Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '12

 
Kategori
Siyaset
 

Aydın dediğin hapistedir...

Aydın dediğin hapistedir...
 

 Aydın insan nedir? Kendi alanında çok değerli fikirlere sahip olan, kendisini meslek hayatında ve işlerinde kanıtlamış olan, ayrıca sahip olduğu bilgi dağarcığı ; engin deneyimleri ve kültürüyle  diğer insanlara yol gösteren insan demektir. Bu, en aşağıdan benim betimlemem. Başka “Aydın” tanımları için ansiklopedilere bakabilirsiniz.

Aydın insan bir bakıma uyanık insan demektir. Yani, içinde bulunduğu toplumdan fikirce ilerde olan, ilerde olacakları çok önceden görebilen ve insanlara yeni ufukları göstermek çabasında olan insan veya insanlar. Bunlar her zaman çok azdır. Bir şeyleri görmek, göstermek için çırpınırlar. Çoğu kez içinde bulundukları toplumu beğenmezler; geri bulurlar; değişmesi, gelişmesi gereken yönlerini göstermeye çalışırlar. Ve çalışırken de bir sürü başı büyüklerle çatışırlar.

Çünkü Sosyolojik olarak çok iyi biliniyor ki, toplumlar kolay kolay değişemezler; illaki inançlarına, iyi bildikleri sandıkları şeyle sıkı sıkı sarılırlar. İnsanların çoğu değişmekten korkarlar, çünkü değişmek sıkıntılıdır.

Ama değişmek kaderdir. Çünkü bize bilim yol gösteriyor, ve teknoloji onu izliyor… bilimin ortaya koyduğu ilkeler, kuramlar, dünden bugüne  yeni aletler, araçlar, makinalar olup çıkıp geliyor karşımıza… Ondan sonra o teknolojiye sahip ülkeler: “Hadi, bakalım paraları sökülün …” diyorlar. Siz de buğdayınızı, arpanızı satıp yeni bir televizyon alıyorsunuz veya bir araba… Dünya böyle dönüyor. Hep ilerde gidenler var; bir de geri kalanlar veya geri bıraktırılanlar…Onlar hep izleyici, hep uyutulanlar ve uyuyanlar.

Aydın insan aydınlatmak ister, bazıları ise toplumun aymasını istemezler. “Bırakın, köylüler, işçiler, memurlar uyusunlar” Uyanırlarsa, çok şey isterler…Uyutmak için de afyonu dayarlar.

Gazete’deki resimdeki ihtiyar amca, ayağa kalkmış, yürüyen memurlar için ne diyor: “Bunlar ne istiyor, Devlet bir maaş vermiyor mu? Daha istiyorlar? Allaha dua etsinler, şükür etsinler, otursunlar…” Milletimizin çoğu bunun gibi düşünüyor. Devletten fazla da beklediği bir şey yok… Devletin nasıl döndüğünün de farkında değil… Fazla fazla, “bal tutan parmağını yalar” diyor… üsttekileri öyle savunuyor. Allah için üsttekiler de onu ara sıra görüyorlar… “İkiyüz kilo kömür; iki kilo şeker, bulgur, mercimek… falan filan..”  İşte böyle böyle Demokrasi çarkımız dönüyor… kimse bu değirmenin suyu nereden geliyor, demiyor.

Diyenleri, soru soranları yani aydınları tutup içeri atıyorlar. Bir kulp bulmak zor değil ki.. her dönemde bir kulp bulunmuştur…

Nazım Hikmet bu ülkede, hiç günahsız 18 yıl hapishanede  yatmadı mı? Ondan sonra affedildi mi? Ondan sonra heykeli dikildi mi? Evet…  Bu millet bu ayıbının cezasını nasıl öder? Belki ödeyemez… Peki, Nazım Hikmet bir aydın olarak, hapishanede rahat durdu mu? Durmadı orada da yazdı çizdi; orada da öğrenci yetiştirdi…Orhan Kemal’i kim yetiştirdi? Ressam Balaban’ı kim yetiştirdi?  Bir aydın hapishaneye bile atılsa, yine o kendisini özgür hisseder ve yapacağını yapar.

Şimdi biraz da bu güne gelelim. Kimler var hapishanede…Prof.Dr.Yalçın Küçük; Doç.Dr.Doğu Perinçek; Prof.Dr.Mehmet Haberal; Mustafa Balbay; Soner Yalçın; Tuncay Özkan; Ergun Poyraz….

Bunlarının her birinin kaç tane kitabı , makalesi var…her birini sayacak olsak, bu sayfalar almaz.

Şöyle böyle, 48 gazeteci içerde; 700’den fazla gazeteci hapis istemi ile yargılanıyor… Ne bunlar PKK’cı mı? Göreceğiz. Burada fazla konuşmak olmaz.

Ama bu aydınların, insanları uyandırmak için neler yazdıklarını bir okuyun. Bu kişiler belli ki yazdıkları yazılar yüzünden suçlanıyorlar. Niye? Milleti uyandırıyorlar , diye… Peki, hapishanede rahat duruyorlar mı? Yo.. iki taşın arasında yine bir kitap yazıp, ne edip edip dışarı çıkartıp, yayınlatıyorlar…

Yani, bir türlü aydınların sesini kısamıyorlar. Ağızlarını kapatamıyorlar.

Korku var. Kokutmak var. Bağırmak var. Hakaret var… Ama aydınlar konuşuyor. Şu veya bu şekilde konuşuyorlar. Belki de Tutuklarevinde daha çok konuşuyorlar; daha çok dikkati çekiyorlar…

Ne yapmalı yani… aydınları asmalı mı, yoksa herbirisini 18 sene hapis mi yatırmalı…?

Onu bunu bilmem , hakiki aydın dediğin hapistedir arkadaş…Aydın adam hapiste yatar… Názım Hikmet, Sabahattin Ali, Burhan Felek , Ahmed Muhip Dranas, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Zekeriya Sertel… ve niceleri ; yata yata; anlata anlata… Bu memleketi bu hale getirdiler.

Aydınlar da konuşmasa, kim konuşacaktı ki… (Onlar da içerde…!)

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..