Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '10

 
Kategori
Haber
 

Ayıptır, ayıp…

Ayıptır, ayıp…
 

Sabah, evinizden işinize gitmek için kapıdan çıkarken “Ben varayım bi öleyim de geleyim” diye kim çıkar? Kim ister ölmeyi?

Başbakan’ın sözüne bakarsanız, maden işçileri…

Her gün sabah evlerinden çıkarken “Ölebileceklerini” düşünerek çıkarlar. Daha doğrusu, öyle çıkmalılar…

“Hadi hanım… Ben işe gidiyorum, belki ölürüm, merak etme!...”

Başbakanın Bu mesleğin kaderinde maalesef bu var. Bu mesleğe giren kardeşlerim bunu bilerek giriyorlar. Kemalpaşa'da Dursunbeyli'de bu tür olayları yakın zamanda gördük” ifadesi bunu anlatıyor.

Yani…

Eğer maden ocağına giriyorsan, bir gün ölmeye hazır olmanız gerekiyor!...

Böyle mi?

Ne yazık ki aynen böyle… Doktorun hastasına “Ooo… Çok kötüsün, iki gün ömrün kalmış” demesi gibi bir şey başbakanın ifadesi…

Başbakanın anlayışına bakarsanız, bu bir türlü “Kader” ve o maden ocağına girenlerin de “Kaderleri” ne yazık ki böylece yazılmıştır…

Kadere inanacaksınız, ölecekseniz de öleceksiniz…

Oysa…

Maden ocaklarında yaşanan “Ölümlerin” büyük bir bölümü “Kader” değil, düpedüz ve bilerek çalışanları “Ölüme” göndermektir.

Tedbirsizliktir, dikkatsizliktir, eğitimsizliktir ve de bunlardan daha önemlisi, denetimsizliktir.

Çalışma bakanlığında, madenleri denetleyen elemanlar vardır. Bunlar giderek, yerinde inceleyerek eksikleri görürler ve işverene, eğer acil bir konu yoksa, eksikleri tamamlaması için de süre verirler. Daha sonra gider bir daha denetlerler ve eksiklikler yerine getirilmemişse ocağı kapatma kararı verirler…

Elbette ellerinde bizzat madeni kapatacak olanakları yoktur. Tek başlarına bu işleri yapmaları mümkün değildir, ama birileri bu işi yapması gerekir ki, o maden ocağına girenlerin kaderi “Ölüm” olmasın…

TTK’ya ait Karadon Maden Ocağı’nın bulunduğu Kilimli’de bir yıl yaşadım. İlk Okul üçüncü sınıfı “Mahfel”e okudum. Daha sonra Zonguldak, Bartın ve Kdz. Ereğli’de oturdum…

Demem o ki, madenciyi, madencinin hayatını, yaşadıklarını, dertlerini az buçuk bilenlerdenim…

Onlar için “Grizu” ve “Göçük” kelimeleri çok şey anlatır. Onlar da bilirler ki bu iki kelime “Ölüm” ile birlikte anılır. Elbette “Kaza” denilen şey her zaman ve her yerde vardır. Atasözünde söylediği gibi “At üstündeki adamı it ısırırı” mı ısırır.

Ancak, arı kovanına çomak sokarsan, arıların sana saldıracağını da bilirsin…

Yani, önlem almazsan, “Grizu” da patlar, “Göçük” de başına gelir, hem de böyle sıkça…

Mutlaka bu kaza sonrasında da gerekli araştırmalar yapılacak ve umarım düzgün sonuç ortaya çıkacaktır. Göz göre göre yapılan bir hata varsa, sorumlular da cezasını çekecektir, çekmelidir.

Ancak, başbakan gibi kimse çıkıp da “Bilerek maden ocağına giriyorlar” emesin lütfen…

Bu türlü söz ve söze uygun davranışlar, insanlara yapılmış en büyük haksızlıktır.

Dahası…

Ayıptır, ayıp…

20 MAYIS 2010

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..