yüzyıla damgasını vuran devlet ve siyaset adamı, hiç kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Hepsi bu kadar mı? Değil elbette.”Mustafa Kemal Atatürk, düşmanı denize döktüğü gün asıl savaşın başlamakta olduğunu haber vermişti yakınlarına. Gerçekten de öyle oldu. Atatürk biliyordu ki, asıl düşman içimizdeydi, kanımızdaydı. Onunla amansız bir savaşa girişecekti. Kurtarılmış yurdu ayakta tutmanın, yüzyıllarca korkunç bir sefalet içinde çırpınmış olan ulusunu Batı’nın mutlu ulusları düzeyine çıkarmanın tek yolu, gerilik ve hurafeler üzerine kurulu bir toplum düzenini topyekûn değiştirmekle mümkün olacağını anlamıştı.(Yaşar Nabi,Atatürkçülük Nedir ’in önsözünden)

Yabancı illerde, bana değil, en inatçı ve geri kafalı bir muhalife bile Atatürk, Türk olmanın gururunu zorla taşıttı ve onu, gönderdiği gurbette, gurbetten çok fena olan milli miskinlikten kurtardı. Ben o milli gururla yaşadım ve belini doğrultmuş vatanıma o sayede beli bükülmemiş, dinç ve şevkli döndüm.(Refik Halit Karay,10 Kasım 1940)

Bakın, Atatürk ne diyor:

Yenlik vadisinde duracak değiliz. Dünya müthiş bir cereyanla ilerliyor. Biz, bu ahengin dışında kalamayız.(Atatürkçülük Nedir? s.291)

Atatürk ve Atatürkçülük

Atatürkçülükte; Cumhuriyetçilik ana ilke ve temel değerdir.Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler,dervişler olamaz. Atatürkçülük, ulusal egemenliktir. Ulus, egemenlik hakkını, demokratik ve özgür bir yöntemle seçtiği milletvekilleriyle yerine getirir. Milletvekili gücünü, parti başkanından değil, halktan alır.Cumhuriyet, ulusal egemenliği, ulusal yetkiyi, tecelli ettiren yönetim biçimidir.(Atatürkçülük Nedir? s.116) Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler mensupları memleketi olamaz.(ön. Ver,s.27)

Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı kahramanı, Cumhuriyet’in kurucusudur. Cumhuriyet,  Atatürk İlke ve Devrimleri’yle biçimlenmiş; kuruluş felsefesinden zaman zaman sapmalar olmuş; ama yıkılmamış, yıkılmayacak sonsuza dek yaşayacaktır. Çünkü Cumhuriyet ve Atatürk, varlık nedenimizdir. Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i yadsıyanlar, Atatürk İlke ve Devrimleri’nden uzaklaşanlar da sonunda ülkenin kurtuluşunun Atatürkçülükte olduğunu, geç de olsa, anlamışlardır. Atatürkçülük, değişmeyen, dogmatik bir düşünce ya da bir doktrin midir?  Hayır, temel felsefesinden, politikalarından sapmadan dünyadaki politik, sosyal, ekonomik, kültürel teknolojik gelişmelere ayak uydurmadır. Bu gelişmelerin gerisine düşmemedir.Atatürkçülük, bir doktrin kalıbı içinde dondurulmuş olsaydı. Atatürkçülüğün dinamizmi, değişik koşullara uyarlanabilme ve Atatürk’ten sonra da Türk toplumuna yön verebilme yeteneği, bugüne kadar çoktan tükenmiş olabilirdi. (Bülent Ecevit, Forum, 208. Sayı, 1Aralık1962)

Yasama, yürütme, yargı ayırımı Atatürkçülüğün özüdür. Yönetim yetkisi tek kişide değildir.

Atatürkçülük; emperyalizme karşı savaştır.

Atatürkçülük; ulusal ekonomiyi geliştirmek için yer üstü ve yer altı kaynaklarını ülkenin yararına kullanmak, kapitalizm tutsağı olmamaktır. Atatürk, bir ulus, ekonomik bakımdan güçlü olmadıkça bağımsız olunamayacağı görüşündeydi. O’nun bağımsızlık anlayışı, ekonomide, eğitimde, askeri alanda, kültürde bağımsızlıktır.

Atatürkçülük; laik, sosyal hukuk devletini içselleştirmek, sonsuza dek yaşatmaktır. Ortaçağ düzeninden, yaşam tarzından çıkarı olanlar, araştıran, inceleyen, sorgulayan, irdeleyen kuşakların yetişmesini istemeyenler laik eğitimi yıkıp medrese düzenini filizlendirmeye çalışmaktadırlar. Atatürkçülük yaşatıldığı sürece bu amaçlarına ulaşamayacaklar.

Atatürkçülük; O’nun en büyük eserim dediği Cumhuriyeti sonsuza dek yaşatmaktır. Bu Cumhuriyeti yaşatmak görevini, gençlere vermiştir. Gençlere şöyle hitap eder:

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!.. der.

Türkiye Cumhuriyeti, kıymetli bir hazinedir. Bu hazineyi sonsuza dek korumak, savunmak gençliğin birinci görevidir. Gelecekte de seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyenler karşısında, en zor koşularda da Cumhuriyeti savunmalısını ister Atatürk.

Atatürkçülük; sosyal devletçidir. “Halk hükümetidir ”Bu hükümet, halk için çalışır.Atatürk’ün tüm konuşmalarında, tüm davranışlarında, halkçılığın buram buram tüttüğünü görüyoruz.(ön. Ver, s.110) Atatürk, bir konuşmasında, şunları söyler:

Bu memleketin asıl sahibi ve toplumuzun asıl unsuru köylüdür. İşte bu köylüdür ki bugüne kadar eğitimden mahrum bırakılmıştır.(ön. Ver, s.104)

Atatürkçülükte,yasalar karşısında herkes eşittir. Yargı bağımsızdır; gücünü Anayasa’dan alır. Bu ilke, toplumun her kesiminin devlet olanaklarından eşit olarak yararlanmasıdır.

Laik eğitim, Atatürkçülüğün olmazsa olmazıdır. Laik eğitimde, batıl düşüncelere, tarikat ve cemaatlere yer yoktur. Eğitim ilkeleri, izlenceleri bilimsel veriler ışığında, ülkenin koşullarına göre biçimlenir. Eğitimin odağında öğrenci vardır. Öğretmen, bilgi aktarıcı değil; öğrenciyi araştırmaya, incelemeye yönetendir.Eğitim ve kültür değişmelerinin aracı olan okulun başarısını artırmak ve yeniçağ insanlarının düşünme sistemlerine uyabilmek için bir Türk Alfabesi yapılmıştır.(ön. Ver, s.106)

Atatürkçülük; bilimde, eğitimde, sanatta, teknolojide, sosyal yaşamda, hukukta devrimdir. Atatürk diyor ki:Medeniyet yolunda yürümek ve başarıya ulaşmak bir hayat koşuludur. Bu yol üzerinde duraklayanlar ya da ileriye değil, geriye bakmak bilgisizliği ve gafletinde bulunlar topyekûn medeniyetin coşkun seli altında kalırlar.(ön. Ver, s.74)

Atatürk Devrimciliğinin kılavuzu bilimdir. O’na göre…Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit bilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir.(ön. Ver,73)

Özetle Atatürkçülük:

Tam bağımsızlık,

 Emperyalizme ve onun temsilcilerine açıkça karşı çıkmak,

Batının "ilim ve fennini" almak,

Çeşitli maskeler arkasında etnikçilik, mezhepçilik, bölgecilik ve alt kimliklere dayalı bölücülük yaparak ulus devlete saldıranlarla yolları ayırmak,

Cumhuriyeti ve Atatürk'ü gönüllerde yaşatmak,

 Halkı ezen vahşi liberal politikaları benimsemeyip, kamucu politikaları sürdürmek, Üretime dayalı milli bir kalkınma ekonomisini benimsemeyip modern kapitülasyonlara, ülkenin kaynaklarının sömürülmesine izin vermemek

Atatürkçülük, aklımızın özgürlük bayrağıdır!

Atatürkçülük, vicdanımızın kurtuluş bayrağıdır!

Atatürkçülük, batıl düşünce ve biate karşı isyan bayrağıdır!

Atatürk, cihat anlayışı yerine yurtta barış, dünyada barış diyen sulh bayrağıdır!

Atatürkçülük, tam bağımsız Türkiye ülküsünün istiklal bayrağıdır!

Bayrağımızın indirilmeye çalışılmasına asla izin vermeyeceğiz.

Atatürkçülük; bağımsızlıktır cumhuriyettir, devrimdir, laikliktir, halkçılıktır, devletçiliktir. Bu ilkeleri, içselleştirmektir. Atatürkçülük, dogmatik, us(akıl) dışı düşüncelerden arınmış; karanlıkları yırtan aydınlık, çağdaş uygarlık yoldur. Yenilikçidir. Bilim, sanat, ekin(kültür) yoludur. Atatürk düşüncesi; bilimsel araştırma, inceleme bulgularına dayanır. Atatürkçülük gücünü, özgür ve örgütlü toplumdan alır. Atatürkçülüğün temeli laikliktir. Atatürk’ün düşünce yapısında doğruluk vardır. Öyleyse gerçekler söylenmelidir. Atatürkçülükte korkutma, sindirme yoktur. Bu yurt, bu ulus, bu devlet için çalışan her yurttaş, Atatürkçülükte yerini bulur; çünkü Atatürkçülük, gerçek demokraside insanca yaşamaktır.

Atatürk;laik, sosyal, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti 'in kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanıdır. Neden hep Atatürk diyoruz; çünkü Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinden sapmalar oluyor. Ülke, bir yandan etnik milliyetçilerin amaçlarını gerçekleştirmek istemeleri sonucu bölünme tehlikesiyle karşı karşıya; diğer yandan FETO ve benzeri tarikat ve cemaatlerin, ABD, AB, Rusya gibi devletlerin desteğinde, Türkiye 'yi içten çökertmeye, yıkmaya çalışıyorlar. Peki, ne yapalım? Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinden sapmayalım. Cumhuriyet ilkelerini geliştirip gelişmiş çağdaş uluslar düzeyine çıkarmak için çalışalım.

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..