Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '13

 
Kategori
İzmir
 

Ateşli "aşk sahnelerinde" oyuncular neler hissederler?

Ateşli  "aşk sahnelerinde" oyuncular neler hissederler?
 

 

 

 

Sinema dünyasında ağız tadıyla bir film seyrettikten sonra, ağırlıklı olarak filmin aşk sahneleri, ağızlara sakız olur. Sanattan hiç dem vurulmaz. Yatak sahneleri, filmin önüne  geçer ve çok konuşulur. daima. Biz niye böyleyizdir? Zarfın içini değil de dışı bizi fazla ilgilendirir. İllaki, ballandıra ballandıra o sahneleri anlatırız.

Vaktiyle kırıldığımız insanlarla, yıllar sonra aniden  bir anda karşılaşsak, n’aparız? Bu eski can dostu dediğiniz insanın yanından, yan yan süzüp geçip gider miyiz?  Merhaba der miyiz. Yoksa, hiçbir şey olmamış gibi bir anda  boynuna atılıp canciğer kuzu sarması olurmuyuz?

Bizi tanıyıp, bu manzaraya şahit olanlar ne düşünür? Samimi değilsek, sarılanların her biri, amma da rol yapıyoruz ha!” diye içinden geçirir mi? Bunlar  “bizim özelimiz.”  Rol yaparız, yapmayız, bizim bileceğimiz şeyler.

Gelelim sinemaya. Bazen tanımadıkları bazen de tanıyıp hiç hoşlanmadıkları insanları seviyormuş gibi yapmak oyuncuların görevinin bir parçası. Hatta bazen seviyormuş gibi yapmanın da ötesine geçip,  aynı yatağa girmek zorunda bile kalabiliyorlar.

Seyretmesi belki keyifli olabilir ama, ya oyuncular o sahneler çekilirken ne hissediyorlar? Düşünün bir kere.  Işıklar, kameralar üzerinize çevrilmiş. Etrafınız film yapım ekibiyle çevrili. Daracık dairenin içinde rol gereği  yatağa giriyorsunuz. Rejisörün komutlarını mı dinleyeceksiniz, yoksa kalbinizin komutlarını mı? Role kendinizi verebilmeniz için konsantre şart.

Merak ettik ve araştırdık. Sinemanın ünlü oyuncuları bu tür aşk sahnelerinin çekimi sırasında neler hissederler.

 

 

“Sevişme sahnelerinde aramıza yastık koyuyorlardı”diyen Beran Saat’i hatırlayacaksınız. “Ben sadece işimi yapıyorum.  Hiçbir şey hissetmiyorum” demişti. Ne denir?

Ateşli aşk sahnelerinde erkekler, çekimlerde zor duruma düşmemek için, edep yerlerini önceden  bantlayıp , böylece  muhtemel kabarıklığı bastırmak suretiyle önlemler alırlarmış. Böyleleri de var.

Bazı film setleri, halka açıktır. Bazılarında ise karı koca, sevgili, yakın akrabalar sete alınmazlar. Sevişme sahnelerini onlara göstermek istemezler.

N. Kidman ile T. Cruise’ ın ateşli aşk sahneleri ile dolu “Gözler tamamen kapalı” filmini hatırlayacaksınız. Ateşli aşk sahneleri vardı. Üstelik de karı koca idiler. N. Kidman, “ evliliklerinin bu film  yüzünden yıkıldığı iddialarını” reddetti.

Titanik filmini bilirsiniz. Sevgilisiyle geminin ambarındaki  otomobilin daracık şöför mahallinde ateşli aşk sahneleri vardı. Aynı oyuncu, yeni filmindeki  aşk sahneleri çeviriyor. Yönetmen de eşi oluyor. Winslet “Biri kocam, diğeri arkadaşım” diyormuş.

Hollywood’un, evliliklerini bitirip yollarını çoktan ayırmış olan ünlü çiftleri S. Sheene ve D. Rıchards yeniden  aynı yatakta rol gereği bir araya gelerek seviştiler. Hesapta bu da var yani.

Yine 27 yaşındaki Seyfried “Seks sahneleri ile ilgili tabuya bir anlam veremedim. Seks yapmayan kimse  var mı? O halde neden utanıyoruz” diyor. Böylesi de var anlayacağınız.

Esin Moralıoğlu’n öpüşme ve yatak sahneleri  sırasında, kocasının  da  orada bulunduğunu biliyoruz.

Selma Hayek’i, Amanda’yı da unutmamak lazım. Selma’nın ateşli aşk sahneleri hala  unutulmadı. Müzikle bedeninin dilini birleştiren yegane kadın o!

Elveda Rumeli dizisinin unutulmaz dev aktörü Erdal Özyağcılar’ın rol gereği Hatice Şendil ile öpüşmesi gerekiyordu. Eşi Güzin Özyağcılar da o sahneyi seyrediyordu. Bakın ne demiş: “ Erdal’ın gözünün içine baksaydım, Erdal o güzel kızı hayatta öpmezdi” İyi mi?

Konuyu, bir de, bizim edebiyat dostu hikayecimiz Tarık Dursun K’ya sorduk. “Ne alaka”  diyenleriniz olacak. Kendisi kamera arkasına geçmiş kişiliği ile tanınır.  Yönetmenliği de vardır. “ Valla, dedi. Bizim zamanımızda da cinsellik vardı. Böyle filmler ayıptı. Ama da yine de kıyısından ucundan açık sahneler vardı. Mesela bir kadının bacağının yarısı görünse ekranda, eller ovuşturulur, damak şaklatılırdı...” Dedi.

Hayat iniş çıkışlarla dolu. Kimi rol gereği ile eğilip bükülüyor, kimi hınzırlığı ile  kuyruğu dik tutarak eski canciğer dostu, kuzu sarması küs dostu ile yıllar sonrası  aniden karşılaştığında boyunlarına sarılabiliyorlar. En hakiki rolü de, suflörsüz, kamerasız, ışıksız, senaryosun ortaya koyuyorlar?

Sizler de öyle mi yapardınız?

Quo va dis?

 

  

  

   

 

 

 

 
 

  

 

 

 

 

 

 

  

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..