Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Başarı ve sorun

Başarı ve sorun
 

Başarı, sorunlarla yüzleşme ve onları olumlu bir gidişata yönlendirebilecek yönetişim sistemlerini çalıştırabilmektir.

Maddi manevi sorunlar toplumun her tür insanına bulaşabilir. Maddi veya manevi bir sorunun baskısını hissetmeden ölüp giden bir insan olduğunu hiç sanmıyorum. Çetrefil bir konudur; çünkü hem çok geniş bir ilgi alanı vardır, hem iki tür sorun da oldukça göreceli bir algılama sergiler. Bireysel duyum alanındaki maddi ve manevi sorunlar, hemen her insanın duygusal ve düşünsel ağırlık merkezine göre kavramlaşır. Çözümler büyük ölçüde sorunun ya öznesi ya nesnesi, hatta bazen her ikisi birden olabilen insanın kendi yetenek ve kaderine bağlıdır. İkincil ve üçüncül kişiler çözüm sistemi sunabilseler de, çözümün uygulama başarısı her zaman kişinin sorunuyla yüzleşme, onu ayrıntılı algılama ve yönetişim becerisine bağlıdır. Dişi ağrıyan birine iyi bir dişçi önerebilirsiniz; ancak onun yerine dişçi koltuğuna oturamazsınız.

Sorunlarla yüzleşmek, yaşanan ve sıkıntı veren somut ya da soyut görüngü ya da numenlerle (nesnenin kendisiyle) yüzleşerek kozları kapıştırmaktır. Baş ağrısı, kalp ağrısı, açlık, fazla yemek yemiş olmanın verdiği şişkinlik, ya da bir kaza sonrası ortaya çıkmış olan geçiçi ya da kalıcı bellek yitimi... Bunların biri, birkaçı veya hepsi birden sorunun kendisi, ya da sorunlara yol açan nesne veya özne olabilirler. Kimi insan sorun yaratarak bizzat özne olur, kimi de sorun yaratan veya yaratmada kullanılan bir nesne olur. Sorunun varoluş biçimi kişinin ruhsal duyumu, sosyal varlığının maddi ve manevi tutamaklarıyla, ve hatta kişiyle doğrudan etkileşimden uzak bir sosyal durumla ilişki içinde olabilir. Sorunu biçimlendiren bu durumlar ayrı ayrı veya birlikte sorunun kendisi veya sorunu yaratan nedensellik olarak etkin olabilirler. Ya da hem sorunun kendisi, hem de sorun yaratan nedensellik olabilirler. İnsanın sorunuyla yüzleşmesi, sorunu biçimlendiren nedenselliği her yönüyle tanıyıp anlamak ve ona göre başarılı olabilecek bir çözüm üretmek içindir.

Sorunlarla yüzleşme özgüveni, bir bakıma var olan sorunlarla başa çıkmak ve olası sorunlara karşı hazırlıklı olmak için öncül bir koşuldur. Sorunları olduğunu ve onların acı verdiğini duyumsayan insan, öncelikle soruna yol açan şeyi, yani sorunun öz kaynağını bulmaya çalışmalı; çünkü suyu ateşin üstüne değil, gözüne sıkarak yangın söndürülür... Ancak ne yazık ki, sorunlar çoğu zaman soyut durumlar olduğundan, nesnel olarak belirlenip yok edilmesi bu kadar kolay olmaz. Gene de insan sorunlardan her zaman daha üstündür, çünkü sorunlar kendiliğinden devingen değildir; yani kendi istemleriyle harekete geçmezler, durağandırlar; ancak somut ve genelde de canlı varlıklar aracıyla harekete geçerler. Bu açıdan bakıldığında, sorunun kendisi soyut bir durum olsa da, onu harekete geçiren somutluk tespit edilip etkisiz kılınabilir. Haliyle sorunun giderilmesi de başarıyı getiren önemli bir etken olacaktır.

"fırsatlar değerlendirildikçe çoğalır" özdeyişini pek tutarım. Kim demiştir bilmiyorum, ama aklına diline sağlık. Aynı şekilde, sorunlarla yüzleşip onları çözmeye çalıştıkça insanın yaşam başarısı artar. Çözüm üretmek üzere sorunlarla yüzleşmek, bilgi birikimi ve olası sorunlara karşı dayanıklılık bakımından git gide güçlenmektir.

İşte böyle sorunlarıyla yüzleşmekten kaçınmayanlar zamanla sorunları tanımlama ve çözme uzmanı olabilirle. Bu insan, "normal" insanların yaşadıkları ve onlara çok acı verdiğini gözlemlediği sorunları daha önceden belirlemiş olduğu bir sorun sistematiğinde gördüğü zaman, acı çeken bu sorunlu insanlara somut yardım sağlayabilir. Ancak sorunlarının içinde debelenen insan, uzatılan yardım elini bir tehlike gibi de algılayabilir. Bunun nedeni ortamın yeterli güveni veremeyişi, veya sorunlu kimsenin bu güveni duyumsayacak akıl ve ruh halinden çıkmış olmasıdır. Bu insanlar güvensizlikten dolayı sorunlarının acılarını çekmeye devam ederler. Güven ortamı güvenilebilecek bir kıvama getirilinceye kadar yapacak fazla bir şey yoktur. Ancak, başarının emeğindeki önemli bir tutum da, başkalarının sorunlarını gözlemleyip kendi sorun bilinciyle düşünsel çözümler üretmektir. Aynı biçimde, başkalarının kendi yaşam alanıyla ilgili sorunlara getirdikleri çözümleri irdeleyip hazır deneyimleri bilgiye dönüştürmelidir. Japonlar, "sorun olmayan yerde ilerleme olmaz" derler.

Sorunlardan ve çözümlerinden, hatta çözümsüzlüklerinden çıkarılacak ders çoktur. Nasıl ki, güneşli havalarda gezmek yerine derslere girip not çıkarmak sınavlardan geçmeye yetmiyorsa, yaşamdan ders çıkarmak da tek başına başarı için yeterli bir neden değildir... Çıkarılan sorunsal ve çözümsel dersleri bilgiye dönüştürecek zihinsel çalışma yapılmalı; bunun için zaman ve emek ayrılmalı, ve hatta bu emeği diğer insanlarla paylaşmanın araç ve yolları kullanılmalı.

***
Başarı, geride kalanları özlemeden ve hiç durmadan tırmanılması gereken sonsuz basamaklı bir merdiven; ancak mutluluk o merdivenin tepesinde değil, merdivenin bastığı ve yaslandığı yerlerdedir.

Başarı, olayların gidişatını açıkça görebilme yeteneğine ve onlardan faydalanmayı sağlayan beceri, bilgi ve irade gücüne bağlıdır.

Başarı deyince aklımıza farklı şeyler gelir, çünkü başarı aslında görecelidir. Genelde toplumun gözündeki başarı, yüksek gelir getiren bir iş, büyük bir ev, lüks bir araba, şöhret edici sanatsal ya da bilimsel bir etkinliğin imzası olarak algılanır . Aslında bunlar başarılı olmanın tanımı değildir.

Aşağıda Ralph Waldo Emerson'ın başarı tanımına kulak verelim:

BAŞARININ ASLI.....
Sık sık gönlünce gülebilmek ve çok sevmektir;
Bilgili insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmaktır;
Dürüst eleştirmen ve denetçilerin onayını almaktır;
Geride ister sağlıklı bir çocuk, ister kurtarılmış bir ruh, ister bir parça yeşil bahçe, ister iyileştirilen bir sosyal durum bırakarak, dünyanın iyileşmesine katkıda bulunmaktır;
İşte insanlık adına başarılı olmak böyle bir şeydir.

Ayrıca, (Tek bir kişi bile olsa, birinin sizin varlığınızdan ötürü daha özgür yaşıyor olması... İnsandaki en iyiyi en güzel biçimiyle ortaya çıkarabilmektir; ve dalkavukların övgülerine dayanma sabrıdır....) bunları da ben ekleyeyim tamam olsun.
***
Başarı biraz da vazgeçme seçimidir...

"Bir müzik çalgısı seçmek için karar almam gerekiyordu. Ya keman çalacaktım ya piyano; ya flüt çalacaktım ya da akordeon. Hepsini istedim, hiçbirinden vazgeçemedim. Yıllar geçtikten sonra hepsini doğru ve iyi çalabiliyordum; ama hiçbirinde usta olamamıştım. Bütün çalgıları iyi çalıyordum, ama dalkavuklarımdan başka kimse beni örnek bir başarı övgüsüyle onurlandırmıyordu.

Parmakla gösterilebilecek başarının sırrı, anladım ki, isteklerin bazılarından vazgeçebilme ve kararlı bir seçimin üstünde sabır ve azimle durup çalışmak becerisindeymiş. Keşke kemanı seçseydim ve diğerlerinden vazgeçseydim. Ya da piyanoda karar kılsaydım...

Bir ara ekonomik sıkıntıya düştüm. Tasarruf gerek. Başladım her şeyden %10 kesmeye; %10 daha az peynir yemek, çay içmek.. Her şeyden %10 kesmek tabiatıma uygundu tabii, ama çok sonradan anladım ki, sadece taksiyle dolaşmayı bıraksaymışım hepsine yetermiş! Her kalemden %10 değil, etkili kalemi bulup seçmek ve vazgeçmek gerekiyormuş." (Can Dündar'dan özet alıntı düzenlemesi)

Yaşam, vazgeçmeniz gereken şeye ilişkin belirgin bir ipucu vermez. Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden daha değerli hale gelirse pişmanlık kaçınılmazdır. Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir. Seçmeyip de sonradan hayıflandığınız mı, seçip de bir güzel yaşayıp duyumsayabildiğiniz mi? Ve vazgeçtiğiniz şey ileride bazen bir saray, bazen şöhret sahnesinin parıltılı neonları da olsa, pişmanlık duymadan seçiminize sahip çıkın; çünkü pişmanlık seçiminizin özündeki yaşam lezzetini duyumsamanızı sağlayacak olan başarıyı engelleyecektir...

Her şeyiyle sıradan, 'anlık kültür' mantarıyla küflenen bu dünyanın kabuğunu kırıp bir fıçı biranın köpüğü üzerinde güneşlenebilmek ve okyanusları vaad eden küçük bir dalgaya yüreğini atabilmek için, bazen hesap kitaptan vazgeçmek en doğru seçimdir. Eğer yanlış başladığınıza tam kanaat getirmişseniz, vazgeçmeyi seçmekten duyabileceğiniz pişmanlık korkusuna yenilmeyin; hemen vazgeçin; çünkü vazgeçme seçimsizliğinizden dolayı, alışkanlık ve rastlantı kaderiyle yaşamışlıktan duyacağınız son pişmanlık gözünüz açık ölmenize neden olabilir... Başarı, kader koyunlarımızı kurda kuşa ve hatta tanrıya yedirmeden güdebilme becerimizdir… Seçimlerimizi ve vazgeçişlerimizi başarımızın kaderi yapmalyız...

Ancak her vazgeçişli seçiş başarıyı getirmez; vazgeçişler ve seçimler her halükarda bilinçli olmalıdır. Kişi vazgeçtiğinin ve seçtiğinin bilinçli farkındaysa, bu yüzden elde edeceği başarının hazzını da hakkıyla duyumsayacaktır. Sonuç başarılı olmasa bile kişi en azından kendi vazgeçiş ve seçimlerini yaşayabilme özgürlüğünün onurlu gururunu taşıyacaktır.
******
Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur.(Peter Drucker)
Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.(Konfüçyüs)

Başarı şans değil, tercihtir; varılmış ve beklenecek bir yer değil, seçimlerimizi gerçekleştirmek için izlediğimiz yoldur. Şans kazandırabilir tabi; ancak başarı asla şans değildir; amaca giden yolun sabırla inşasıdır. Varılmış ve keyif çatılacak bir yer hiç değildir; gerçek başarı, yürüyen yollarda seçimlerimizin sorumluluğunu taşıyabilmektir. Başarı, insanın özgür iradesiyle seçtiği amaca ulaşmak için elinden gelenin en iyisini sabırla yapma çabasının kendisidir; çünkü o zaman, sonuç ne olursa olsun en iyiye doğru ilerlenmiş olacaktır.. Başarının adı bu ilerleyiştir…

Ustaya başarısının sırrını sormuşlar: "Doğru kararlar " demiş:

Sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar: "Tecrübe" demiş:

-İyi de ustam bu tecrübe denen şey nedir?

Usta, deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:

- Yanlış seçim kararları!

Lao Tzu, övüdünü şöyle tamamlamış:
"Acele ve telaş içinde karar vermeyin. O zaman sizin de düşünmeyenlerden farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi durdurur. Bu yüzden akıl insanı daima kararlı kalmaya iteler. Çünkü kararsızlık hali olan düşünme aslında tehlikeli bir haldir ve insanı huzursuz eder."

Her şeye rağmen bir karar alıp uygulamak zorunda kalırsanız, unutmayın ki, bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı yıkılırken, yeni bir kapı kurulur. Bir başarıya ulaştığınızda, daha yüksek bir başarının hemen oracıkta dikeldiğini görürsünüz. Yapabieceğimiz, yapabileceklerimizi düşündüğümüz kadardır...

Başarının sırrı, kendi kalbimizde ve kafamızdaki seçimlere olan özgüvenimizdedir...
Başarının anlatımı vardır, ancak tanımı yoktur; çünkü başarı göreceli bir kavramdır...
Gönlü aydın bir garibin ayağına çarık olmak, gönlü kara bir beyin sırtında incili kaftan olmaya tercih edilebilir...

Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..