Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '09

 
Kategori
Blog
 

Aylardan temmuz; blog mola!

Aylardan temmuz; blog mola!
 

Aylardan Temmuz...

Memleketim insanının bir kısmı günlüğü 1500 TL’ye deniz kenarında yüzer iskele, duba adına ne derseniz deyin kiralarken diğerleri düzenin sunduğu kaderlerini yaşamaya devam ediyor.

Asgari ücretin yoksulluk sınırının epey altında seyrettiği memleketimizde utanmazca krize çare olarak alışveriş reçeteleri duyuruluyor!

Güzide ülkemizin güzide demokrasisi bazılarına göre ilerlemeye devam ediyor. Sözde darbe teşebbüsünde bulunanlar ergenekondan mahkemeye çıkacağı günü sayarken asıl darbeyi yapıp ülkeye deli gömleği giydirenler nü çizmeye devam ediyorlar.

Gariplikler ülkesi memleketimde gece yarısı operasyonu ile darbe teşebbüsünde bulunan askerin sivil mahkemelerde yargılanmasına yönelik yasa Gül cumhurbaşkanı tarafından onaylanıyor. Tabi bu arada yasanın sakıncalarını giderin diye hükümete ve meclise gerekli önerilerde de bulunuyor.

Ne şiş yansın ne de kebap durumu!

Aklı başında her yurdum insanı darbelerden medet ummaz. Darbeyi ve darbecileri savunmanın ülkeye kazandıracağı hiçbir artı yoktur. Ülkenin siyasi tarihine bakıldığında darbelere karşı çıkanların bu gün iktidara methiye düzen liboşlarla ilintisi de yoktur. Aksine bu gün demokrasi havarisi kesilenlerin geçmişte darbeye ve darbecilere nasıl alkış tuttukları eskimiş gazetelerin sararmış sayfalarında görülebilir.

Özetle olanak bulmuşken şu liboş tanımını da değiştirmek gerekir. Örneğin bunlara “naylon demokrat” tanımlamasını çok yakıştırıyorum. Her koşulda bir yolunu bulup kendilerini iktidarın vagonuna atma yüzsüzlüğünü göstererek oluşturdukları faşizmi başkaca ifade edemiyorum.

Neyse…

Yargının tam bağımsız olmadığı ülkelerde hukukun galip geleceği masalına inanmak için olsa olsa iktidarın kayığına binmiş olmak gerekir.

Daha bu gün işkence altında alınan ifadeler, kaybolan deliler, dosyalar ve de neredeyse otuz yıldır süren Devrimci Yol davasında yerel mahkemenin verdiği kararın usul yönünden bozulduğuna tanık olduk. Yargıtay’ın kararı sanıklar ve yakınları tarafından alkışlarla karşılandı.

Bu dava ülkenin tarihi ile yüzleşmesine vesile olabilir.

Otuz yıl daha bekleyip göreceğiz…

Her şeye rağmen ağır aksak hukuk işliyor.

12 Eylül Anayasası her gelen iktidar tarafından birçok maddeleri değiştirilmiş olsa da halen yürürlükte. Bu güne kadar her siyasi çevre tarafından eleştirilse de ortak bir uzlaşma oluşturulamadığı için daha devam edeceğe benziyor.

Yukarıda sözünü ettiğim naylon demokratlar iktidarın bu ülkeye demokrasi getireceğine dair hemfikirler. Daha il kongrelerinde iki adayın yarışmasını içine sindiremeyen siyasi iradeden demokrasi beklemek olsa, olsa geçmişte İran solcularının, sosyalistlerinin düştüğü yanılgının tekerrürü olabilir.

İradesini kullanamayan, özgürleşmeyen, , biat kültürünü genel geçer kural olarak kabul edip içselleştiremeyen siyasi hegomanyadan demokrasi beklemek nasıl açıklanır bilmem ki…

Pardon, bu yazı aslında blog yazısı olacaktı. Okurlardan blog kategorisinde bu yazıyı yayımlamamı anlamalarını bekliyorum.

Devam edelim;Davos’ta “one minute” diyen siyaset figürleri ne yazık ki Çin’de yaşanan Uygur katliamına gayet vasat bir açıklama ile yetiniyor.Ve ne gariptir ki bu gün ABD’de bulunan Uygurların annesi" Rabiya Kadir'in AKP iktidarı döneminde Türkiye’ye vize için başvurduğu fakat ABD tarafından Elkaide terör örgütü ile ilişkili olduğu;terör örgütü lideri gibi görüldüğü üzerine vize alamadığı medyanın gündemine düştü.

Neyse ki, Başbakan G8 toplantısına giderken yaptığı açıklamada “Başvuru olursa tabii ki vize veririz”dedi.Sanırım daha önceki başvurularının neden geri çevrildiği konusunda soru veya yanıtta gelmedi.

Hükümetin Çinde yaşananlar ile ilgili gösterdiği tutum her açıdan eleştiri konusu olacağa benziyor.

Ha, bu arada Çin mallarına boykot gündeme geliyor. Anımsayın İtalyan mallarına boykot gündeme gelmişti bir zamanlar. Şimdi Başbakan neredeyse İtalya ile ilişkilerde bizzat kanka durumu yaşıyor. Çin kabul edin veya etmeyin devasa bir ekonomi. ABD bile Çin’in bulundurduğu döviz rezervlerine ağzı sulanarak bakıyor. Ülkemizde ise bir çok büyüklü küçüklü şirket Çin ile iş yapıyor. Malum Çin’de iş gücü ucuz.Kâr hırsına kendini kaptırmış küresel sermayenin ve yerli iş ortaklarının ( !) Çini yürekten protesto etmeleri beklenemez. O zaman iş halka düşüyor. “Üretimden gelen gücümüzü kullanacağız” sloganının yerine “tüketimden gelen gücü kullanmak” gerekiyor. Ancak küresel emperyalizmin futursuzca at koşturduğu dünyada ÇİN ya da ABD veya AB diye etiketine bakmadan her türlü sömürü ve yıkım, şavaş politikalarına karşı refleks gerekiyor.

Aylardan Temmuz!

Ve son dönemlerde biraz askıya aldığım blog paylaşımına biraz ara. Ağustos sonunda görüşmek üzere diyerek bir dakika pardon bir ay ara veriyorum. Yine sizlerle paylaşım olanağı bulduğumda SBS, ÖSS açıklanmış, gece yarısı geçen yasanın sıkıntı yaratan pürüzleri bir şekilde meclis tarafından giderilmiş olacak.

Bu arada Baykal AYM’nin yolunu tutmuş olacak!

Şişli belediye başkanı Sarıgül dadha önce yazdığım yazıları boşa çıkarmak için DSP’yi ele geçirmek yerine kendisi bir parti kurarak “alternatif” olduğunu cümle dünyaya bu arada yurdum insanına da duyuracak.

ÖDP’den kopan Uras devrim yapamayacağını anlamış olup kendi devrimini yapmak üzere “ilerici dincilerle”, ”ilerici ulusalcılarla” … vb. parti kurma arayışlarına devam edecek.

Aziz Nesin’in dediği gibi bu ülkede yaratıcı olmaya gerek yok.

Zaten “balık hafızalı” olduğumuza ve her şeyi yirmi günde unuttuğumuz varsayımına göre politika yapanların iktidarları baki olduğuna göre çok şey kaçırmış olmayacağız.

Görüşmek üzere…

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..