Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Aydın nedir, ne değildir?

Aydın nedir, ne değildir?
 

Aydınlanma


Aydın tanımını yapmak oldukça güçtür. Genellikle fikirsel faaliyetlere yönelik kişiler “aydın” diye ifade edilir. Örneğin Dictionnarie de l’aAcaddemie Françaisede “Aydın” sözcüğü “fikir ve zeka çalışmaları ağır basan kişi” olarak tanımlanmıştır. Seymour Martin Lipset ve T. Geiger gibi ünlü yazarlar, yaratıcı zeka çalışmasını ya da kültür oluşumunu sağlayıcı çabalara dönük olmayı “aydın” sayılmak için ön koşul kabul ederler. Andre Malraux aydının tanımını: “Yaşantısını belli bir düşünceye adayan kişi” şeklinde yapar. Peter Viereck’e göre “aydın”, tüm zamanını sözcüklerin hizmetinde geçiren kişidir. Maurice Barries ise aydın’ı “kalem oynatıcı ve sol ideolojiler savunucusu” olarak belirleyerek aşağılamaya çalışır. Thomas Molnar “ her ne kadar aydın denen kimse filozof hem, hem bilgin hem öğretici ya da diplomat ve yazar olabilirse de gerçekte bunlardan hiç biri değildir.” Der.

“Aydın”,asıl olarak kendi kendini aşabilme, sürekli bir şekilde gelişebilme, yaratıcı yaşam kuralları edinebilme, sonsuz bir şekilde hoş görüye yönelebilme, insanlığın maruz kaldığı haksızlıklara, zorbalıklara, eşitsizliklere, sömürüye ve her türlü şiddete, isyan onurunu zedeleyen her şeye karşı isyan geleneğini“huy” haline getirebilme zorunluluğu taşır.

Batı anlayışında “aydın” sözcüğü, okumuşluğun bilginliğin, kültürlülüğün, çağdaşlığın v.b. niteliklere ulaşmışlığın ötesin de ve üstünde bir anlam taşır. Bu anlam,  insan varlığının kutsallığı ve yüceliği ile ilişkilidir. Aydın sayılabilmek için sadece çok okumuş olmak, sadece çok bilgi sahibi olmak yeterli değildir. İnsan aklının sınırsız gelişebileceğine ve gerçeklere akıl rehberliği ile gidilebilir olduğuna inanmak, aklı ve zekayı çeşitli baskılardan ve önyargılardan kurtarmak, özgürlüğe kavuşturma çabalarına yönelmek, insan denen o kutsal varlığa ve tüm insanlara karşı iman ve sevgi ile dolu olmak, insanı sömürü öğesi olmaktan, mutsuzluklardan ve sefil yaşamlardan kurtarıp, insanlık onuruna ulaştırmayı yaşam amacı yapmak, insanlar arası düşmanlıkları yenip kardeşlik duygularını ve karşılıklı sevgi bağını kurmak ve bu uğurlarda hiç yılmadan savaşmaktır.

Her toplumda, o toplumu fikren, ruhen ve ahlaken şekillendiren, peşinden sürükleyen, belli değer ölçülerine yönelten, eğitimi, güzel sanatları ve toplumsal her şeyi etkileyen denetleyen bir sınıfın “aydın” sınıf olduğu kabul edilir. Bu oluşumda “gerçek aydın”ın gücü ne kadar yoğun ve etkin ise toplumsal olumluluğu dolayısı ile o toplumu geliştirme ve yetiştirme yeteneği o kadar fazla demektir.

Gerçek “aydın” belli verileri, söylenen emirleri, sadece inanca dayalı söylemleri, geleneğe ve adetlere bağlı olarak gerçek diye bellenmiş kavramları, şeyleri, aklın rasyonel süzgecinden geçirmeden, tartışmadan ve deneye vurmadan kabul etmez, bellemez, uygulamaz.

Gericiliğin ve ilkelliğin simgesi gelenekselliktir, daha doğrusu, akıl süzgecinden geçirilmemiş geleneklere körü körüne teslimiyettir. “Geleneksellik” dediğimiz şey, ister sosyal ve ister ahlaksal alanda olsun, şu ya da bu şekilde yerleşmiş kuralların ve inanışların, tekrarlana tekrarlana “değişmezlik” ve adeta “kutsallık” niteliğini kazanması demektir. Böylesine kökleşmiş kurallar ve inanışlar, yaptırım gücünü akıl kaynağından değil, sosyal çevrenin inanç zorlamasından almaktadır. Bundan dolayıdır ki, bu tür gelenekselliğe karşı durmak güç ve hatta tehlikeli sayılabilir. Ortaçağ insanı salt bu anlamda inanç merkezli oluşturulan engizisyon mahkemelerinde yargılanmış, bundan dolayıdır ki, nice düşünür, bilgin akıl ve deney rehberliği ile buldukları gerçekleri ortaya koyamamışlardır. Bu gelenekselliğe karşı çıkanların çoğu da bunu hayatları ile ödemişlerdir. Ortaçağdan sonra “aydın” kişi, her konudaki gelenekselliğe hayır demeyi ve değişmezliğe karşı direnmeyi, insanlık görevi olarak bilmiş ve hayır diyemeceği sürece, gerici ve gelenekçi ortamın, uygarlığın kazandırdığı ne varsa her şeyi silip süpüreceğini düşünmüştür.

“Dünyayı ıstıraplardan, acılardan, yoksulluklardan kurtaracak olan şey nedir? Sorusuna Solon şu cevabı vermiş,“Haksızlığa maruz kalanları seyredenlerin, onlardaki infial duygusuna sahip olmaları”

Tolstoy, 1897 yılında yayınladığı bir yazısında “yalanlar” saltanatının son bulacağı günlerin mutlaka geleceğini ve fakat o günleri bir önce getirebilmek için gerçekler meşalesini yakmak gerektiğini söyler. Aydının en başlıca görevlerinden biri de “yalan”a karşı savaşmak, “yalan” denen musibeti, insan onuru ile uyuşmaz kılmak ve gerçekleri araştırmayı kendisine kutsal kutsal görev saymaktır. Bunu yaparken içinde yetiştiği toplumun, ortamın kendisine “gerçek” diye bellettiği şeyleri akıl süzgecinden geçirip değerlendirmeli ve sadece belli çevreye karşı değil halk yığınlarına karşı da şaşmaz bir dürüstlükle konuşmalı ve yalana dayalı inanışları kökünden kazımalıdır.

Adı çok bilinmeyen yazar William Howitt, geçen yüz yılın başında yayınladığı bir kitabında, her aydının, her fikir savunucusunun her vicdan sahibinin yaşam parolası olması gereken görevi şöyle belirler. “Bu yeryüzünde bize düşen bazı görevler vardır ki bunları ihmal etmek, bizleri başkalarına kaşı suçlu duruma sokar. İnsanlığın ıstırapları karşısında, birtakım bencil ve kurnaz ya da hilekâr bahanelerle susup oturmak, alçaklıktan, ihanetten, köle ruhluluktan başka bir şey değildir. Bu tür davranışlar yüzünden değil midir ki, hemen her şey haksızlıklar, sömürüler, v.b. pislikler güçlenmekte, halk yığınlarına musallat olan belalar sürüp gitmektedir.”

Cehalet, şovenizm, bağnazlık, fanatizm kavramlarına ait uygulamaların içinde olanlar mutlaka “aydın” sayılmazlar.

Son olarak “aydın” hem kendisi aydınlanmış hem de çevresini, yaşadığı toplumu aydınlatan bunu düşünceleri ve davranışları ile ortaya koyan, insanlık evriminin en düzeyine ulaşmış kişidir. 

Nizamettin BİBER                        

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..