Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '13

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Başbakanlar yalan söyler mi?..

Başbakanlar yalan söyler mi?..
 

Başbakanlar yalan söyler mi?..


Her zaman söylerim. Bu direnişin çok önemli iki sonucu var.

1. Halk artık Recep Tayyip Erdoğan’dan ve yarattığı Korku İmparatorluğundan korkmuyor.

2. Recep Tayyip Erdoğan artık halktan korkuyor.

Direnişin yarattığı deprem, AKP’de ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan’da çok ciddi sarsıntılara yol açtı. Kurdukları sırça köşklerin yıkılacağından ve bu yıkılmanın artçı sarsıntılarının ta ABD’den bile hissedilmesi sonucu “Lağım çukuruna atılacakları” korkusu kendilerini şiddete ve yalana yöneltti.

Şiddete yalana diyorum çünkü günümüzde özellikle “Penguen Belgeselcisi” satılmış medya tarafından “haklıymış” gibi gösterilen ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından halkımıza reva görülen çok önemli iki unsurdur bunlar. Şiddet ve yalan.

Recep Tayyip Erdoğan özellikle polisi nasıl yönlendiriyor?. 

Şiddetle göstericileri ezeceksin, bulduğun yerde kolunu kanadını kıracaksın, gözünü oyacaksın, ateşe atacaksın yetmezse öldüreceksin. Korkma öldürsen bile kimse kılına dokunamayacak. Öyle bir şiddet uygulayacaksın ki bir daha sokağa çıkamayacak, anasından doğduğuna pişman olacak. Karşılığında “hak ettiğin” ödülleri alacaksın merak etme, ilk etapta kahraman ilan edileceksin, “İkinci Çanakkale Destanını” yazdığın için müdürün seni taltif edecek “onurlandıracak”. İkinci etapta para ödülü alacaksın, 1000-3000 lira arasında para dağıtacağım size.

Merak etme yetişemediğin yerde Ordu’yu da size takviye olarak kullanacağım. Onlarında işini bitirdim, önce içlerindeki “çıban başlarını” Silivri’ye tıktım, ardından kendime uygun Nato’cu paşaları başa getirdim daha sonrada hani yetmez belki diye on yıldır kaldırmadığım 35. Maddeyi de kaldırıyorum. Yargıyı da, ta 2010’da referandum oyunları ile hallettim, daha ne istiyorsun?.  Korkma, cesur ol, yanımda ol, benim ordum ol. Beraberce Polis devleti yaptığımız ülkeyi “güzelce” yönetelim. Bak MİT bile benim elimde artık ve belki ilerde işine yarar diye 15000 kişilik özel MİT ordusu bile kuruyorum. Onun için rahat ol endişe etme.

Her geçen gün yükselen halk hareketi karşısında, polisi böyle yönlendirmenin bir işe yaramadığını gören  ve ilave takviye yöntemlerinin gerektiğini bilen Recep Tayyip Erdoğan, “Milli İrade” dediği toplama, bindirilmiş kıtalara verdiği vaazlarda, dünyada hiç bir liderin (Hitler hariç) başvurmadığı bir yola başvuruyor ve  “Ne kadar büyük atarsam o kadar çok inanan olur” mantığı ile çok büyük yalanlara başvuruyor.

İşte o yalanlardan bazıları, unuttuğum olanlar varsa kusura bakmayın.

Taksim’de çukura düşüp ölen Başkomser için; “Polisimizi şehit ettiler”. Halbu ki kendi yargısı (bile) ve Başkomser’in yakınları “Bu ölüm, çukura kazayla düşmeden dolayı olmuştur” dedi.

“Benim Başörtülü kardeşime üstleri çıplak 50-60 kişilik bir gurup saldırdı, dövdü üstelik birde üstüne işediler, yanındaki altı aylık bebeğine bile acımadılar.”  Oysa böyle bir olay yok, o bahsedilen kadının yakınları tarafından açıklandı. Kaldı ki baş örtülü ve sırtında bayrak olan kapalı bir kadına, polisin yaptığı saldırının ve tacizin görüntüleri “Penguen Belgeselcisi” satılmış  medya da bile yer aldı.

“Camilerimize ayakkabı ile girdiler, camilerimizde içki içtiler”. Ayakkabı ile girenler oldu doğru, ama kimdi bu ayakkabı ile girenler?. Gazdan bunalan, polis şiddetinden kaçan ve ölmemek için can havliyle girenler. Ama içki içen varmı?. Yok..

Bu kadar yalan olmaz.. Kaldı ki o caminin imamı (Fuat Yıldırım)  bile “Ben din adamıyım, yalan söyleyemem. Yok böyle bir şey" demedi mi?.(Kutluyorum o gerçekten din adamı olan müezzini) Bir AKP’li milletvekili bile kalkıp ben o müezzin ile görüştüm; “Yokmuş böyle bir şey” demedi mi?.

Bu yalanların fos çıkmasına en güzel örneklerden biriside; Egemen Bağış’ın verdiği demeç. Ne diyor AB’den sorumlu ama bütün AB’ci bakanlar tarafından gülümsemeyle karşılanan Bağış?.; “Biz camideki içki içilmesi görüntülerini bütün AB Büyükelçilerine izlettik.”  Peşinden AB büyükelçilerinden yalanlama; “Öyle bir görüntü izlemedik, yok tu öyle görüntüler.”

Kaldı ki öyle görüntüler olsaydı; Siz o görüntüleri AB Büyükelçilerine mi yoksa elinizin altındaki Tv kanalları ile tüm Türkiye halkına mı izletirdiniz?. Tabi ki hafta yedi gün 24 saat tüm Türkiye’ye izletirdiniz?. Kimi kandırıyorsunuz.

Devam edelim yalanlara ve ajitasyonlara;

“Benim elli iki sunni vatandaşım Reyhanlı’da katledildi.”

Bu lafı eden kim?. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, en koyu diktatörler bile halkının birliğini ve bütünlüğünü savunmaz mı?. Birlik ve bütünlüğe zarar verecek demeçlerden uzak durmaz mı?. Ne demek “Benim Sunni vatandaşlarım.” Ne biliyorsun tüm ölenlerin sunni olduğunu?. Hadi biliyorsun, niye böyle mezhepsel ayrıştırmacılığı ve düşmanlığı körükleyen demeçler veriyorsun?.

Niye mi?.

Korku. Lağım çukuruna  atılırım korkusu.

Ben gitmeye gidiciyim de, hiç olmazsa arkamdaki “bana inanan” sunni bir azınlığa dayanarak hiç olmazsa bir dönem Cumhurbaşkanlığı yapabilmem engellenirmi?.” korkusu.

Ve tabi ki ABD’nin dayattığı Eşbaşkanlık görevlerini yerine getirebilirmiyim korkusu.

Ne diyeceğimi tahmin etmişsinizdir. Korkunun ecele faydası yok diyeceğim doğal olarak. Evet korkunun ecele faydası yok.

Gideceksin Recep Tayyip Erdoğan. Demokratik ve meşru yollardan uğurluyacaktır Türk Halkı seni. Seni ve arkandaki ABD Emperyalizmini..

Not; Şu anda Türkiye’yi “yöneten” tüm insanların, Kur-an’ı  Kerim deki yalan, bölücülük ve camilerin tüm İslamiyet Tarihi boyunca ne işler için lazım olduğu üstüne vahyedilmiş ayetleri okumasını,  hadi onlar okumuyorlarsa bile onlara inanan tüm insanların okumasını dilerim.

Saygılar..

28.06.2013

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..