Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '08

 
Kategori
Güncel
 

Aysun Kayacı ve demokrasi

Aysun Kayacı ve demokrasi
 

Aysun Kayacı yorumu..

Kayacı, programında bazı şeyler söylemiş. Buna yönelik bazı tepkileri görünce, Kayacı'nın eleştirilerinin çok da haksız olmayabileceğini düşünmeye başladım. Eleştirilerde Kayacı'nın ileri sürdüğü düşünceye yönelik yorumdan ziyade, onun kim olduğu, kaç paralık adam olduğu, çobandan daha basit olduğu gibi kişiliğine yönelik saldırılar vardı. Bizzat Akpli bir iki resmi kişiden, yine Kayacı'ya yönelik hakaret içeren yorumlar yapılmış.

Yani eğri oturalım doğru konuşalım, ayaktakımı düzeyinde değil midir bu tepkiler?

Programı izlemediyseniz, Kayacı çok dikkatli konuşarak, demokrasiyi sorguluyorum diyerek söze başlıyor, ve çoban teşbihini kullanırken, bunu bir teşbih diye kullandığını özellikle belirterek, benim oyum neden çobanınkiyle eşit olsun diye soruyor? Konuşmanın ileri aşamasında da, benim oyum neden vergi kaçıranlarla, kaçak elektrik kullananlarla eşit olsun vs. diye devam ediyor. Burada dikkat ederseniz, aslında ben derken kastettiği, eğitimli ile eğitimsiz ve işte dürüst vatandaş ile hileci vatandaş kıyaslamasıdır.

Kayacı'nın benzetmesini benzetme olduğu için bir kenara bırakarak, ana fikrine şöyle bir eleştiri getirilebilir: Çağımız insanı, sıfatlarıyla, görevleriyle vs. değil, doğuştan gelen haklarıyla değer görür. Herkes hangi sınıf, ırk, statü vs. olursa olsun, eşit doğar ve eşit ölür. Gerçi fiiliyatta bu çok doğru değildir, ama aklın ilkesi budur. Dürüst ya da hilebaz olan iki kişinin bazı haklar bakımından eşit olmaması ise düşünülemez değildir. Ama, bu da insanın, doğasının mutlak olmadığı, ve insanın rehabilite edilebilir olduğundan dolayı kabul edilmemiş bir uygulama olsa gerek. Ne demişler suçluyu kazıyın altından insan çıkar.

Kayacı'nın aslında bunu bilmediğini düşünmüyorum, nitekim, daha sonra, popülizm yapılarak, kendisinin ayaktakım diye tabir ettiği kesimin, çeşitli yardımlarla, gecekondularına tapu verilerek ve bu tür şeylerle taltif edildiğini ve onların oyu ile Akp'nin iktidara geldiğini söylüyor. Öyle anlaşılıyor ki, ayaktakımı derken yaşadığı kızgınlığın altında bu haksız oy kazanma yolu var. Gerçi bu da eleştirilebilir, çünkü, sosyal devletin tanımı gereği yoksula yardım etmesi gerekir. Devlet de, bildiğim kadarıyla, 1986'daki bir kanuna dayanarak, eskiden beri bu yardımı yapıyor. Ama AKP ile bu yardım miktarlarında çok büyümeler var. Bunu artık, uzmanların araştırması gerekir. Elzem yardımın, 'oy' yardımına dönüşüp dönüşmediği araştırılmalıdır. Çünkü halk, çok yoksuldur ve gerçekten de, bir iki erzak kolisine oyunu verebilir. Gerçekten AKP bu yardımları suistimal ediyor mu etmiyor mu diye incelenmelidir.

Evet, ayaktakımı tabiri, haddi aşan bir ifade olmakla birlikte, Kayacı'nın düşüncesinin bir tutarlılığı vardır ve pekala, Akp'nin yoksul, bilgisiz ve cahil kesimlerin oyunu almak için yaptığı suistimalleri eleştirmek hakkı vardır. Türkiye'nin eğitim ortalamasının ilkokul 3-4 olduğunu kim reddedebilir ve, Akp'nin oylarının, bu ortalamanın çok daha altına düştüğünün, bunun tersini kanıtlamadıkça, bir varsayım olarak kabul edilemeyeceğini kim ileri sürebilir?

Çoğunluğun, çoğunluk olmasının altında yatan bir sağduyu vardır, ama çoğunluğun dediği doğrudur demek, ancak o çoğunluktan biriyseniz, akla yatkındır. Bu nedenle, demokrasi denilen şey, hem sayıca az da olsa farklı eleştirel fikirlere özgürlük tanır, hem de o fikirlerin, ister en küçük ister en büyük oranda olsun, ana çatıyı bozmaya niyeti olmadıkça yaşamasına izin verir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..