Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '11

 
Kategori
Öykü
 

Ayrılığın Lacivert Rengi...

Ayrılığın Lacivert Rengi...
 

….. 

Akmayan trafikte bir gözü yolda diğeri saatte ilerlemeye çalışıyordu adam. Duygularını düşünemeyecek kadar yoğundu zihni. Geç kalacağı kesinleşmişti artık. Bekletmek istemiyordu ama terslikler bırakmamıştı yakasını. Lanet olası köprü trafiğine takılmıştı, ilerleyemiyordu, öfkeyle direksiyona vurdu o anda telefonu çaldı, hiç sırası değil deyip içten bir eyvah çekti. Telefonda sakin konuşmaya çalışarak geç kalacağını, köprü trafiğine takıldığını bir saate kadar orada olacağını söyledi. Sesinde üzgün olduğunu gösterir bir ton yoktu, daha çok öfke vardı. Endişelenmiyordu da üstelik! Kadını bekleteceğine değil, trafiğe takıldığına geriliyordu. Kadından özür bile dilemedim, sesine mahcup bir ifade eklemeden konuşmuştu. Biliyordu nasılsa o kendine darılmazdı. Anlardı mutlaka her zaman anlamıştı nasılsa. Hem çok da önemli değildi beklemesi, kendinin durumu daha fenaydı, trafikteydi! 

Kadın çantasını aldı, havaalanından dışarıya çıktı. Hemen sigarasına sarıldı. Arkadaşını aradı, indiğini, sevgilisini beklediği söyledi heyecanla. Arkadaşı hiddetlendi ’’ sen o kadar saat yoldan gittin ve beyefendi gelemedi, seni bekletmemeliydi, çok ayıp’’, dedi. Kadın savundu sevdiğini, tersliklerden bahsetti, geçiştirdi. İçi içine sığmıyordu. Ne çok özlemişti… Kadın bekledi, bekledi, bekledikçe sigarasına sarıldı, sıkıldı, heyecanın yerini gerginlik almaya başladı. Çalan telefonu sinirle açtı. Adam arabayı park ederek vakit kaybedemeyeceğini, yolun kenarına gelmesini, arabaya binmesini söyledi, bir de park etmekle uğraşamayacaktı! Telefonu kapattı kadın. BİR DE!!! Tüm büyü kayboldu hayalindeki. Bu sıkıntılı, anlamsız can sıkıcı halin nasıl sonlanacağını düşündü. Başka zaman olsa basar geri dönerdi. Abartmak, yok etmek istemedi. Kendini sakinleştirmeye çalıştı ve nihayet araba kaldırımın kenarında göründü. 

Trafik çok kötü dedi adam, geçiştirilmiş bir öpücükle hoşgeldinledi kadını. Gerginliği hala geçmemişti, sessiz, heyecansızdı. Öylesine birkaç şaka yaptı, sustu! Kendi duygularını anlamak istediği bir buluşmaydı bu. Aylar sonra yeniden karşısındaydı. Heyecanlanmadığını, özlemediğini fark etti. Fark ettiklerine şaşkınlığı gerginliğini daha da arttırdı. Sıradanlaşmıştı sevdiği gözünde. Vazgeçmeyecek kadar çok sevmiyordu artık, anladı! Şaşkındı. Oysa daha birkaç hafta öncesine kadar sabahlara dek düşlüyordu bu anı. Sonraki güne katlanabilmenin tek umuduydu sevdiği. Ne çok özlüyordu, her dakikasını onunla geçirmek isteyen kendi değil miydi? Bu da neydi şimdi? Tutulmuştu, bu zamana kadar böylesi bir kadın tarafından böyle büyük sevilmemişti. Her anında onunlaydı, en büyük fedakarlıkları ondan görmüştü. Yoktan var etmek onun sevgisini en güzel gösterme şekliydi. Efsunluydu varlığı. Pamuklara sarıp sarmalamış, her anını mükemmelleştirmeye adamıştı bu kadın, kendi için… Haksızca bir vazgeçiş olacaktı bu onun adına ve daha da kötüsü nasıl söyleyecekti sevgisinin bittiğini? Yanında sessizce oturan kadına baktı. İçi hiç acımadı! Onun üzülmesini çok da önemsemediğini fark etti. Demek ki her sevgi bitmeye mahkummuş, vazgeçilmeyecek şekilde kimseyi sevemeyeceğim ben, döndükten sonra bunu onu anlatmak en uygun olanı, gözlerine bakarak bunları söylemem diye geçirdi içinden adam. 

Kadın, yanında ki yabancılaşmış adama önce şaşırdı ve anladı onda ki yok olmuş kendini. Hiçbir şey yapılamayacak kadar vazgeçilen olduğunun farkına vardı. Keşke çağırmasaydı beni buraya diye düşündü, aklımdaki son bakışıyla, temiz kalmayı başarabilseydi, bunu yaşatmasaydı bir ömür sevgiyle anabilirdim onu! Sevgisini anlayamayacak kadar sığlaşmıştı bakışları adamın, ne olduğunu nasıl bu hale geldiklerini sorgulamak dahi gelmedi aklına. Sessizce kabullenecekti her şeyi. Adamın kurguladığı oyuna dahil olacak, en keyifli halde bu son perdeyi de oynayacak, mutluymuş gibi yapacaktı. Tüm mış lı miş li cümlelerinde kalacak adama, son kez sevgisini ve kendini bırakacaktı. Son kez elleri birbiriyle buluşacak ve bilinmeze farklı yollardan yol alacaklardı… 

Kadın önünce uzanan eşsiz boğaz manzarasını izledi, sessizce gülümsedi, düşündü; kim bilir kaç kişi bir ayrılığın ilk adımlarını bu manzarada atmıştı, kaç kişinin kalbinde sızı olmuş tu bu manzara. Artık bu manzarayı her gördüğünde içinde ki sızının depreşmesine engel olamayacaktı. Kadın, yüzüne en mutlu gülümsemeyi yerleştirdi, sevgisinden bir an bile şüphe duymadığı adamda artık bittiğini bile bile son kez sevgiyle öptü. Adam yoldan gözünü yoldan ayırmadan iyi ki geldin dedi kadına. İyi ki gördüm seni, iyi ki… Görmeden bu bitişe kendini hazırlayamayacağını biliyordu. Kadının bu bitişi fark etmemiş olduğunu düşündü. Gülümsedi, işi çok daha kolay olacaktı. Son kez mutlu edeceklerdi birbirlerini, boğazın iki denizi harmanladığı lacivert manzarada ellerini tuttu kadının, içten içe af dileyerek öptü avuç içlerinden… 

 
Toplam blog
: 127
: 820
Kayıt tarihi
: 22.09.07
 
 

Sıcağıyla bilinen memleketimde bir kış gününde geldim dünyaya. Bütün tezatlıklar hayatımda farklı r..