Avrupa Birliği

İzmir’e gerici akını başlamasının nedenlerini araştırmak lazım.(Lüfer akını desem buralara özgü değil).Neden İzmir seçiliyor başlangıçlar yaratmak için.Bunu düşündünüz mü?Siyaset-Ekonomi-Eğlence sektörleri hep İzmir’i seçiyor yeni yapılanmalar, mesajlar ve gösteriler için.

İzmir insanının kabullenme katsayısının yüksekliğinden olsa gerek.

Hani o rehaveti vardı ya!

Türkiye de eğitim ve öğrenim o kadar bayağılaştı ki sormayın gitsin.İş arayanların ilanlarına bakıyorum, çoğu kişi yüksek lisans yapmış ve çaresiz.Eskiden böyle miydi? Yüksek Lisans yapmak emek ve bilgi birikimi isterdi.İş aramaz iş ayaklarına gelirdi. Şimdi herkes yüksek lisans sahibi, herkes doçent, profesör.

Eski iş yerimden hatırlarım; imza sahibi olduğu için mesai saatlerinde iş yerinde olması gereken şahsın, gece eğitimine tabi olarak yüksek lisans diploması aldığını bir toplantıda öğrenmiştim.Siyasi çevresi geceleri çalışmış diplomayı hazırlamıştı. Mektupla, telefonla, üç ayda eğitimle, açıktan, kapalıdan bir çok yöntemle bu diplomalara sahip olmak artık Türkiye de mümkün.Buna ön ayak olanların Çankaya tepelerinde, bu diploma sahipleriyle ne yapacaklarını görmek bile istemiyorum.

Üç ayda ÖĞRETMEN yetiştiren ve bu öğretmenleriyle ŞURA toplayan bir ülkede eğitim ve öğretimin nereye gittiğini, Köy Enstitülerinin ocağına kibrit suyu döken zihniyete ve onun devamlarına sormak gerekir.Geri kalmışlık, sefalet, ahlaksızlık, duyarsızlık, vurgunculuk, cahillik bu eğitim ve öğretimin sonuçları.

İşte öyle bir prof. İzmir de atıp tutmuş.Atatürk’e utanmadan dil uzatmış.Öyle toplantılarda yerimiz olmadığından Allah’tan katılmadım.Gazetelerden okuyunca şoke oldum! Bir de efelik taslıyor ertesi gün.Pes be! .Karşıma çıkın tartışalım diyor.Kimseden ses yok! Gazete köşe yazarları başka konularda mangalda kül bırakmaz, adamın meydan okumasında sus puslar.Hele Atatürkçü geçinen partilerin İl sorumluları olaydan bihaber.Onlar gazeteleri haftalık okuduklarından, daha işin ayırtında değiller..On gün sonra olayın farkına varıp, esip gürleyip vatandaşa şirin görünecekler.

Var mı? Böyle bir şey.

Hodri meydan! Çağırın bu adamı.Biz de katılalım.İzmir’in ayıbını örtelim.

Türkiye de büyük oyunlar oynanıyor.Baldırı çıplaklakları çıkartıp bu şekilde emir tekrarı yaptırmazlar.Bunda bir iş var. Açık açık Atatürk'e hakaret ediliyor.28 Şubat'ın günahı ne diye sormak lazım.301 için tezgah mı yoksa.Buyrun mübarek olsun. Tepe tepe kullanın, o payeleri verip, gencecik dimağları eğitmek ve öğretmek için teslim ettiğiniz ama zehirlettiğiniz kişileri milletvekili yapın, köy -kasaba dolaştırın, zehirlerini iyice boşaltsınlar.Birileri de kına yaksın artık.

Ulusal Sol ( ne demekse ) cenahta tırmalayıp duran bir partinin Tv kanalı, geçmişte zıttı olan bir zihniyet mensubuyla hasbıhalinde Atatürkçülüğü yeniden keşfedip güya mutabık kalıyor, Avrupa birliği denilen garabete karşı çıkarken, parti programlarındaki sadakati unutuyorlar.Hele içlerinde biri var evlere şenlik.Parti başkanı meclis grup toplantısında Avrupa birliğine verip veriştirirken, il başkanı Avrupa birliği fonları ve diğer emperyalist fonlardan nasıl para kaparız diye yandaşı belde belediyelerine KURS düzenlemeyi düşünüyoır.Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu

Komediye bakın ey halkım!

Bizi kimler yönetiyor, yönetmeye talip oluyor.Tanrının sopası yok tabi.Salla sallayabilirsen. Halkımın duyarsızlığına hala kızgınım.Tanrının sopası sizlersiniz. Gösterin şu sopanın gücünü artık.

Parti programlarında Avrupa birliği teslimiyetçiliği olan partiler , Ulus kavramını yeni kavradıklarından birbirlerine zeytin dalı uzatırken göz boyacılığına da rahmetle okutuyorlar.

Atatürkçülük, ulusçuluk kavramlarını yeni anlamaya başlayanlara, anlamamakta şef kavramıyla direnenlerde ve milliyetçilik özürlülerine tek bir lafım var.

Siz giderken , biz dönüyorduk.

Halkımız elbette bu duyarlılığı yakalayacaktır.