Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '09

 
Kategori
İzmir
 

Attila İlhan ustam...

Attila İlhan ustam...
 

Sen Türkiye'sin, ekmeğim, tuzum. Omzumda mavzer, koynumda çevresin ve kıl heybemde taze lor peyniri.


İzmir’ de bir gazete vardı: Demokrat İzmir. Menderes Hükümetine muhalifliği ile tanınırdı. Bir nev’i, İzmir’ in Hürriyet Gazetesiydi o. Attila İlhanlar, İlhan Esen’ler, Orhan Suda’ lar, Ziya Hanhan’lar hep bir aradaydık.

O devirde baskı rejimi vardı. Bütün kuvvetimizle direniyorduk. Gazete kapısına demir parmaklıklar, makine dairesine demir kepenkler ve yazı işlerine çıkan dik uzun merdiven başına da otomatik demir kafes maniaları konmuştu. Baskınlar yaşıyorduk. Ortalık parti militanından geçilmiyordu. Alarmda, hepsi kapanıyordu bir anda. Polis koruyamıyordu gazeteyi. 50 metre ötemizdeydiler.

ONORE EDERDİ: Ortalıklar durulduktan sonra Attila İlhan bize geldi. Genel Yayın Müdürümüzdü. Bütün yazılar, ondan geçiyordu. Özel bir servisi vardı. İki kişi kendisine bağlıydık. Çok özel görevlere giderdik. Üçüncü yazımdan sonradır ki ‘ Dizgiye ver’ demişti. Çok onurlanmıştım. Daha bir dikkat kesildim yazılarımda.

‘Attila’ nın iki ‘t’ harfi ile yazılacağını, ilk ondan öğrendim. Çok basiretliydi. Antalya Altın Portakal film yarışmasına gönderdi beni. Ki, ulusal gazeteler pek rağbet etmemişlerdi, benden başka kimse yoktu Antalya’da. Sonra sonra anlaşıldı altın portakalın hikmeti... http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=7576 (Antalya Festivaliyle ilgili daha önceki blog’ um.)

Sahibi Adnan Düvenci öldükten sonra, gazete kapandı. Dağıldık. Attila İlhanı, Ankara Remzi Kitabevi Bürosunda gördüm. Sıcak karşıladı. Sevinmişti bayağı. Onurlandım. Kitabevinin editörlüğünü yapıyordu.

FONUNDA OLUŞAN ŞİİR : Bunları niye yazıyorum? O, her yönden değişik yaratıcı bir insandı. Karşıyaka Vapurlarında, hep aynı köşeye otururdu. Elinde de eksik etmediği kitabı ile. Hep tek kişilik yerleri seçerdi. Hep meşgul, hep meşguldü.

FON’ DA ŞİİR YAZMAK: Elinde kitap olmadığı zaman kıstırdım köşesinde. ‘Şiir yazarken kağıt kalemle sizi hiç görmedim. Hangi zamanlarda yazıyorsunuz şiirleri! Dedim. Gülümsemişti. Eliyle; Kulak hizasında, bileğini döndürerek, eline, hafif daireler çizdire çizdire ‘ Onlar, fonumda yazılıyorlar zaten, geriye de düzeltmesi kalıyor’ demiş, ekleyerekten de: ‘ Zihninizde kelimeleri ve yerlerini tekrar ede ede, zaten ezberliyorsunuz. Oturup, kaleme alıyrsunuz’ demişti.

HEP KARŞIYAKALI KALDI: Yine Karşıyaka’da, Çatalkaya’ya dönük. Arada mavi deniz var kordonla ayrılmış. Daha önce kocaman bir ışıklı pano vardı. Şiirleri okunurdu gece gündüz. Zalim insanlarımız, panoyu parçaladılar. Çok üzüldük. Yazdık çizdik. Tekrar yapılıp yenisi yerine kondu. Onu da parçaladılar. Ve şimdi de, büstü ile birlikte çiçek bahçesi haline geldi Attila İlhan’ın yeri. Bir de kitabe dikildi. Mevsim çiçekleri İmbatla dalgalanıyor şimdi. Bir çiçek seline büründü onun yeri. O, yine içimizde ve Karşıyaka’da yaşıyor. Çünkü K.Yaka’da oturmuştu..

NE DEMİŞLERDİ? Milliyetten Ece Temelkuran, günlüğünde şöyle seslenmişti: ‘ Ne kadar aşk, o kadar Attila İlhan! Dün, tam öğleüstüydü. Yenikapı feribot gişelerinde iki genç kadın konuşuyordu. Kadınların saçlarından vapurlar geçip gidiyor, kadınlar kendi saçlarına takılıp hep gişede kalıyordu. Biri diğerine dönüyordu aniden, bir cümleyi, tam ortasından kuruyordu.; ‘Okumadıysan, ‘Ben sana mecburum’u oku!’

An gelir, paldır küldür yıkılır bulutlar
Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
O eski heyecan ölür
An gelir biter muhabbet
Çalgılar susar, heves kalmaz
Şataraban ölür
An gelir ömrünün hırsızıdır
Her ölen pişman ölür
Hep yanlış anlaşılmıştır
Hayalleri yasaklanmış
An gelir şimşek yalar
Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
Direkler çatırdar yalnızlıktan
Sehbada Pir Sultan ölür!
Görünmez bir mezarlıktır zaman
Şairler dolaşır saf saf
Tenhalarında şiir söyleyerek
Kim duysa, korkudan ölür
-Tahrip gücü yüksek, -
Saatli bir bombadır, patlar
An gelir,
Attila İlhan ölür…

<ı>SÖZLERİ DÜŞÜNDÜRÜCÜ : Türkiye’ nin bir hain kontenjanı var, bu nüfusun yüzde 10’udur. & Türk aydını dediğimiz kişi, Batı’nın manevi ajanıdır. & Eğitim, savunma ve ekonomi milli olmalıdır, olmazsa Sevr gelir. & Batı diye bir şey yoktur. Bu hayali bir kavramdır. Almanya Almanya’dır, Fransa Fransa’ dır. Birleşik, bütünleşmiş Batı diye bir şey yoktur. & Türkiye’de basın Türk değildir.<ı>

Bloğumuzun kıymetli yazarı Tuğba, hem İzmir hem de Attila İlhan aşığıdır. Bakın ne yazmış: ‘’ Sisler Bulvarı derindir. Sisler Bulvarı engindir. Sisler bulvarının sonu gözükmez. Ve Attila İlhan varsa, sisler bulvarı bitmez. Attila İlhan, şimdi, Karşıyaka’da İmbatı soluyarak, martılara selam veriyor. Hatta sisler bulvarında olmasa da, görüyor tehlikeleri, tehlikeli insanları. Attila İlhan bilir, görür, ‘Mıh’ gibi aklında tutar. An gelip gitse de, gün gün gelip gitse de, Sisler Bulvarında olmasa da, Attila İlhan yaşar. Attila İlhan yaşatır.''

Nur içinde yat aziz ustam!

RESİMLER: 1- Attila İlhan’ın, bundan önceki yırtılan panosu başında bir anma merasimi 2- Büstü başında Karşıyaka’lılar 3 - Bir başka cepheden pano başında kendisini seven K.Yaka’lılar. Yerine çiçekli bahçe yapıldı şimdi 4- Panosunun başında hep gençler var 5 - Kitabesinde eserleri topluca yer alıyor. 6 – Her zaman şaire sıcak ilgi var. Bunu, orada çalışmalarında rastladığımız İzmir B. Şehir Belediyesi Parklar ve Bahçeler Daire Bşk.lığı elemanları da söylüyor. 7 - Bir Karşıyaka’lı sarılmış büste, ‘Canım’ diyor. 8 – Bir başka cepheden çiçekli bahçeler. Mevsimine göre değişecekler. Hep çiçeklerle kalacak A.İlhan…Geceleri de aydınlatılacak. Bahçeler Daire Başkanlığı, ‘Aydınlatılmalı’ diye rapor yazacak. Biz de K. Yakadan sıkı takip edeceğiz

<ı>

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..