Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '12

 
Kategori
Sağlık
 

Bakan Akdağ'ın sağlık devrimi nedir?

Bakan Akdağ'ın sağlık devrimi nedir?
 

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep AKDAĞ ( Erzurum 1960)


Sağlık Bakanı Recep Akdağ Aralık ayında 'Sağlıkta dönüşüm programıyla Türkiye'de ciddi değişiklikler oldu, adeta bir devrim gerçekleşti' açıklamasında bulunmuştu. Oysa bana göre hiç de böyle bir vukuat olmamıştır Sayın Bakan. Bu önemli konuyu sizinle kısaca da olsa hasbihal eylemek isterim.

‘Sağlıkta devrim’ zorlaması ‘sağlıkta değişim’ için sıkı çalışmak anlamına mı geliyor?

Devrim’ adı verilen çok yönlü değişimin bir tek sağlık alanına uygulanarak dillendirilmesi kimilerine şirin görünmek için olsa gerek demiştim içimden. Gerçekte ‘devrim’ öyle ne her babayiğitin bir kaç çıkışı ne de bir kaç alandaki bir kaç yeni düzenleme ile kimi yetkililerin ortaya koyabileceği topyekûn değişimleri içeren bir aşama değildir. Tarihte de bu tür devrimlerin sayısı oldukça azdır. Devrimler öyle dünden bu güne kısa sürede gerçekleştirilebilecek maddi ve manevi içerikli çok yönlü değiştirmeler de değildir.

Eğer ‘bir devrim gerçekleşti’ sözü ile muradınız  Sağlık Ocağı uygulamasından Aile Hekimliği ile Ağız ve Diş Sağlığı uygulamalarına geçişi de içeriyor ise bu konuda da baştan sona tenakuza düştünüz Sayın Bakan. Çünkü bu millet o kavrama alışmıştı bu bir. ‘Ocak’ kavramının ne tür bir sıcaklık taşıdığını burada yazmak uzun sürer.

Ne ki ‘aile ocağı’, ‘baba ocağı’ ile ‘peygamber ocağı’ gibi temel kavramlarımızdan biri gibi bir sıcaklık taşıyan ‘sağlık ocağı’ kavramını da bana göre şimdilik, tarihin derinliklerine gömmüş bulunuyorsunuz. 1980'lerdeki belgesel çekimlerim sırasında karşılaştığım köylülerimiz şimdi kim bilir 'sağlık ocağı' yerine 'aile hekimliği' derken ne kadar zorlanıyorlardır. 

İkincisi bu millet süregelen ‘sağlık ocağı’ uygulaması içinde de Batıdaki ‘aile hekimliği’ uygulamasını en güzel bir biçimde kabul edebilecekti. Kaldı ki bu millet yüz yılı aşkın bir süreden beri artık ‘hekim’ yerine ‘doktor’  kelimesini kullanıyor. Bu konuda girişilen ‘levha değiştirme’ sürecinde hiç de zengin sayılamayacak olan bu milletin sırtından kim bilir kaç milyon TL harcanmıştır.

Son yıllarda karşılaştığım kimi örnek olaylardan dolayı hiç bir biçimde ‘devrim’ ya da ‘köklü değişiklik’ görmedim ben. Belki yıllarca bu Devleti ve bu Milleti sömüren kimi iki yüzlüler sürekli olarak hastane ihaleleri ile hastalar üzerinden çıkar sağlama konularında bazı tedbirler almaya başladınız. Olması gereken de budur. Bu millet bu amaçla vergi vermiyor mu? Güvenlik güçleri ile mahkemeler de bu amaçla kurulmamış mıdır?

Bu kapsamda siyasetçi de bu millletin emrinde görevli bir hizmetçi değil midir? Her iş yerine göre ve doğru dürüst yapılmaz ise sorgulanması gerekmez mi? Onlara düşen görev de her türlü soygunu, vurgunu, haksızlığı, eşitsizliği, istismarı ve iki yüzlülüğü önlemektir. Bugün bu konularda özellikle inşaat, tadilat, sıhhi malzeme alımı, laboratuar kurulumu konularında ne kadar başarı sağlanmıştır bilemeyiz.

Oysa gelin görün ki 2003’ten önce hastalar için öngürülen ‘protezler’ önce üç (3) yıla sonra da dört (4) yıla çıkartılmıştır sayenizde. Olası üç beş sahtekâr yüzünden on binlerce protezli hasta ya da engelli vatandaşa bu reva mıdır Sayın Bakan? Onları özlük hakları olan sağlık güvencelerinden dört (4) yıl uzak tutarak nasıl bir açmaza sürüklediğinizin farkında mısınız? Bu millet fertleri tek tek gerçekten 2010'a göre de olsa yılda en az on beş bin (15.000) ABD Doları kazanmakta mıdır?

Bunu protez diş ve gözlük takma sorunları da yaşayan on binlerce kişiden biri olarak bir bizzat yaşıyorum. Ayrıca benzer durumda olan ‘protez bacaklı’ bir kişinin bir kaç ay sonra geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı olarak üç (3) yıl sonra gelmesinin öğütlendiğini de biliyorum Ankara’da. ‘Sağlıkta devrim’ böyle mi olur Sayın Bakan?

Yoksa kimi eski tüfeklerin sık sık her türlü durum için kullanageldikleri ya da büyük özlemlerini içeren ‘devrim’ kavramı zorlamasını onlar artık üzülmesin diye mi kullandınız bilemem. Sanırım milletimize hiç de uygun bir biçimde anlatılamayan ve ‘devirmek’ fiilinden gelen zorlama ‘devrim’ kavramı; ulu orta bir deyiş  ya da eski yılların bir anısı olarak sağlık hizmetleri için de uygun geldi sizin için.

Oysa üstüne basa basa söylediğiniz ‘sağlıkta dönüşüm’ geniş toplumun da özlemi olan ‘sağlıkta değişim’ için çalışmak anlamında mı ne kadar güzel bir içerik kazanırdı bence.

Sağlıkta kara düzen bitecek mi?

Geçen yıl seksenlik annem ile özel bir klinikte muayeneden önce bize dayatılan tek nüshalık  ‘taahhütname’ uygulamasına ise hiç mi hiç anlam verememiştim. Kaldı ki ne Devlet Hastanelerinde ne de özel sağlık kuruluşlarında hiç bir bakım, muayene, tedavi ve laboratuar ücretleri dökümü levhası da göremedim ben. Bana göre bir sağlık kuruluşuna gelen kişi maaşından hangi hizmet karşılığı ne kadar para kesileceğini bilemiyor. Peşin ödeme yapılması durumunda da o sıra üzerinde parası olmayan hastalar ile kimi çocuklu anne 'bugün kalsın' diyerek çekip gidiyor.

Geçen yıl 'emek piyasasının açmazları'  yüzünden işe ilk girişinde SGK Primi yatırılan işçinin o aylardan birinde primi yatırılmamış olduğundan anne hasta çocuğu ile gerisin geri evine gitmek zorunda kalmıştı 'lânetler' okuyarak. Telefon konuşmalarından anladığıma göre işveren SGK Primini  yatırmayı durdurmuş! Eğer zorunlu sağlık sigortası ile işverenlerin keyfine bakılmaksızın yerine getirilmesi gereken SGK Primi ödeme zorunluluğu herkes için birer 'müktesep hak' olarak uygulanmaz ise vay o kişilerin durumuna. Ayrıca çok sık başvurulan ve bir bakıma çalışanı 'arkadan vurma' olarak da nitelenebilecek bu eylem ne yazık ki hiç bir takibata uğramaz, hiç bir cezaya da çarptırılmaz. İşte size işverene teslim derin bir Türkiye! Oysa amaç hastaneye gelen kişiye eğer suçlu, kaçar ya da zanlı değil ise her türlü yardımın yapılması olmalıdır.

Bu anlamda hastalara her klinikte ne tür işlemler yapıldığını ve tahakkuk ettirilecek ücretleri de gösteren çok nüshalı bir belge de uzatılmadığına göre yine her şey ‘kara düzen’ işlemektedir, diyorum. Bu durumda tedavi için gelen vatandaşlarımıza  'hasta' olmaktan başka bazı hatalarından ya da birilerine de bir iki ilaç almak zorunda kalmak bakımından 'yalancı', 'sahtekâr' gibi sıfatlar ile bakmakta olan düzen içerisinde bulunan tedaviye muhtaç vatandaşımız hastane ya da özel sağlık kuruluşu yetkililerine ne kadar güvenebilir?

Bilindiği gibi bu konularda özellikle devlet kesiminde hastalıklar, laboratuarlar, fizik tedaviler ve ilaçlar konusunda nice istismarların yaşanmış olduğunu basında okumuştuk. Bugün bu konularda çok dürüst davranlıdığına nasıl inanalım? Bu bakımdan engelliler ile fizik tedavi için uğraşan kesimlerin üzerinden kim bilir kimi eğitim kurumları ile özel sağlık kuruluşları kişi başına ne kadar Devlet desteği almaktadırlar?

Son yıllarda yoğun bir çaba harcandığını gözlediğim ‘sağlıkta değişim’ sürecinde özel sağlık kuruluşlarındaki ‘eski tas eski hamam’ uygulaması ne olacak? Yine sekreterlerin uzattıkları teahhütnameler ile doktorların bilgisayarları başında işaretledikleri muayeneler(!) ile laboratuar istekleri (!) hastalara nasıl kabul ettirilecek? Benzer durumlar Devlet hastaneleri ile Aile Hekimliği Merkezleri yanında Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri için de geçerli değil midir? Unutmayalım ki kuşku duymak herkesin hakkı! Dünya çıkar dünyası!

Bütün çalışanlar için değil de neden sadece doktorlar için ‘performans’ gösterme ücreti ödenir?

Gelelim diğer sorunlara: Sayın Bakan sizcegeniş toplumun içinden çıkıp gelen milyonlarca hasta mı önemlidir yoksa onlara hizmet etmek durumunda olan on binlerce doktor mu?

Kaldı ki doktorların meslekleri gereğince almakta oldukları maaşlarına ek olarak kondurulan ‘performans’ adı da neyin nesi oluyor? Böylece onların yasa gereğince almakta oldukları maaşlarına bir kaç bin TL daha zam yapılmış oluyor. Doktorlar ile kimi tıp çalışanı diğer sağlık kadrosu çalışırken 'performans' gösteriyor da onların yanı başında çalışan yardımcı kadrolar işi sıkıya almıyorlar mı? Artık el insaf!

Eğer sorun her devlet memurunun uymak zorunda olduğu ‘tam gün çalışma’ kuralları ise her bir sağlık çalışanı da söz konusu kurallara uymak zorundadır. Bu konuda yaklaşık elli altmış yıldan beri devlet memuru olan kimi doktorlar için uygulanagelen ‘özel muayenehane’ kaçamağını bir hak olarak görerek; millete hizmet yolunda gereğini yapacağınıza neden ay boyunca bakılan hasta sayısını içeren ‘performans’ göstermek gibi bir ölçü konulmuştur; bunu anlamak gerçekten zor.

Sayın Bakan ‘artık şeffaf olmak’ adına doktorlar ile diğer sağlık çalışanlarının aylıklarını açıklayınız

Umarım bir gün birileri yeni atanan bir doktor ile birinci, ikinci, üçüncü, beşinci yılındaki doktorların brüt ve net maaşlarını tek tek açıklar. İşte size bir iddia: Yaklaşık on yıllık bir doktor nasıl olur da sekiz bin (8000) TL maaş alabilir? Bu ülkede adil paylaşım olmadığını ve eşit işe eşit ücret ugulamasına da gidilmediğine göre bu tür yüksek maaşlar kimlerden alınıp kimlere veriliyor?

Kaldı ki çoğu çalışma hayatında olduğu gibi Sağlık Ordusu içindeki her iş bir ekip  eşidir. Hemşireler, teknik elemanlar ile yakınlarındaki idari personel olmadan bir tek doktor ne yapabilir? ‘Sağlıkta Devrim’ bu mu Sayın Bakan? Sizin bu ‘performans’ icadınızı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı  ve Milli Eğitim Bakanlıkları da emsal göstererek uygulamaya kalksalar neler olur neler değil mi?

Her çalışan belirli tatiller ve özel izinler dışında sekiz (8) saat çalışmak zorundadır

Topluma hizmet eden tarımcı, işçi, memur, teknik elemanlar, kara yolcular, gemiciler her gün daha çık işyapabilmek için hiç mi ‘çaba’ harcamıyorlar? Onlara neden tam gün kalıştıkları halde ‘performans’ yakıştırması ile ek ödeme yapılmıyor? Yoksa Sayın Bakan kökenindeki ‘doktorluk’ sıfatından dolayı meslektaşlarına çok şirin görünmeye mi çalışıyor böyle bir ek niteleme ile bilemem.

Fatura bilgilerini hasta neden doktorun yanında imzalamaz?

Sayın Bakan anlaşılan o ki sağlık hizmetlerinindeki karşılıklı etkileşim, elbette bazı iyileştirmelere rağmen bir ‘devrim’ olmaktan çıkmıştır. Burada yaşananlar elektronik gelişmelere ve zorunlu istihdam durumuna göre milletin daha sağlıklı kılınması sürecidir. Bu da Şanlı Urfa’da geçen yıl vurgulamış olduğunuz gibi ya ‘sağlıkta dönüşüm’ ya da ‘sağlıkta değişim’ adını taşır. Kaldı ki vatandaşlarımıızn ‘sağlık fatura bilgileri’ artık bilgisayarlarına gelebilecek olsa bile benim dar gelirlilerim, öğrencilerim ile mevsimlik ve sigortasız emekçilerim bu bilgileri nasıl öğrenecekler Sayın Bakan?

Bence her şey güllük gülistanlık olsa bile işlemler bittikten sonra gelecek olan fatura bilgisinden bana ne! Bu yüzden her bir hasta ya da rahatsızlığı olan vatandaşımız orada doktorunun yanında söz konusu ücretleri öğrenerek imzalamak ya da imzalamamak hakkını kullansa olmaz mı?

Aile Hekimliği nasıl bir biçime dönüşebilir?

Kimi hastalarımızın uygulanmakta olan yaygın Aile Hekimliği nedeni ile bazı kuşkularının da ortaya çıkmakta olduğunu gördüm. O da şu: Bu uygulamalar hastaların çokluğu ve doktorların da azlığı nedeni ile ileride her bir Aile Hekimi üyesi hastaların gelirlerinden azar azar da olsa ‘ayrı bir katkı payı’ kesilecekmi kesilmeyecek mi?

Bütün bu sorunlar ile ilgili sorulardan önce bu millet için Koruyucu Hekimlik konusunda yeni yeni uygulamalara gidilse olmaz mı Sayın Bakan? Burada kendimce değerlenrimeye çalıştığım söz konusu uygulamalar çerçevesinde sizin yaklaşık dokuz yıldan bu yana kimi neşterler de vurarak uygulamaya çalıştığınız  ve adına 'adeta bir devrim' dediğiniz bazı yeni yaklaşımlar bu millete 'mutluluk' getirebilir mi?

Bu konuları da içeren bir kaç makale ile okuyucuların yorumlarını ilginize sunarım:

Gılgamış Kavasoğlu diyor ki:

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği'nin durumu

Bir yakınımın ruhsal rahatsızlığı dolayısıyla Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Psikiyatri Kliniği'ne yatırılmış olduğunu öğrendim. Geçen hafta ziyaretine gittim. Gördüğüm manzara karşısında hayrete düştüm. Erkek ve kadın hastalar aynı klinikte kalıyor, koridorlarda karışık geziyorlar. Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları dahil birçok psikiyatri kliniği gördüm ama hepsinde erkek ve kadın hastaların mekanları ayrı ayrıydı. Bunun nedenini düşündüm, yer darlığı olabilir mi? Yoksa psikiyatri hastalarında yeni bir yöntem mi? Tam anlayamadım.

Ayrıntıları ile okuyucu yorumları aşağıdadır:

http://blog.milliyet.com.tr/zonguldak-karaelmas-universitesi-tip-fakultesi-arastirma-hastanesi-psikiyatri-klinigi-nin-durumu/Blog/?BlogNo=335191

Dr. Atanur Yıldız diyor ki:

Bu halkın ilaç ve ilaç yazdırma eziyeti ne zaman bitecek?

Doktora ilaç yazdırmak ve hele eczaneden ilaç almak artık eziyete dönüştü.

Emekli pratisyen doktorum. 30 yıla yakın da evliyim! Eşim de devlet memurudur. Bu süre içinde eşim hiç hasta olmadığı ve doktora çıkmadığı halde ben kronik hastalıklarım için sık sık doktora giderim ve ilaçlarımı yazdırırım.

Ayrıntıları ile okuyucu yorumları aşağıdadır:

http://blog.milliyet.com.tr/bu-halkin-ilac-ve-ilac-yazdirma-eziyeti-ne-zaman-bitecek-/Blog/?BlogNo=348275

Dr. Atanur Yıldız diyor ki:

Helal etmiyorum!

Hastaneye her gidişimde bir ya da bir kaç olay yaşıyorum ya da yaşanan olaylara tanık oluyorum. Geçenlerde yine bize en yakın (400 mete uzaklıkta) özel hastaneye gittim; yakınlığı nedeni ile gitmek zorunda kaldım. Kanal tedavisi görmüş bir dişim vardı, bir süredir ağırıyordu. Açıkçası çektirmek için gitmiştim. Kanla tedavisini yapan diş hekimi arkadaş da bu diş bir daha şişer ya da ağırırsa çekilmesi gerekir, demişti.

Ayrıntıları ile okuyucu yorumları aşağıdadır:

http://blog.milliyet.com.tr/helal-etmiyorum-/Blog/?BlogNo=343345

Dr. Atanur Yıldız diyor ki:

Sağlıkçılar grevde!

Bundan yaklaşık 3 ay önce bir sorunum için bize en yakın hastanenin psikiyatri polikliniğine gittim. Randevu almadan gittim ve zaten fazla hasta  yoktu. Doktor olduğumu da söyleyince sıra işine bakan sekreter hanım sağolsunlar bana numara verdi ve önümdeki 3-4 kişiden yaklaşık yarım saat sonra bana sıra geldi.

Ayrıntıları ile okuyucu yorumları aşağıdadır:

http://blog.milliyet.com.tr/saglikcilar-grevde-/Blog/?BlogNo=339850

Ekrem Çelikiz diyor ki:

Sahte sosyal devlet ve genel sağlık sigortası

Genel sağlık sigortası kapsamında, herhangi bir sosyal güvencesi olmayanlar için başvuru süresi dün itibariyle sona erdi. Başvuru yapmayanlar artık her ay devlete borçlu hale gelecek.

Ayrıntıları aşağıdadır:

http://blog.milliyet.com.tr/sahte-sosyal-devlet-ve-genel-saglik-sigortasi/Blog/?BlogNo=346652

Ulaş Öcal diyor ki:

Zorunlu Genel Sağlık Sigortası ve yaşatacağı zorluklar

 Zorunlu Genel Sağlık Sigortası uygulaması yürürlüğe konuldu. İlk kez duyduğunuzda kulağa hoş geliyor, fakat biraz daha detaylı araştırdığınızda anlaşılması güç bu da mı olur dedirtecek çelişkilerle dolu bir yasa.

Ayrıntıları aşağıdadır:

http://blog.milliyet.com.tr/zorunlu-genel-saglik-sigortasi-ve-yasatacagi-zorluklar/Blog/?BlogNo=346360

Gülgün Karaoğlu diyor ki:

Genel Sağlık Sigortası

Asgari ücrete takmıştım bir vakitler, yani bana göre asgari ücret asgari geçinme bedeline denk olmalıydı; ne cahilliğim kalmıştı, ne salaklığım; öyle bir yüklendiler ki üstüme “Asgari Ücreti” i “Asgari Ücret” diye nitelendirmemden dolayı az kalsın yerin dibine sokulmaktaydım!

Ayrıntıları ile okuyucu yorumları aşağıdadır:

http://blog.milliyet.com.tr/genel-saglik-sigortasi/Blog/?BlogNo=346211

Akdağ: Sağlıkta devrim gerçekleşti

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Sağlıkta dönüşüm programıyla Türkiye'de ciddi değişiklikler oldu, adeta bir devrim gerçekleşti'' dedi.

Bakan Akdağ, sağlık yatırımlarını değerlendirmek üzere geldiği Şanlıurfa'da, Vali Celalettin Güvenç'i makamında ziyaret etti.

Haberin ayrıntıları aşağıdadır:

http://www.kamudanhaber.com/kamu/saglik-personeli/akdag-saglikta-devrim-gerceklesti-h38277.html

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..